14. Hukuk Dairesi 2010/5290 E. , 2010/6846 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.09.2005 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit, tazminat ve tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; menfi tespit ve tapu iptali tescil istemlerinin kabulüne, tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen 26.12.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalı şirket ile ticari ilişkileri bulunduğunu, 29.09.2004 tarihinde düzenlenen sözleşmeyle davalıya olan borç miktarını 141.547.374.000 TL olarak belirlediklerini, borcun 110.922.373.539 TL kısmı için davalıya protokol ekindeki senetlerin verildiğini, ayrıca borca teminat olmak üzere 3 ve 2067 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının davalı şirkete tapuda devredildiğini, vadeye bağlanan borçlardan 25.000.000.000 TL kısmının ödendiğini, ne var ki davalının teminat olarak temlik edilen 3 sayılı parseli üçüncü bir kişiye sattığını, 12.08.2005 günlü ihtarnamesinde kendilerine kalan borcun 36.124,94 TL olarak bildirdiklerini, delil tespiti suretiyle alınan bilirkişi raporunda davalının teminat olarak temlik edilen sattığı taşınmazın değerinin 193.173,00 TL olduğunun belirlendiğini, böylelikle zarara uğradıklarını, oysa davalıya borçları bulunmadığını, protokol ekinde yer alan 8 adet senedin iptalini, ihtarnamede sözü edilen 36.124,94 TL borçlu olmadıklarının tespitini, fazladan tahsil edilen 108.173,42 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, inançlı temlik yoluyla davalıya tapu kaydı devredilen 2067 sayılı parselin tapusunun iptali ile davacılardan ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket, davacıdan 141.547,37 TL alacaklı bulunduklarını, bunun 110.922,37 TL’sinin tasfiyesi için 29.09.2004 tarihli sözleşmenin imzalandığını, davacılardan sözleşme ekinde dökümü yapılan senetleri aldıklarını, davacıların ödemeyi sözleşmeye göre yapmadığını, 31.01.2005 tarihinde alacağın tamamının muaccel olduğunu, 3 numaralı parselin sözleşme hükümleri dairesinde satıldığını, satıştan sonra dahi davacılardan 36.124,94 TL alacakları kaldığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava kısmen kabul edilmiş, 2067 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile davacılardan ... adına tesciline, toplam 90.000,00 TL bedelli 6 adet bonodan dolayı davacıların borçlu olmadığının tespitine, fazla ödedikleri 90.675,02 TL’nin dava tarihinden avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı şirket temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğu, tarafların borcun tasfiyesi amacıyla 29.09.2004 tarihli “protokol” başlıklı sözleşmeyi düzenledikleri, bu sözleşmeyle tarafların davacıların borcunu 141.547,37 TL olarak kabul ettikleri, borcun 110.922,37 TL’sine karşılık gelen 73.779 USD kısmı için davacıların davalı şirkete 15.01.2005 vade tarihinden başlama üzere 8 adet toplam 110.000,00 TL karşılığında senet verdikleri, borcun teminatı olmak üzere de 3 ve 2067 sayılı parsellerin mülkiyetinin davalı şirkete tapuda devredildiği ve ödeme planına uygun olarak borcun kapatılması durumunda taşınmazların mülkiyetinin davacılara iadesinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Görülüyor ki, 29.09.2004 tarihli “protokol” başlıklı sözleşme bir borcun tasfiyesi için düzenlenmiş, tasfiyeyi teminen davalılar tarafından keşide edilen senetlerin ödenmesini teminat altına almak için de 3 ve 2067 sayılı parsellerin mülkiyeti davalı şirkete geçirilmiştir. Sözleşmenin sözü edilen bu kısmı inançlı temlik işlemidir. Bu tür işlemle mülkiyeti devralan yeni malik belli koşulların gerçekleşmesi halinde taşınmaz mülkiyetini tekrar temlik etme taahhüdünde bulunur. Burada her iki tarafın amacı da mülkiyeti nakletmek olduğundan mülkiyetin yeni alıcıya geçirilmesi işlemi muteberdir. Kuşkusuz, inançlı temlikler daha çok kredi temini amacıyla yapılır. Ne var ki yine dosya kapsamından davacıların sadece 15.01.2005 ve 15.02.2005 vadeli bonolara karşılık 20.000,00 TL, sonradan da 06.07.2005 tarihinde 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL ödemede bulundukları, diğer senet bedellerini ödemediği anlaşılmaktadır. Ödemede temerrüde düşen davacılara davalı şirket 31.01.2005 tarihinde ihtarname keşide etmiş, temerrüt üzerine de sözleşmenin
3.maddesindeki “senetlerden herhangi birinin ödenmesinde aksama olduğu takdirde tüm borç muaccel hale gelecek ve ... bu durumda gayrimenkullerin satışını gerçekleştirmekte serbest olacaktır” hükmünden yararlanarak 3 numaralı parseli tapuda üçüncü bir kişiye satmış, ticari defterlerine de satıştan elde ettiği geliri 51.400,00 TL olarak kaydetmiştir. Davacıların yaptırdığı tespite göre ise taşınmazın değeri 27.07.2005 tarihinde toplam 193.173,78 TL olarak saptanmış, mahkemece de keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın satış tarihindeki değeri taleple bağlı kalınarak 193.173,78 TL olarak kabul edilmiş, yanlar arasındaki alacak-borç ilişkisinin tasfiyesi bu değer üzerinden yapılmış, uyuşmazlık yazılı olduğu şekilde sonuçlandırılmıştır.
Taraflar Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi ticari şirkettir ve ticari şirketlerin basiretli bir tacir gibi davranmaları esastır. Yanlar arasındaki 29.09.2004 tarihli protokolde 3 parsel sayılı taşınmazın değeri 45.780 USD kabul edilerek inançlı temlik bu değer üzerinden yapıldığından ve anılan protokolün iradeyi sakatlayan bir nedenle iptali dava edilmediğinden taşınmazın değeri tarafların sözleşmede kararlaştırdıkları bu değerden ibarettir. Ahde vefa = söze sadakat kuralı bunu gerektirir. 3 sayılı parselin satışı 07.07.2005 tarihinde yapıldığına göre bu tarihteki USD’nın TL karşılığı sorulup saptanmalı, taşınmazın değeri ona göre hesaplanmalı, tasfiyede bulunacak bu değer üzerinden yapılmalıdır.
Mahkemece, taraflar sözleşmelerinde 3 sayılı parselin değerini serbest iradeleriyle belirledikleri halde bu değerin bilirkişi raporuna bağlı kalınarak benimsenmesi doğru değildir. O halde belirtilen yönteme uygun yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, uyuşmazlık bunun sonucuna uygun bir hükme bağlanmalıdır.
Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.