Davacı, davalı işveren nezdinde 1.4.1997-31.10.2002 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, 01.04.1997-31.10.2002 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi olup yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurum’ca tesbit edilmeyen sigortalılar, çalışmalarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse bu çalışmaların Kurum’ca dikkate alınacağı belirtilmiştir.Yerleşik Yargıtay görüşü, birden ziyade işe giriş bildirgesi verilmesi halinde çıkış yok ise ilk işe giriş bildirgesi ile son işe giriş bildirgesinin verildiği tarihler arasında geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramayacağı, çıkış varsa hak düşürücü sürenin her kesim çalışma için ayrı ayrı hesaplanacağı çıkış tarihinden sonra işçinin aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı yolundadır. Bu nedenle işe giriş ve çıkış tarihleri arasındaki kısmi bildirimin aksinin eşdeğer belgelerle ispat edilebileceği kabul edilmelidir. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2003-21-43 E.,2003/97 K. sayılı 26.02.2003 günlü kararında da vurgulanmıştır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davalılardan K.A.Ş K.C.tarafından davacıya ait 01.04.1998,01.04.2000,10.04.2001 ve 15.04.2002 tarihli,diğer davalı K.Eğlence Merkezi tarafından 21.10.2002 tarihli işe giriş bildirgesi verildiği, davacının 01.04.1998-31.10.1998 arası 210 gün,01.04.2000-30.10.2000 arası 180 gün,10.04.2001-31.10.2001 arası 200 gün,15.04.2002-20.10.2002 arası 185 gün, ...nolu K.AŞ K.C.unvanlı işyerinden, 21.10.2002-31.10.2002 arası 11 gün, 1003723 nolu K. Eğlence Merkezi unvanlı işyerinden çalışmalarının bildirildiği,işe giriş bildirgeleri üzerindeki imzaların davacıya ait olup olmadığının tesbit edilmediği ve çalışmanın sürekli mi mevsimlik mi olduğunun yeterince araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; öncelikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 26.02.2003 ve 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi 01.04.1998,01.04.2000,10.04.2001, 15.04.2002 ve 21.10.2002 tarihli işe giriş bildirgelerindeki sigortalının imzası üzerinde uzman bilirkişilere imza incelemesi yaptırmak, imzanın sigortalıya ait olduğunun anlaşılması halinde davacının 01.04.1998 tarihinden önceki döneme ilişkin istemi
yönünden hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddetmek, imzanın sigortalıya ait olmadığının anlaşılması halinde ise sigortalının hizmeti kesintisiz şekilde 31.10.2002 tarihine kadar devam etmiş sayılacağından hak düşürücü süreden söz edilemeyeceğinden 01.04.1997-31.10.2002 tarihleri arasındaki döneme ilişkin tesbiti istenen süreler yönünden işyerine ilişkin Kurum şubesinde bulunan işyeri dosyasını celbetmek, dönem bordrolarında kayıtlı tanıklar saptanıp, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, ayrıca iş yerinin niteliği dikkate alınarak zabıta araştırması aracılığıyla işyerinin kış aylarında açık olup olmadığını tesbit ettirmek tüm deliller toplandıktan sonra delilleri takdir edip sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Kabule göre de,gerekçeli karar başlığında birleşen dosyanın davalısı olan K.A.Ş. K.C.unvanlı işyerinin davalı olarak gösterilmemesi ve kısmen kabul kararı verildiği halde bu davalı yararına avukatlık ücretine hükmolunmaması ve yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 19.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.