Davacı, primlerini icra yolu ile tahsil edilen 01.01.1983-30.04.2000 tarihleri arası 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, primleri icra yolu ile de tahsil edilen, 1.1.1983-30.4.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalılığının geçerli olduğunun tesbitini istemiştir.
Mahkemece davacının 31.8.1989-30.4.2000 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa"ya tabi sigortalı olduğunun tesbitine karar verilmiş ise de bu sonuç doğru değildir.
Gerçekten 1479 sayılı Yasa"da 506 sayılı Yasa"nın 79. maddesinde düzenlendiği şekilde bir hizmet tesbiti yöntemi olmadığı gibi 1479 sayılı Yasa"nın 24 ve 25. maddelerinde de kimlerin Bağ-Kur sigortalısı olduğu açık bir şekilde düzenlenmiştir. Somut olayda davacının " ticari biçerdöver işletmesi" işinden dolayı 1.1.1983-31.8.1989 tarihleri arasında devam eden vergi kaydına dayalı olarak kurum tarafından 1.1.1983-31.8.1989 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa tabi sigortalı sayıldığı uyuşmazlık konusu değildir. Davadaki sorun davacının vergi, oda ve sicil kayıtlarının olmadığı 31.8.1989-30.4.2000 tarihleri arasında yapmış olduğu prim ödemelerine göre, fazla prim ödemesine dayanılarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.11.2002 gün ve 21/892-990 sayılı kararında da belirtildiği üzere, MK"nun 2. maddesinde belirtilen " objektif iyiniyet" kuralı gereğince geriye doğru isteğe bağlı sigortalı sayılıp sayılmayacağı noktasındadır. bu durumda da davacının yapmış olduğu prim ödemelerine göre sorunun çözülmesi gerektiği açıktır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının 1997 yılı affından faydalanarak ilk defa 25.6.1997"de 4.5000.00 TL, 28.6.1997 tarihinde 1.000.00 TL ve 30.6.1997 tarihinde ise 9.600.00 TL prim ödediği, ekli 2.3.1999 tarihili ödeme belgesinde terk- çıkış gösterilmeksizin 1.1.1983 tarihinden itibaren toplam borcunun 564.116.981 TL olduğu ekli 1998/266 Esas sayılı icra dosyasında ise primi istenen sigortalılık süresi belirtilmemekle beraber toplam 340.000.000 TL borcun tahsili istendiği ancak mahkemece bu takip ile borcun tahsil edildiği kabul edilmesine rağmen anılan icra dosyasında hiç ödemenin yapılmadığı, ekli 2.5.2000 gün ve 8345 sayılı Kurum Yazısı ile davacının ödemeye davet edilerek 30.4.2000 tarihine kadar toplam 1.289.051.290 TL borcun 7 gün içinde ödenmesi istendiği davacının bu yazı üzerine 16.5.2000 tarihinde sadece 140.000.000 TL ödediği anlaşılmaktadır. Bu halde davacının kurumca terk gösterilmeksizin 1.1.1983 tarihinden itibaren toplam 1.289.051.290 TL istendiği halde davacının sadece 140.000.000 TL"yi ödediği seabit olduğuna göre dava konusu toplam süreye ait tüm primlerin alındığının kabulü doğru değildir.
Mahkemece yapılacak iş davacının 1997 ve 16.5.2000 tarihlerinde yapmış olduğu tüm prim ödemelerinin zorunlu sigortalılık süresi olan 1.1.1983-31.8.1989 tarihleri arasındaki süreye ilişkin olup olmadığı bu sürenin prim borcunu karşılayıp karşılamadığı, fazla prim ödemesi varsa bu ödemenin ödeme tarihine göre, hangi sürelerin priminin alınmış sayılacağı açıkça sorulduktan sonra fazla prim ödemesi olduğu takdirde yukarıda anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı gereğince bu süreyi isteğe bağlı sigortalı saymak aksi halde ise davanını reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik incelemeye dayalı yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.6.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.