11. Hukuk Dairesi 2016/992 E. , 2016/7774 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/06/2015 tarih ve 2012/650-2015/291 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 04/10/2016 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında imzalanan 28/12/2011 tarihli protokol gereğince davalıların müvekkiline 5 taksitte toplam 125.000,00 TL ödemeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin 09/03/2012 tarihi itibariyle sözleşmeden doğan bakiye 40.200,00TL alacağını tahsil için başlattığı icra takibine davalıların itiraz ettiğini, daha sonra 18/04/2012 tarihinde 4.000,00TL ödeme yaptıklarını, bakiye borcu ödemediklerini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, %40 tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., protokoldeki imzanın kendisine ait olduğunu, protokol gereği davacının kendisine ait ... İl Temsilciliğini ve eşi ..."a ait ... İl Temsilciği ile ... Şubesindeki hisselerini kendisine ve kardeşi ..."e devir yükümlülüğü altına girmesine rağmen protokolün imzalanmasından sonra davacının ediminini yerine getirmediğini, ... Danışmanlık Hizmetleri Tic.Ltd Şti ile görüşülmesi üzerine davacının devir yetkisi olmadığını öğrendiklerini, şirketin talebi ile doğrudan şirket ile anlaştıklarını, davacı edimini yerine getirmediğinden alacağın dayanağı belgenin karşılıksız kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., davacı ile abisi ..."ün imzaladığı protokol gereği davacının kendisine ait ... İl Temsilciliğini ve eşi ..."a ait ... İl Temsilciği ile ... Şubesindeki hisselerini ..."e devir yükümlülüğü altına girmesine rağmen protokolün imzalanmasından sonra davacının edimini yerine getirmediğini, ... Danışmanlık Hizmetleri Tic.Ltd Şti ile görüşülmesi üzerine davacının devir yetkisi olmadığını öğrendiklerini, şirketin talebi ile doğrudan şirket ile anlaşıldığını, ağabeyinin ... Danışmanlık Hizmetleri Tic.Ltd Şti. yeniden anlaşma yapıp isim hakkını almak için binlerce lira harcamak zorunda kaldığını, protokoldeki imza kendisine ait olmakla birlikte sözleşmenin tarafı değil tanığı olduğunu, sözleşme ile devir borcu altına girenin davacı, ödeme borcu altına girenin davacı ... ile dava dışı kardeşi olduğunu, ptotokol gereği hiçbir borç altına girmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının böyle bir sözleşme ile devir yetkisinin bulunmadığı, devir yetkisinin dava dışı ... Danışmanlık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti"ye ait olduğu, davacının herhangi bir alacak iddiasında bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan protokolden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı vekili dava dilekçesinde, 28/12/2011 tarihli protokol gereğince müvekkilinin davalılardan alacaklı olduğunu iddia etmiş, yine davacı vekili 07.03.2013 havale tarihli dilekçesi içeriğinde tarafların 28.12.2011 tarihli protokolü imzaladıktan sonra protokol gereğinin yerine getirilmesi için hep birlikte dava dışı ... Danışmanlık Hizmetleri Tic.Ltd Şti"nin ..."deki merkezine gittiğini, protokolün dava dışı şirkete bildirilip anılan şirketçe kabul ve onaylanması üzerine davacı ve protokolde ismi geçen ..."ın dava dışı ... Danışmanlık Hizmetleri Tic.Ltd Şti. ile imzaladıkları “temsilcilik sözleşmelerinin” feshedildiğini, feshe konu yerlerle ilgili olarak davalılar adına hareket eden kardeşleri ... ile ... Danışmanlık Hizmetleri Tic.Ltd Şti. arasında temsilcilik sözleşmeleri imzalandığını, akabinde Kadirli, ... ve ..."daki şubelerin devir işlemlerine geçildiğini, devredilen şubelerin davacı ve dava dışı ... adına olan vergi kaydı kapatılıp, şubelerin tüm demirbaşlar, kayıtlı öğrenci ve eğitmenleri ile birlikte davalılar adına hareket eden kardeşleri ..."e devredildiğini iddia etmiştir.
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de protokol tarihinde yürürlükte bulunan işletme devrine ilişkin yasal düzenlemeyi içeren mülga BK"nın 179. maddesinde bir mameleki veya bir işletmeyi aktif ve pasifleriyle birlikte devralan kimsenin bunu alacaklılara ihbar veya gazetelerde ilan ettiği tarihten itibaren onlara karşı mamelekin veya işletmenin borçlarından mesul olacağı düzenlenmiştir. Buna göre, bir işletmenin devrinden bahsedilebilmesi için mamelekin veya işletmenin aktif ve pasifiyle birlikte devredilmesi gerekmekte olup, taraflar arasında yapılan sözleşmenin içeriği, tarafların iradelerinin yöneldiği sonuç ve sözleşmenin ifa ediliş şekline göre yapılacak değerlendirmeden devralanın işletmeyi tüm faaliyeti ile bu faaliyetten doğmuş alacak, borç, hak ve malvarlığı ile devraldığı sonucuna varılması halinde yapılan işlemin işletme devri niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Yine protokol tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 51/2. fıkrasında (6102 sayılı TTK"nın 49/2) “Bir işletmenin devri, aksi açıkça kabul edilmiş olmadıkça, unvanın dahi devrini tazammun eder." hükmünü içermektedir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nın 11/3. maddesinde ise “Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur." hükmü düzenlenmiştir.
Bu durumda mahkemece, anılan yasal düzenlemeler ışığında dava konusu protokol hükümleri, davacı vekilinin yukarıda bahsedilen 07.03.2013 havale tarihli dilekçesi içeriği ve dosyadaki diğer sözleşme ve protokoller dahil tüm taraf delilleri hep birlikte nazara alınmak suretiyle dava konusu devrin işletme devri mi yoksa salt isim hakkının devri niteliğinde mi olduğu açıklığa kavuşturulup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 06/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.