4. Hukuk Dairesi 2012/1297 E. , 2013/630 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... vd. aleyhine 03/04/2006 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 19/01/2010 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, yargı kararlarını uygulamamaya yönelik işlem tesis eden kamu görevlilerinin kişisel kusurları nedeniyle kişilik haklarının ihlal edilmesinden dolayı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
Davacı, idarenin husumetine maruz kalarak... Meslek Yüksek Okuluna tayin edildiğini bu işlemin... İdare Mahkemesince verilen karar ile iptal edildiğini, kısa bir süre sonra bu kez ... Meslek Yüksek Okuluna tayin edildiğini, bu işlemin de... İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, idarenin daha sonra kendisini... Üniversitesi ... Eğitim fakültesine tayin ettiğini, bu işlemin de.. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiğini belirterek bu süreçte idarenin birbirini müteakiben yaptığı tayin işlemleri ile mahkeme kararlarını uygulanamaz hale getirdiğini söyleyerek manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar, kişisel kusurlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, idare mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarının gereği idare tarafından yerine getirildiği, yapılan işlem nedeniyle davacının kişilik hakkına herhangi bir tecavüzde bulunulmadığı ve davalıların olayda kişisel kusurlarının olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre; davacı,... Meslek Yüksek Okuluna tayin edilmiş, bu işlem ... İdare Mahkemesinin 2000179-975 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bir yıl sonra tekrar ... Meslek Yüksek Okuluna tayin edilmiş bu işlem de... İdare Mahkemesinin 2002338-2003843 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal kararı ile görevine dönen davacı bu kez ... Meslek Yüksek Okuluna tayin edilmiş bu işlem ... İdare Mahkemesinin 2001660 – 2002795 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.... ... Fakültesindeki görevine tekrar başlayan davacı bu defa ..... Edebiyat Fakültesine tayin edilmiştir. Bu işlem de... İdare Mahkemesinin 2001953 – 2002520 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu karardan sonra Üniversite yönetiminin teklifi ve ... kararı ile davacı ... Eğitim Fakültesine tayin edilmiştir. Böylece yargı kararları etkisiz
bırakılarak fiilen uygulanamaz hale gelmiştir. İdarenin mahkeme kararlarını etkisiz hale getirmek için yeni işlemler tesis etmek sureti ile davacının zararına yol açtığı kabul edilerek işin esası incelenip sonucuna göre karar vermek gerekirken bu durumun değerlendirilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/01/2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, İdari Yargı kararlarının kasten yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararlarla ilgili açılan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Bu davaların yani İdari Yargı kararlarının kasten yerine getirilmemesi nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarının yasal dayanağı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/4. maddesindeki düzenlemedir.
Aslında bu düzenlemedeki “Kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.” Hükmü, Anayasamızın “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydı ile ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” hükmünü içeren 129/5 maddesine açıkça aykırıdır. Ancak, Anayasa Mahkemesi verdiği 27/09/2012 tarih E. 2012/22 – K. 2012/133 sayılı kararı ile bu düzenlemeyi Anayasa aykırı bulmamış ve iptal etmemiştir.
Şahsen söz konusu düzenlemenin Anayasanın 129/5 maddesine açıkça aykırı olduğuna (zira, yasal düzenlemeler Anayasal düzenlemeye aykırı olamaz.) dair düşünce ve görüşümü muhafaza etmekle birlikte, yürürlükteki yasalar iptale kadar geçerli olduklarından ve yargı olarak yürürlükteki yasaları uygulamak görevimiz olduğundan yasaları amacına uygun olarak en iyi şekilde yorumlayıp uygulamamız gerekir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/4. maddesindeki düzenlemeye göre uyuşmazlık,
İdari Yargı kararlarının kasten yerine getirilmemesi nedeniyle İdari ve kamu görevlisi aleyhine açılacak maddi ve manevi tazminat davalarının Adli Yargıda mı ? yoksa, İdari Yargıda mı ? açılacağı konusundadır. Aslında, İdareye karşı açılacak davanın İdari Yargıda görüleceği konusunda uyuşmazlık olmamakla birlikte, aynı düzenlemede hakkında dava açılabileceği kabul edilen kamu görevlisine açılacak davanın nerede görüleceği noktasındadır.
Uygulama ve dairemizin sayın çoğunluğunun görüşü, kamu görevlisine karşı açılacak davanın Adli Yargı yerinde açılıp karara bağlanması yönündedir.
İdari Yargı kararlarının kasten yerine getirilmemesi, kamu kurumu (idare) adına yetkili ve görevli kamu görevlisi kişilerin idari işlem ve eylemleri ile meydana gelmektedir. Bu işlem ve eylemlerden dolayı kamu görevlileri aleyhine Adli Yargıda dava açılabileceğine dair herhangi bir yasal düzenleme yoktur. Aksine kamu görevlileri aleyhine İdari Yargıda dava açılamayacağına dairde bir düzenleme yoktur. Kaldı ki, idare yanında kişilere karşı açılan davalara da idari yargıda bakılmaktadır. Ayrıca, mahkemelerin görevleri yasalar ile belirlenir.
Mahkemelere, yasalarla verilmemiş görevler, mahkeme kararları ile verilemez. Dolayısıyla, İdari Yargı kararının kasten yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılacak zararlardan dolayı idare aleyhine dava açılabileceğinin yanında kamu görevlisine de dava açılabileceği düzenlemesi sadece İdari Yargılama yasasında yer almış ve bu düzenlemede onunla ilgili açılacak davanın Adli Yargıda açılabileceğine dair bir hüküm de bulunmadığından ve dava açanın zararı da idari işlem ve eylemden kaynaklanıp zararın varlığının değerlendirilmesi tamamen idari yasalara göre yapılacağından kamu görevlisi aleyhine açılacak davanın da İdari Yargı yerinde görülmesi ve karara bağlanması açıklamaya çalıştığım yasal düzenlemelerin gereğidir.
Sonuç olarak, İdari Yargı kararlarının kasten yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan zararlardan dolayı İdare yanında kamu görevlisine de dava açılabileceğine dair istisnai düzenlemenin İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28/4. maddesinde yer alması, kamu görevlisi ile ilgili olarak idareden ayrı olarak Adli Yargıda dava açılacağına ve Adli Yargının görevli olacağına dair yasal düzenlemenin olmaması idare yanında kişiler aleyhine açılan davalarında İdari Yargıda bakılmakta oluşu ve bunun yargılama usulüne ve ekonomisine uygun düşmesi göz önüne alındığından kamu görevlisi hakkında açılacak davanın da İdari Yargı yerinde görülmesi gerektiği görüş ve düşüncesinde olduğumdan dava dilekçesinin yargı yolu yönünden reddine karar verilmesi düşüncesi ile sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.22/01/2013