Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/456
Karar No: 2020/697
Karar Tarihi: 29.09.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/456 Esas 2020/697 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/456 E.  ,  2020/697 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Sıfatıyla)


    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesince (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından davalı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı 14.04.2009 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 25.03.1994-01.09.1997 tarihleri arasında çalıştığını, 01.09.1997 tarihinde emekli olduktan sonra da ara vermeksizin 25.03.2009 tarihine kadar çalışmaya devam ettiğini, taraflar arasında düzenlenen iş sözleşmesinin, toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre hazırlandığını, toplu iş sözleşmesinin 56. maddesi gereğince çalışanlara her yılın ocak ve temmuz aylarında aynı yıla ait enflasyon farkları hesaplanarak o ayın ücretine eklendiğini, müvekkiline 2005 yılına kadar bu ödemelerin yapıldığını, 2005 ilâ 2007 yılları arasındaki enflasyon ücret farkının 2007 yılının Ocak ayında toplu ödendiğini, 2007 yılından itibaren enflasyon ücret farklarının ödenmediğini, müvekkili işçinin toplu ödeme yapılacağı düşüncesi ile iki yıl beklediğini ancak 10.02.2009 tarihinde davalı işverenden enflasyon ücret farkının ödenmesini talep etmesine rağmen herhangi bir cevap verilmediğini, bunun üzerine 25.03.2009 tarihli ihtarname ile iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ve ödenmeyen enflasyon ücret farkının ödenmesini talep ettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ve enflasyon fark ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    5. Davacı vekili tarih ve havale tarihi içermeyen ön bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerinde çalışmaya başladığı 25.03.1994 tarihinden emekli olduğu 31.07.1997 tarihine kadar geçen süreye ilişkin hak etmiş olduğu kıdem tazminatını o tarih itibariyle tam olarak aldığını, davalı şirketten talep edilen kıdem tazminatının, müvekkilinin davalı şirkette tekrar çalışmaya başladığı 01.08.1997-25.03.2009 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olduğunu beyan etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    6. Davalı vekili 09.06.2009 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacının İzmir’e yerleşmiş olmasına rağmen sık sık rapor aldığını, ancak ücret ödenmeye devam edildiğini, çalışmaya başlamadığı takdirde iş sözleşmesinin feshedileceğini bilen davacı işçinin iş sözleşmesinden kaynaklanan bir hakkı bulunmadığı hâlde varmış gibi göstermek suretiyle ücretine zam istediğini, bu talebinin müvekkili tarafından kabul edilmemesi üzerine dava açtığını, toplu iş sözleşmesi kapsamında bulunmayan işçilerin ücret artışlarının yıl içerisinde gösterdikleri performansa göre belirlendiğini, davacının son dönemde gösterdiği performansa göre ücret artışına hak kazanamadığını, ayrıca ekonomik krize maruz kalan müvekkilinin diğer kapsam dışı çalışan işçilere zam yapmadığını ya da zam oranını düşük tuttuğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    7. Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 07.10.2013 tarihli ve 2009/118 E., 2013/597 K. sayılı kararı ile; davacı sendika üyesi olmamasına rağmen işyerinde çalışmaya başladığı tarihten itibaren her yıl işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesi hükümleri çerçevesinde davacının ücretine zam yapıldığı, yılda iki defa enflasyon oranında ücret zammının yapılması durumunun işyeri uygulaması hâline dönüştüğü, bu nedenle davacının ücretine zam yapılmasını davalıdan talep edebileceği, davalı işverenin tek taraflı olarak bu uygulamadan vazgeçmesinin davacıya haklı fesih imkânı tanıdığı, davacının 2007 ilâ 2009 yılları arasında ücretine toplu iş sözleşmesi hükümleri gereğince enflasyon oranında zam yapılmadığı, bu sebeple davacı işçinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda işveren kayıtları ve davacının kabul beyanına göre davacı işçiye 25.03.1994-31.07.1997 tarihleri arasındaki çalışmasıyla ilgili olarak ödenen 348,75TL kıdem tazminatının ve emeklilik sonrası kesintisiz devam ettiği tespit edildiğinden tüm hizmet süresi ve son ücret seviyesi üzerinden hesaplanan miktardan ödeme tarihinden fesih tarihine kadar uygulanan yasal faiz ile mahsup edilmek suretiyle belirlenen bakiye kıdem tazminatının hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    8. Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    9. Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesinin 25.02.2014 tarihli ve 2013/26901 E., 2014/4538 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra “…Davacı tarihsiz ek beyan dilekçesi ile 25/03/1994-01/09/1997 tarihleri arasında çalışıp emekli olduğu kıdem tazminatını o tarih itibariyle tam olarak aldığını, bu dava konususun 01.08.1997-25.03.2009 tarihleri arasında kalan dönem olduğunu belirtmiştir.
    Bilirkişi emeklilik tarihinde ödenen kıdem tazminatını yasal faizi ile hesaplamak suretiyle mahsup yoluna gitmiş Mahkemece bu rapora itibarla hüküm kurulmuştur.
    25/03/1994-01/09/1997 tarihleri arasında çalışılan dönemde tam olarak ödenen kıdem tazminatı önceki dönemin tasfiyesi niteliğinde olmasına rağmen avans kabul edilerek yasal faiziyle mahsup yapılarak HMK 26.maddesine aykırı şekilde talep de aşılarak sonuca gidilmesi hatalı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı :
    10. Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 16.10.2014 tarihli ve 2014/583 E., 2014/581 K. sayılı kararı ile; 16.10.2013 tarihli celsede her iki taraf vekilinin Yargıtay bozma ilamına direnilmesini talep ettiği, usul hükümleri ve tarafların direnme kararı verilmesine ilişkin talepleri gereğince direnme kararı verildiği gerekçesiyle kıdem tazminatı talebi bakımından davanın kabulüne, enflasyon fark ücreti bakımından ise Yargıtay tarafından herhangi bir bozma kararı alınmaması nedeniyle bu hususun kesinleştiği anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı işveren tarafından davacıya kıdem tazminatı olarak ödenen 348,75TL’nin 25.03.1994 ilâ 01.09.1997 tarihlerini kapsayan çalışma döneminin tasfiyesi niteliğinde mi yoksa avans niteliğinde mi değerlendirilmesi gerektiği ve burada varılacak sonuca göre mahkemece, davalı işveren tarafından ödenen tutarın avans kabul edilerek yasal faiziyle mahsup edilmesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun 26. maddesine aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    13. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece Özel Daire bozma kararının hangi nedenle doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilip verilmediği ve direnme kararının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın (Anayasa) 141. maddesinin üçüncü fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi anlamında gerekçe ihtiva edip etmediği, dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde mahkemece her iki taraf vekilinin önceki hükümde direnilmesini talep etmesi nedeniyle direnme kararı verildiği, bu nedenle ön sorun bulunmadığı oy birliği ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    14. 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa (6100 sayılı Kanun/HMK) eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenleyen 429. maddesinin ikinci fıkrasında, “…Mahkeme, temyiz edenden 434. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.” hükmü öngörülmüştür.
    15. Görülüyor ki hâkim kural olarak, bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak; uyma ya da direnme kararı verme konusunda serbestiye sahiptir.
    16. Ancak Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre, bozma nedenleri kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hâkimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken nedenlere dayalı değilse ve her iki taraf ya da vekilleri bozmaya uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bu durumda bozma kararına uyulması gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 22.01.2014 tarihli ve 2013/19-556 E., 2014/40K.; 23.10.2018 tarihli ve 2017/12-734 E., 2018/1488 K.; 21.02.2019 tarihli ve 2017/2-2293 E., 2019/190 K. sayılı kararları).
    17. Ne var ki, bu kural tarafların veya vekillerinin direnme kararı verilmesini talep etmeleri hâlinde uygulanamaz. Çünkü hâkim yukarıda belirtildiği üzere tarafların bu konudaki düşünce ve istekleri ile bağlı değildir.
    18. Diğer taraftan bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2014 tarihli ve 2013/19-627 E., 2014/439 K.; 07.03.2019 tarihli ve 2015/21-2228 E., 2019/256 K. sayılı kararları ).
    19. Somut olay incelendiğinde; Özel Dairece davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, 25.03.1994-01.09.1997 tarihleri arasında çalışılan döneme ilişkin ödenen kıdem tazminatının önceki dönemin tasfiyesi niteliğinde olmasına rağmen avans kabul edilerek yasal faiziyle mahsup edilmesinin 6100 sayılı Kanun’un 26. maddesine aykırı olduğu ve bu şekilde talep aşılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
    20. Özel Daire bozma kararı sonrasında mahkeme tarafından 16.10.2014 tarihli celsede hazır bulunan taraf vekillerinin talebi üzerine Yargıtay bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.
    21. Mahkemece direnme kararı ile davacının 25.03.1994-01.09.1997 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ilişkin ödenen kıdem tazminatı avans kabul edilip hesaplanan miktardan yasal faiziyle mahsup edildikten sonra belirlenen tutar hüküm altına alınmıştır.
    22. Davalı vekili 22.10.2014 havale tarihli temyiz dilekçesinde, kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, mahsup işlemini temyiz etmediğini açıkça ifade etmiştir.
    23. Bu itibarla; Özel Daire tarafından sair temyiz itirazları reddedilip sadece taleple bağlılık ilkesi gereği kıdem tazminatı ödemesinin bahsi geçen dönemin tasfiyesi niteliğinde olduğuna ilişkin bozma kararı verildiğinden, diğer yönlerden bozma kararının kapsamı dışında kalanların kesinleştiğinin kabulü gerekmekte olup, davalı vekilinin 16.10.2014 tarihli duruşmada bozma kararına karşı direnilmesini talep etmesi ve 22.10.2014 tarihli temyiz dilekçesinde de mahsup işlemine ilişkin temyiz itirazının olmadığını beyan etmesi karşısında, davalı vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmelidir.
    24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı vekilinin davanın reddine karar verilmesi gerektiğini açıkça ifade ederek temyiz isteminde bulunması nedeniyle hukuki yararının bulunduğu, Özel Daire bozma kararı davalı tarafın lehine olsa da davalı vekilinin davanın tümden reddine karar verilmesini talep ettiği, bu sebeple dosyanın esasına girilerek inceleme yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
    25. Öte yandan, direnme kararının başlık kısmında dava tarihi “14.04.2009” olduğu hâlde “16.10.2014” olarak yazılmış ise de bu husus mahallinde düzeltilebilecek maddi hata niteliğinde olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.
    26. O hâlde davalı vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

    V. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle,
    Davalı vekilinin temyiz isteminin, hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.09.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi