Esas No: 2014/346
Karar No: 2017/242
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/346 Esas 2017/242 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 07.12.2012
Sayısı : 860-1454
Muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan sanık ..."un 5237 sayılı TCK’nun 289/1-son, 62, 52/2 ve 51/1-3. maddeleri uyarınca 1 ay 7 gün hapis ve 740 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin Gaziantep 4. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 07.12.2012 gün ve 860-1454 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 11.10.2013 gün ve 9043-12780 sayı ile;
“29.09.2005 tarihinde haczedilerek yediemin olarak sanığa teslim edilen mahcuzlar ile ilgili olarak İcra ve İflas Kanununun 106/1. maddesinde öngörülen bir yıllık satış isteme süresinin suç tarihi itibariyle dolmadığı ve haczin geçerliliğini koruduğunun anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki bozma görüşüne iştirak edilmemiştir...” açıklamasıyla "onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.02.2014 gün ve 155777 sayı ile;
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımız ile Yüksek Daire arasındaki uyuşmazlık, İcra ve İflas Kanununun 106/1. maddesindeki haczedilen menkul mallar için 1 yıllık satış isteme süresinin dolup dolmadığına, dolmuş ise haczin kalkıp kalkmayacağına, buna bağlı olarak ise atılı suçun oluşup oluşmayacağına ilişkindir.
Bu kapsamda somut olay incelendiğinde, sanığın yetkilisi olduğu ....Pazarlama Ticaret Limited Şirketinin katılana yönelik borcundan dolayı Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8439 sayılı icra takibi sırasında 29.09.2005 tarihinde bir kısım menkul malların haczedilip sanığa yediemin olarak teslim edildiği ancak 10.10.2005 tarihli haciz tutanağına göre ise borçlu şirket yetkililerinin eşyaları taşıdığı, haczedilen menkul malların yerinde olmadığının tespiti üzerine sanık hakkında 08.11.2007 tarihli iddianame ile muhafaza görevini kötüye kullanma suçundan kamu davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun dayanağı somut olayda yapılan icra takibi sırasında menkul malların haczedilmesidir. Bu durumda ilgili yasal mevzuatın incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Kural olarak İİK"nun 106/1. maddesine göre, alacaklı haczedilen taşınır malın satışını hacizden itibaren bir yıl içinde istemek zorundadır. (02/07/2012-6352 S.K./21. maddesi ile bu süre 6 ay olarak değiştirilmiştir.) Aksi halde mal üzerindeki haciz kendiliğinden kalkar (...md.110). Ne var ki, haczedilen mal hakkında istihkak davası açılır (...md.97/8) veya alacaklı ile borçlu arasında borcun taksitle ödenmesi konusunda bir sözleşme yapılırsa (...md.111) yasada öngörülen satış isteme süresi işlemez. Olayımızda haczin 29.09.2005 tarihinde yapıldığına ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bu durumda yapılması gereken 29.09.2005 tarihinden itibaren 1 yıl içinde alacaklı tarafından satış isteminde bulunulması gerekmektedir. (Bu süre 6352 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 6 ay olarak değiştirilmiştir)
İncelenen dosya ve iddianame kapsamından suça konu 2005/8439 sayılı icra dosyasındaki hacze ilişkin herhangi bir satış isteminde bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Dosya arasında bulunan Gaziantep 1. İcra Müdürlüğünün 2005/9264 sayılı icra takibinde satış talebinde bulunulduğu ancak söz konusu icra dosyasının taraflarının, haczin farklı olduğu suça konu dosya ile bir ilgisinin bulunmadığı, yine Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8746 sayılı icra dosyasında 27 BH 606 plaka nolu aracın satışına karar verildiği ancak yine bu icra dosyası ile haczedilen menkulün (aracın) suça konu haciz dosyasıyla bir ilgisinin bulunmadığı, yine satışına karar verilen taşınmaza ilişkin Gaziantep 1. İcra Müdürlüğünün 2005/8963 sayılı icra dosyasının da suça konu icra dosyası ve hacze ilişkin olmadığı, tüm dosya kapsamından aslında sanığın da yöneticilerinden biri olduğu şirket aleyhine suça konu takip dışında birden çok takip yapıldığı, ancak yapılan takiplerdeki taraflar ve takiplerin farklı olduğu anlaşılmaktadır. Zaten katılan vekili Cumhuriyet Başsavcılığımızın tebliğnamesine karşı vermiş olduğu dilekçesinde de "...hacizli mallar hiçbir şekilde ele geçirilememiştir. Olmayan bir menkul malın satışının istenilmesi de İİK gereği mümkün değildir" denilmek suretiyle suça konu mahcuzlar hakkında herhangi bir satış talebinde bulunulmadığı ikrar edilmektedir.
Bu durumda incelenmesi gereken hususlar iki başlık altında toplanmaktadır. Bunlar ise; İİK"nun 97/8. maddesine göre haczedilen mal hakkında açılmış istihkak davası bulunup bulunmadığı veya İİK"nun 111. maddesine göre alacaklı ile borçlu arasında borcun taksitle ödenmesi konusunda bir sözleşme yapılıp yapılmadığı hususlarıdır. Çünkü bahsi geçen hususlardan birinin gerçekleşmesi halinde yasada öngörülen satış isteme süresi işlememektedir.
Dosya kapsamından haczedilen mallara ilişkin herhangi bir istihkak davasının açılmadığı anlaşılmaktadır. Alacaklı ile borçlu arasında borcun taksitle ödenmesi konusunda bir sözleşme yapılıp yapılmadığı hususuna gelince; dosya kapsamından taraflar arasında herhangi bir sözleşmenin bulunmadığı, sadece 29.09.2005 tarihli haciz tutanağında "...Borçlu söz aldı ben borcumun bir kısmı olan 10.000,00 YTL"yi bugün ödemeyi taahhüt ediyorum dedi. Mahallinde tutulan tutanak okundu, imza altına alındı..." şeklinde ibareler olup sanık (borçlu) ve alacaklı vekili tarafından imza altına alındığı anlaşılmaktadır. Söz konusu ibareler İİK"nun 111. maddesine göre gerekli şartları taşımadığından hukuken yapılmış bir taksit sözleşmesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bir an için kabul edilmesi halinde ise "bugün ödemeyi taahhüt ediyorum" ibaresi sürenin sadece bir gün uzamasına sebep olacaktır.
Somut olayımızda hacizli malların yerinde bulunamaması nedeniyle fiilen satış istenememesi ileri sürülebilir ise de, Yargıtay hukuk ve ceza dairelerin birçok kararında belirtildiği üzere, bu durumda kayden evrak üzerinden satış talebinde bulunulmasının önünde yasal bir engel bulunmadığı, haczin kalkmasının engellenmesi için mutlaka satış talebinde bulunulması gerektiği belirtilmektedir. Zaten söz konusu madde gerekçesine bakıldığında satış isteme sürelerinin belirlenmesinin borçlunun uzunca bir süre borç tehdidi altında bulundurulmasının önlenmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı uygulamada özellikle araç hacizlerinde araçların genellikle fiilen ele geçirilememesi nedeniyle İİK"nun 59. maddesine göre satış masrafları yatırılarak kayden satış talebinde bulunularak satış isteme süresi kesilmektedir. Bu durumda da katılan (alacaklı) vekilinin hacizli malların bulanamamasından dolayı satış istenemediğine ilişkin gerekçesinin de somut olayımızda herhangi bir geçerliliği kalmayacaktır.
Yukarıda arz ve izah edilen sebepler muvacehesinde haczin uygulandığı 29.09.2005 tarihinden itibaren bir yıl içinde alacaklı tarafından satış isteminde bulunulmadığı ve dolayısıyla haczin kalkmış olduğu gerekçesiyle konusu kalmayan dava nedeniyle beraat kararı verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna müracaat etmiştir.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 01.04.2014 gün ve 3451-3848 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Sanığın yetkilisi olduğu ....Pazarlama Ticaret Limited Şirketine ait hesaptan keşide edilen 23.09.2005 keşide tarihli ve 25.000 Lira bedelli iki adet çekin karşılıksız çıkması üzerine alacaklı ... vekilinin ihtiyati haciz talebinde bulunduğu, Gaziantep Ticaret Mahkemesince 28.09.2005 tarih ve 2005/1398 değişik iş sayı ile; sanığın yetkilisi olduğu şirketin mal varlığı değerleri üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verildiği, aynı gün alacaklı vekilince Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8439 sayılı icra dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, 29.09.2005 tarihinde ise haciz işleminin gerçekleştirildiği,
29.09.2005 tarihli haciz tutanağına göre; borçlu ....Pazarlama Ticaret Limited Şirketinin, .... sayılı adresinde bulunan buzdolabı, derin dondurucu, klima, ocak, ızgara, fırın, aspiratör, dvd ve renkli televizyonun haczedilip yediemin olarak sanığa teslim edildiği, sanığın borcun tamamını 10.10.2005 günü ödemeyi taahhüt ettiği, bu ödeme taahhüdünün alacaklı vekilince kabul edildiği, tekrar söz alan sanığın borcunun 10.000 Lirasını aynı gün yani 29.09.2005 tarihinde ödemeyi taahhüt ettiği,
Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8439 sayılı icra dosyasında 29.09.2005 tarihinde ödeme emrinin düzenlendiği, borçlu şirketin ve sanığın da aralarında bulunduğu diğer borçluların araç ve taşınmazlarına kayden haciz konulmasına karar verildiği, 10.10.2005 tarihinde tanzim edilen haciz tutanağına göre ise; borçlu şirketin ...sayılı adresine gidildiği, iş yerinin kapılarının kilitli olduğu, çevreden yapılan araştırmada borçlu şirketin yetkililerinin eşyaları taşıdığının öğrenildiği, iş yerinin camından bakıldığında ise haczedilen menkul malların yerinde olmadığının tespit edildiği, 29.09.2005 tarihli haciz işleminden itibaren bir yıl içinde yediemin olarak sanığa teslim edilen mahcuzların satışının istendiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,
Sanığın, kendisine yediemin olarak teslim edilen malların başka icra dosyalarında da haczedildiğini ileri sürdüğü, sanık müdafii tarafından da Gaziantep 1. İcra Müdürlüğünün 2005/9264 sayılı icra dosyasının 12.10.2005 tarihli haciz tutanağının kovuşturma aşamasında ibraz edildiği, mahkemece Gaziantep 1. İcra Müdürlüğünün 2005/9264 sayılı icra dosyasının getirtildiği, belirtilen icra dosyası incelendiğinde; bu icra dosyasında haczedilen teyp, saç kurutma makinesi, mutfak robotu gibi menkullerin, Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8439 sayılı icra dosyasında yediemin olarak sanığa teslim edilen menkullerle bir ilgisinin bulunmadığı ve her iki dosyanın taraflarının farklı olduğu, 04.12.2012 tarihli bilirkişi raporunun da bu doğrultuda olduğu,
Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8746 sayılı icra dosyasında 27 BH 606 plaka sayılı aracın, Gaziantep 1. İcra Müdürlüğünün 2005/8963 sayılı icra dosyasında ise borçlu adına kayıtlı taşınmazın haczedilerek satış isteminde bulunulduğu, ancak her iki dosyada da Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8439 sayılı icra dosyasında yediemin olarak sanığa teslim edilen mahcuzların haczinin söz konusu olmadığı,
Sanığın; haczedilen malların kendisine yediemin olarak bırakıldığını, bu malların daha sonra başka alacaklılarca icra kanalı ile götürüldüğünü, mal kaçırmadığını, haczedildikten sonra malları başkasına satmadığını savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK"nun “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde yer alan "muhafaza görevini kötüye kullanma" başlıklı 289. maddesinin 1. fıkrası; “Muhafaza edilmek üzere kendisine resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek ceza yarı oranında indirilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan normun konuluş amacı, gerekçesinde;
“Madde metninde tanımlanan suç, esas itibarıyla güveni kötüye kullanma suçunun özel bir şeklini oluşturmaktadır. Ancak, malın kişiye özel bir görevin gereği olarak teslim edilmiş ve kişinin bunları olduğu gibi muhafaza ile ödevlendirilmiş olması nedeniyle, fiil aynı zamanda bir görevin kötüye kullanılmasını da ifade etmektedir.
Birinci fıkraya göre, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunulması, bu suçu oluşturacaktır. Teslim amacı muhafaza olduğuna göre, suçun konusunu oluşturan malın örneğin satılması, başkasına verilmesi gibi, bu amaçla bağdaşmayan davranışlar, söz konusu suçun oluşumuna neden olacaktır. Bu bakımdan, söz konusu suç, serbest hareketli suç görüntüsü arzetmektedir. Failin suç konusu eşyanın sahibi olması, cezanın indirilmesini gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir” şeklinde belirtilmiştir.
Uyuşmazlık konusuyla ilgili 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 106. maddesi suç tarihi itibarıyla “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren bir yıl, taşınmaz ise hacizden itibaren iki yıl içinde satılmasını isteyebilir. Borçlunun üçüncü şahıslardaki alacağı taşınır hükmündedir” biçiminde iken 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile taşınır mallar bakımından “bir yıl” olan satış isteme süresi “altı ay”, taşınmazlar yönünden "iki yıl" olan satış isteme süresi de "bir yıl" olarak değiştirilmiştir.
Aynı Kanunun 110. maddesi ise suç tarihi itibarıyla "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar" şeklinde iken 6352 sayılı Kanun ile "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar..." biçiminde yeniden düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, İcra ve İflas Kanununun 106. maddesinin suç tarihinde yürürlükte olan halinde, alacaklının haczedilen menkul malların satışını hacizden itibaren bir yıl içinde isteyebileceği, aynı Kanunun 110. maddesinde ise kanuni müddet içinde satışın istenmemesi durumunda mal üzerindeki haczin kalkacağı belirtilmiştir.
Muhafaza görevini kötüye kullanma suçuna ilişkin süreklilik gösteren yargısal kararlarda, haczin kalkması halinde suçun hukuka aykırılık öğesinin oluşmayacağı ve eylemin muhafaza görevini kötüye kullanma suçunu oluşturmayacağı vurgulanmıştır.
Öğretide de; "İcra takibinde, ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra haciz istenmesi (İİY m. 78) durumunda haciz isteme hakkı düşer ve suçun hukuka aykırılık öğesi oluşmaz. Yine, (taşınırlarda) satışın haciz tarihinden itibaren bir yıl geçtikten sonra istenmesi (İİY. m. 106,110) nedeniyle kendiliğinden hükümsüz olan hacze dayalı olarak yapılan satış veya muhafaza haczi de geçerli olmadığından suçun hukuka aykırılık öğesi oluşmayacaktır" (Osman Yaşar, H.Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Cilt. VI, Ankara, 2010, s.8140); "Ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra haciz istenmemesi (İİK m. 78/2) veya satışın haciz yapıldıktan 6 ay sonra istenmesi (İİK m.106, 110), kamu alacaklarının tahsilinde haczin 3 ay içinde yapılmaması (AATUK m. 84/1) durumunda haciz düşmüş olacağından bu suç oluşmaz." (Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 14. Baskı, Ankara, 2017, s. 1208) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulması bakımından, yediemin olarak sanığa teslim edilen hacizli menkullerin, suç tarihi itibarıyla İcra ve İflas Kanununun 106. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen ve haciz tarihinden itibaren başlayan bir yıllık satış isteme süresinin hangi tarihte dolacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Haciz işleminin yapılıp haczedilen menkullerin yediemin olarak kendisine tesliminden sonra failin, mahcuzlar üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunduğunun tespit edildiği tarih, suç tarihi olacaktır. Yediemin olarak faile teslim edilen mahcuzlar ile ilgili olarak, haciz tarihinden itibaren başlayan satış isteme süresinin, failin mahcuzlar üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunduğunun tespit edildiği tarih itibarıyla dolmaması halinde haciz geçerliliğini koruduğundan, muhafaza görevini kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Ancak haciz tarihi ile failin mahcuzlar üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunduğunun tespit edildiği tarih arasında İcra ve İflas Kanununun 106. maddesinin birinci fıkrasında öngörülen satış isteme süresinin dolması ve aynı Kanunda düzenlenen sürenin durmasını gerektirecek nedenlerin bulunmaması halinde, mahcuzlar üzerindeki haciz başka bir işleme gerek kalmaksızın kalkacağından, hukuka aykırılık öğesinin bulunmaması nedeniyle muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun unsurları da oluşmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın yetkilisi olduğu ....Pazarlama Ticaret Limited Şirketinin katılana olan borcundan dolayı Gaziantep 4. İcra Müdürlüğünün 2005/8439 sayılı dosyasında yapılan icra takibi sırasında, 29.09.2005 tarihinde borçlu şirketin iş yerinde haczedilen menkullerin yediemin olarak sanığa teslim edildiği, borcun ödenmemesi üzerine hacizli menkullerin muhafazası için 10.10.2005 tarihinde haciz mahalline gidildiğinde mahcuzların yerinde olmadığının tespit edildiği olayda; suç tarihinin, haczedilen menkullerin iş yerinde bulunmadığının tespit edildiği 10.10.2005 tarihi olduğu, bu tarih itibarıyla İcra ve İflas Kanununun 106. maddesinde öngörülen satış isteme süresinin dolmadığı ve haczin geçerliliğini koruduğu, bu bağlamda kendisine yediemin olarak teslim edilen hacizli menkuller üzerinde teslim amacı dışında tasarrufta bulunduğu anlaşılan sanığa atılı muhafaza görevini kötüye kullanma suçunun oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.04.2017 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.