Davacı, murisinin askerlik borçlanma talebini red edip işlemin iptali ile emekliliğe hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava, davacının murisi babasının askerlik borçlanmasını iptal eden kurum işleminin iptali ile, askerlik borçlanmasının kabulüyle ölüm aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, kurumun 24.1.2006 tarihli işleminin iptaline, davacının murisinin askerlik borçlanması yapabileceğinin borçlanmayı yapıp bedelini ödemesi halinde 1479 sayılı Yasa’nın eski 41. maddesi gereği 3 tam yıl prim ödemesi şartı ile davacıya 1.2.2006 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir. HUMK"nun 389. maddesinde, Mahkeme kararında taraflara yükletilen görev ve verilen hakların şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde açık olarak yazılması öngörülmüştür. Hüküm fıkrası, kararın esası olup, açık ve infazı mümkün olmalıdır. Şarta bağlı ve terditli olarak hüküm kurulamaz. Davanın açıldığı tarihteki duruma göre hüküm fıkrasında, asıl talep ile yardımcı talepler hakkında, şüphe ve tereddüdü gerektirmeyecek biçimde, açık olarak karar verilmelidir. “Yapılacak iş; davacının tahsis talep tarihi itibariyle emeklilik aylığına hak kazanıp kazanmadığına ilişkin yasal koşulların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğini tüm unsurlarıyla birlikte araştırıp, prim borcu var ise, gerekirse prim borçlarını ödemesi için davacıya önel vererek, anılan borcunu ödeyip ödememesi durumuna göre, tahsis koşullarını değerlendirdikten sonra, bu konuda açık ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde şarta bağlı hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.