
Esas No: 2018/1335
Karar No: 2020/6207
Karar Tarihi: 09.06.2020
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2018/1335 Esas 2020/6207 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... 6. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09/06/2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına vekili Avukat ... geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait işyerinde Kalite Metalurji Müdürlüğü bünyesinde 17/09/2012 tarihine kadar "baş mühendis" ünvanıyla çalıştığını, bu süre zarfında çalışmaları elektronik kart ile belirlendiğini, ancak kalite metalurji müdürü olduğu 17/09/2012 tarihinden sonra, Kalite Metalurji Müdürlüğü"nün işletmenin tüm üniteleriyle irtibatta olması gerekliliğinden ötürü, çok ciddi iş yoğunluğunu da beraberinde getirdiğini, zaten müvekkilin iş sözleşmesinin bitimini müteakip müvekkilden boşalan müdürlük iki ayrı müdürlüğe bölünmek suretiyle iş yükünü paylaştırdığını, bu süre zarfında müvekkilinin her gün minimum 20:30"a kadar ortalama haftanın 1 günü 22:00"ye kadar çalışmak durumunda kaldığını, bunun yanında istisnasız her cumartesi ve pazar günleri ortalama 4-4,5 saat işe gitmek durumunda kaldığını, genel tatillerde yine çalışmaların devam edip, ulusal bayramlarda hemen hemen tam gün, dini bayramların arifesinde tam gün, dini bayramlarda da ilk gün hariç olarak günde 4-5 saat çalışmanın devam ettiğini belirterek fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatili ücreti alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının müvekkil şirkette aylık ücretli personel yönetmeliğine tabi olup vardiya düzeni dışında çalışan personelin yaptığı fazla çalışmaların yasal sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla aylık ücrete tabi olduğunu, davacının işinin gereği yapmış olduğu fazla çalışmaların ücretine dahil olduğunu, davacının da bu hususu 13/05/2013 tarihinde imzalamış olduğu tutanakla kabul ettiğini beyan ettiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile husumetli tanık beyanlarına göre hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının fazla çalışma yapıp yapmadığı, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıp çalışmadığı noktasındadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez. Tanık beyanlarına birlikte çalışma süreleriyle sınırlı olarak değer verilebilir.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu"nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir. Dairemizin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre, fazla çalışmanın ücrete dahil olduğuna dair kural, 1475 sayılı Kanun’un 35/a ve b maddesinde düzenlenen yılda 270 saatle sınırlı olarak geçerlidir. Yılda 270 saati aşan çalışmaların kanıtlanması durumunda karşılığının ödenmesi gerekir.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
İşçinin imzasını içermeyen bordrolarda fazla çalışma tahakkuku yer aldığında ve tahakkukta yer alan miktarların karşılığı banka hesabına ödendiğinde, tahakkuku aşan fazla çalışmalar her türlü delille ispatlanabilir. Tahakkuku aşan fazla çalışma hesaplandığında, bordrolarda yer alan fazla çalışma ödeme tutarları mahsup edilmelidir.
Ayrıca hesaplamalardan yıllık izin ve ücretsiz izin ve raporlu olunan sürelerin dışlanması gerekir.
Hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil çalışmaları da aynı ilkelere tabidir.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Tarafın belgeyi ibraz etmemesi” başlıklı 220 nci maddesi ise;
“(1) İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir.
(2) Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir.
(3) Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir.” hükmünü içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta; Bölge Adliye Mahkemesince tanıkların husumetli oluşu gerekçesiyle ispat edilemeyen davanın reddi yönünde kurulmuş ise de tanıkların kendi davalarında işyeri kayıtlarına dayalı olarak hüküm kurulduğu gibi tanıkların beyan tarihinde, tanık ...’ın davasının sonuçlanmış olduğu,...’in davasında rapor aşamasında olduğu, tanıkların kendilerine menfaat temin edecek konumda bulunmadığı, devam eden husumetin varlığından söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.
Dosya içeriğine göre davacı 17.09.2012 tarihine kadar kart bastığını belirterek kapı kayıtlarının celbini talep etmişse de işverence kayıtlar sunulmamıştır. İşverene HMK’nın 220 nci maddesi gereğince kesin süre verilmeli, kesin süre içinde işyerine giriş çıkış kayıtları ibraz edilirse bilirkişilerce gerekli inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre, aksi halde HMK’nın 220 nci maddedeki usul gözetilerek duruma göre davacı tarafın beyanı kabul edilerek uyuşmazlık çözüme kavuşturulmalıdır.
17.09.2012 tarihinden sonraki döneme ilişkin olarak ise tanık beyanlarına göre hüküm kurulmalıdır.
Bu nedenle zikredilen ilke kararı uyarınca işyeri giriş-çıkış kayıtları celbedilirse değerlendirilerek, ibraz edilmez ise davacı tanıkları husumetli olmadığından beyanları dikkate alınarak 11 saate kadar olan çalışmalarda 1 saat, 11 saati aşan çalışmalarda ise 1,5 saat ara dinlenme düşülerek davacının talep ettiği alacakları hesaplanarak sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, dosyanın gereği için Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, davacı yararına takdir edilen 2.540,00 TL. duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının talep halinde ilgiliye iadesine, 09.06.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.