11. Hukuk Dairesi 2020/1250 E. , 2021/962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Çorlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nce verilen 31.01.2013 tarih ve 2012/660-2013/33 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl ve birleşen davacı vekili; müvekkili tarafından Endüstriyel Paket Yangın Poliçesi ve Endüstriyel Yangın Abonman Sigorta Poliçesi ile dava dışı sigortalı Polipex Europa Pol. A.Ş"ne ait fabrikada, davalı şirket personeli olarak çalışan forklift operatörünün dikkatsizlik ve tedbirsizliği nedeniyle forkliftin ataçmanlarının branşman borusuna çarpıp boruyu kırmak suretiyle kızgın yağın boşalmasına ve maddi hasara yol açtığını, 73.915,16 Euro zararın sigortalıya ödendiğini, davalı şirket ile sigortalı şirket arasında Yardımcı Üretim İşçiliği Sözleşmesi mevcut olduğunu, bu sözleşme ile de görevlendirilecek personelin kusuru ile zarar vermesi halinde zararın davalı şirket tarafından tazmin edileceğinin kararlaştırıldığını, BK"nın 55. ve 100. maddeleri gereğince de davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek birleşen dava ile toplam 157.213.- TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davalı vekili; forklift operatörü işçinin resmiyette müvekkili şirketin işçisi olsa da, fiiliyatta ve gerçekte sigortalının işçisi gibi ve onların emrinde çalıştığını, iş yerinde iş güvenliği, iş sağlığı ile ilgili tüm tedbirlerin sigortalı tarafından alınması gerektiğini, zarardan sigortalı şirketin sorumlu olduğunu ve poliçe kapsamına girmeyen hasarla ilgili davacının hatır ödemesi yapmış olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; bilirkişi raporu uyarınca dava dışı sigortalı işverenin %80 oranında kusurlu olduğu, forklift operatörünün %20 oranında kusurlu olduğu, davalı işverenin direk bir kusurunun bulunmadığı, borunun kaynak yerinden kırılmasının nedeninin ise yapılan kaynağın zayıf, kifayetsiz ve iyi nüfuz etmemiş kaynak kişi olmasından kaynaklandığı, sorumlusunun ise davacının sigortalısı ve kaynağı yapan ve kontrol eden olduğu, olay ile zarar arasındaki illiyet bağı bulunanların tespit edildiği, ödenecek tazminat miktarının raporlarda belirtildiği bu zararın dava konusu sigorta poliçesi kapsamında kaldığı, forkliftin çarpması sonucu borunun kaynak yerinden kırılmasında forklift kullanıcısının kusurunun bulunmadığı, kazanın tamamen kaynağın standartlara uygun yapılmamış olmasından kaynaklandığı, forkliftin çarpması ile meydana gelen hasar arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davacı vekili temyiz etmiştir.
Asıl ve birleşen dava, 6762 sayılı TTK’nın 1301. maddesine (6102 sayılı TTK md.1472) dayanılarak açılan sigorta rücu davaları olup mahkemece, yazılı gerekçeyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda rizikonun davalı şirket operatörü tarafından yönetilen aracın branşman borusuna çarpması sonucu meydana geldiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava konusu kazadaki kusur oranlarının tespiti amacıyla dosya arasına alınan 05.05.2009 tarihli bilirkişi raporunda; forklift operatörünün %20, dava dışı sigortalının ise %80 kusurlu olduğu ancak anılan rapor sonrasında dosya arasında alınan 12.10.2010 tarihli ikinci bilirkişi raporunda ise davalının kusurunun bulunmadığı, dava dışı sigortalı ile dava konusu kazada kırılan borunun kaynağını yapan ve kontrol edenlerin kusurlu olduğu belirtilmiş olup anılan bilirkişi raporları arasında ortaya çıkan çelişki giderilmeksizin karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, riziko konusu olaydaki kusur durumuna ilişkin düzenlenen bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilip, riziko konusu hasarın gerçekleşmesindeki kusur durumunun somut bir biçimde tespit edilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeksizin karar tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl-birleşen davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün asıl-birleşen davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 08/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.