7. Ceza Dairesi 2014/10220 E. , 2015/11292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5607 sayılı Yasa"ya aykırılık
HÜKÜM : Beraat
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Gümrük İdaresi vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
Sanıkta ele geçen eşyanın niteliği ve eylem tarihine göre, sanığın eyleminin 4733 sayılı Yasa"nın 8/4 maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu, Gümrük İdaresi"nin suçtan doğrudan zarar görmediği cihetle davaya katılma hakkı bulunmayan Gümrük İdaresi vekilinin temyiz isteğinin 5320 sayılı Yasa"nın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK.nun 317.maddesi uyarınca REDDİNE,
5271 sayılı CMK 260/1.maddesi gereğince katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun hükmü temyize hakkı bulunduğu gözetilerek yapılan incelemede;
Suçtan doğrudan zarar gören ve davaya katılma hakkı bulunan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurulu, yargılamadan haberdar edilerek katılma imkanı tanınmadan gıyapta karar verilmesi,
Sanıkta ele geçen 620 paket sigaranın miktar itibariyle ticari mahiyette olduğu, eylemin 4733 sayılı yasanın 8/4 maddesi kapsamında bulunduğu anlaşılmakla, sanığın bu suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Yasaya aykırı olup, müşteki ... vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasa"nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.02.2015 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Suç tarihinde ... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2011 tarih ve 375 sayılı adli ve önleme arama kararına istinaden jandarmaca yapılan yol kontrol çalışmaları sırasında, sanığın yolcu olarak bulunduğu otobüste yapılan aramada, otobüsün bagajında, sanığa ait kaçak sigaralar ele geçirilmiş, sanık da mahkemedeki savunmasında sigaraları babası ve abisi için içmek amacıyla satın aldığını ifade etmiştir.
Sanığın mahkumiyeti için yeterli ve yasal delil olup olmadığını irdelediğimizde;
Sanık tüm aşamalardaki savunmalarında kaçak ve bandrolsüz sigarayı içmek amacıyla satın aldığını, kaçakçılık yapmak gibi bir kastının olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece sanığın savunmasına itibar edilerek beraatine karar verilmiştir.
Sanık savunmasında ticari amaçla taşıdığını kabul etmemiştir. Bu durumda mahkumiyet kararı verilebilmesinin asıl kanıtı ele geçen sigaralar ve üzerinde yapılan inceleme sonucu elde edilen diğer bilgilerdir. O halde sigaraların nasıl ele geçirildiğine ve bu işlemin hukuka uygun olup olmadığına bakmak gerekmektedir.
Dosyada bir örneği bulunan ... Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2011 tarihli arama kararı incelendiğinde; Suç işlenmesinin önlenmesi, emniyet ve asayişin sağlanması, taşınması ve bulundurulması yasak silah, patlayıcı madde ve eşyanın tespiti ve kamu düzeninin sağlanması amacıyla Kızıltepe-Viranşehir, ...-... köy yolu güzergahlarında 11 Temmuz ve 17 Temmuz 2011 tarihleri arasında şahısların ve araçların aranmasına karar verildiği görülmüştür.
Bu karara istinaden araçta arama yapılmış ve sanığa ait sigaralar ele geçirilmiştir.
Olayımız bakımından yasal düzenlemeler açısından incelendiğinde;
Anayasamızın;
2.maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
12. maddesi "herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilemez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir" hükmünü taşımaktadır.
13. maddesi ise, "temel hak ve hürriyetler özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir. Bu sınırlamalar Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz" biçimindedir.
20.maddesinde de, özel hayatın gizliliği güvence altına alınmış ve "Milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlemesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden bir veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça yine sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça, kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz" hükümleri mevcuttur.
Yine Anayasamızın 38.maddesinin 6.fıkrası da "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez." hükmünü amirdir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 206/2-a, 217/2, 230/1 maddeleri fıkraları da hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceğini, kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı şeklinde açık düzenlemeleri içermektedir.
Adli aramaların nasıl yapılacağı 5271 sayılı CMK.nun 116 ve devamı maddelerde düzenlenmiş olup, arama kararı verebilmesi için suç tarihi itibariyle makul şüphenin bulunması gereklidir.
Önleme araması ise Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun 9.maddesi ile Arama Yönetmeliğinin 18 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. PVSK.nun 9.maddesinin 2.fıkrası "arama talep yazısında, arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleri ile birlikte gösterilmesi gerekir." hükmünü amirdir.
Arama talep yazısı dosyada mevcut değilse de, arama kararına derc olunan talep yazısındaki gerekçeler anlaşıldığı kadarıyla kanundaki ibarelerin tekrarı niteliğinde, genel ve soyut kavramlardan ibaret olup 11 Temmuz 2011- 17 Temmuz 2011 tarihleri arasında 7 gün boyunca sürekli arama yapılmasına izin vermeyi haklı kılar nitelikte makul sebepler gösterilmemiştir. Belirtilen sebepler soyut ve genel olmaları yanında şehirler arası bir yolda 7 gün süre ile adli ve önleme aramasına izin verilmesi, suç işlenmesinin ve tehlikenin önlenmesi amacını aşan ve genel arama boyutuna ulaşan yasaya aykırı bir karar olur ki, böyle bir arama sonucu ulaşılan delillerin yasal nitelikte olduğu kabul edilemez. Arama için makul şüphe ve sebeplerin olduğunu gösteren hiçbir olguya yer verilmeden genel ve soyut ifadelere dayalı ve genel aramaya dönüşen söz konusu arama izni yukarıda maddeler halinde belirtilen Türkiye Cumhuriyeti"nin bir hukuk devleti olduğu, herkesin vazgeçilemez, dokunulamaz temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu, temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağı, yalnızca şartları varsa Anayasa"nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmamak kaydıyla kanunla sınırlandırılabileceği, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça kimsenin üstü, özel kağıtları ve eşyasının aranamayacağı kurallarını boşa çıkaran ve adli aramayı düzenleyen CMK.nun 116.maddesindeki "yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa şüphelinin veya sanığın üstü eşyası, konutu, işyeri ve ona ait diğer yerler aranabilir", önleme aramasını düzenleyen PVSK.nun 9.maddesinin 2.fıkrasındaki "arama talep yazısında arama için makul sebeplerin oluştuğunun gerekçeleri ile birlikte gösterilmesi gerekir." biçimindeki hükümleri bertaraf eden bir karar niteliğine dönüşmüştür. Aramanın genel ifadeler dışında haklı ve makul bir gerekçesi gösterilmemiştir. Belirtilen gerekçeler ile tüm yurt sathında arama izni almak mümkün olur ki, bu da hukuk devleti özelliği ile bağdaşmaz.
O halde; ... Sulh Ceza Mahkemesi"nin adli ve önleme aramasına ilişkin olarak verdiği karar hukuka aykırı olup, bu karara istinaden durdurulup aranan araçta ele geçen ve asıl delil niteliğini taşıyan sigaraların miktarına ve çeşidine, kaçak olduğunu gösteren ekspertiz raporuna dayanılamaz. Anayasa"nın 38/6, 5271 sayılı Yasa"nın 206/2-a, 217/2, 230/1.madde ve fıkralarına nazaran hukuka aykırı olarak elde edilen bu delil hükme esas alınamaz.
Bütün bu açıklamalardan sonra;
Sanığın, kaçak sigaraların ticari amaçla satın aldığını gösteren, mahkumiyetini gerektiren delil mevcut değildir. Savunmalarında suçlamayı kabullenmemiştir.
Hukuka aykırı bir arama kararına dayanılarak elde edilen sigaralar ve bunların uzak etkisi sonucu elde edilen hiçbir delile dayanarak hüküm kurma olanağı yoktur.
Sonuç olarak;
Sanığın beraati gerektiği, yerel mahkemece verilen beraat kararının sonucu itibariyle doğru olduğu ve onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun sanığın cezalandırılmasına ilişkin bozma görüşüne katılmıyorum.