1. Hukuk Dairesi 2014/8670 E. , 2015/8705 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2012/202-2013/486
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi .. ." nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Hüseyin "arsa" vasıflı 229 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki 59/159 payını intifa hakını üzerinde bırakarak çıplak mülkiyetini 18.01.2007 tarihinde davalı oğluna satış göstermek suretiyle devrettiğini, murisin 12.12.2010 tarihinde ölmüyle geride mirasçı olarak davacı kızları Hatice ve Kevser ile davalı oğlu Recep ve dava dışı eşi Emine"nin kaldığı, davacıların, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
./..
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarından, özellikle tarafların annesi Emine"nin tanık olarak alınan beyanında; davalının küçük yaştan beri fabrikada çalışarak elde ettiği tüm parasını annesine vererek çekişmeli taşınmazdaki binanın yapımına katkıda bulunduğu, haftasonları da muris ile birlikte binanın inşaatında çalıştığı, ayrıca kanser hastası olan murisin 6 yıl boyunca devam eden tedavi süresince davalının ilgilendiği, taşınmazın devrinin tüm kardeşler tarafından bilindiği ve davacıların temlike bir itirazlarının olmadığı miras bırakanın çocukları ile sorunu bulunmadığı ve ayrım yapmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan; davalıya temliki yapılan taşınmazın geri kalan 100/159 payının da muris adına kayıtlı olduğu gibi murisin geride başka taşınmazının da bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK."nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Yukarıda değinilen somut olgular, açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı davalının maddi ve manevi katkılarının karşılığı olarak temlikin yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 Sayılı HMK"nun geçici 3.maddesi yollamasıyla ) 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.06.2015 tarihinde oyçokluğla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle dava konusu taşınmazın çıplak mülkiyetinin mirasbırakan tarafından davalıya resmi akitte satış gösterilmesine rağmen bedelsiz devredildiği, murisin davalı ile beraber yaşaması ve onun davalı tarafından bakılıp gözetilmiş olması aile birliğinin gerekli kıldığı ahlaki görev cümlesinden kabul edilerek bu türlü hizmetin satış bedeli olarak nitelendirilmesine olanak olmadığı gibi, davalının yargılama sırasında bu tür bir savunmaya da tutunmadığı anlaşılmakla yazılı şekilde karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından, davalının temyiz itirazları reddedilip hüküm onanmalıdır. Sayın çoğunluğun bozma görüşüne iştirak etmiyorum.