
Esas No: 2019/23607
Karar No: 2020/6872
Karar Tarihi: 10.06.2020
Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/23607 Esas 2020/6872 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2019/23607 E. , 2020/6872 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanıklar ... ve ...’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/2, 125/4, 62 ve 52. maddeleri gereğince 1.740,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Çorum 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/05/2019 tarihli ve 2017/666 esas, 2019/370 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; "Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28/02/2017 tarihli ve 2014/4-757esas, 2017/113 karar sayılı ilâmında, “...5237 sayılı TCK"nun 125. maddesinin dördüncü fıkrasında hakaret suçunun alenen işlenmesi, bu suçun nitelikli bir şekli olarak kabul edilmiştir. Bu fıkraya ilişkin madde gerekçesinde, aleniyet için aranan temel ölçüt, fiilin, gerçekleştiği koşullar itibarıyla belirli olmayan ve birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması şeklinde belirtilmiştir.Hakaret suçunun, belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek bir ortamda veya çok sayıda kişinin öğrenmesini sağlayacak herhangi bir araçla işlenmesi halinde, aleniyet vardır. Aleniyetin varlığı için, çok sayıda insanın hakareti öğrenmesinin olanaklı olması yeterlidir; söylenenlerin fiilen duyulması şart değildir. Aleniyet halinde, mağdur, hakaretin az sayıda kişi önünde gerçekleşmesine oranla, daha fazla rencide olacağı için, bu nitelikli hâl kabul edilmiştir. (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, 3. Baskı, 2016, s. 235). Suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde de alenen işlendiği kabul edilmelidir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Sanığın hakaret fiilini apartman boşluğunda gerçekleştirdiği olayda; apartman boşluğunun herkese açık bir yer olmayıp, apartman sakinlerinin kullanımına mahsus olması ve apartman boşluğunda söylenen sözlerin herkes tarafından duyulma imkânının bulunmaması karşısında, aleniyet unsuru oluşmadığı halde hakaret suçunun alenen işlendiği kabul edilerek sanığın cezasında artırım yapılması yasaya aykırıdır.Belirtilen nedenlerle, hakaret suçunun işlendiği apartman boşluğunun aleni yer olmadığı gözetilmeden, sanığın cezasında TCK"nun 125. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca artırım yapılması yasaya aykırı olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu yönünden değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir....” şeklinde belirtildiği üzere, somut olayda, müşteki ... ve tanık anlatımlarından anlaşılacağı üzere olayın gerçekleştiği yerin müştekinin işyerindeki odası olduğu, bu haliyle makam odası içerisinde atılı suçu içerir söylemlerin belirsiz sayıdaki kişiler tarafından işitilebilecek, görülebilecek ve algılanabilecek şekilde işlenmediği, çok sayıda insanın hakareti öğrenmesinin olanaklı olmadığı, sanıkların hakaret fiilini müştekinin işyerindeki şahsi makam odasında gerçekleştirdiği olayda; makam odasının herkese açık bir yer olmayıp, işyeri çalışanının kullanımına mahsus olması ve söylenen sözlerin herkes tarafından duyulma imkânının bulunmaması karşısında, aleniyet unsuru oluşmadığı gözetilmeksizin, hakaret suçunun alenen işlendiği kabul edilerek yazılı şekilde sanıkların cezasında artırım yapılmasında isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay Ceza Dairesi"ne verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; olayın gerçekleştiği işyerinin açık bir rıza gerektirmeden girilebilecek bir yer olup olmadığının öncelikle tespiti gerekir. Açık rızaya gerek duyulmadan girilebilen bir yer olduğunun tespiti halinde ise olayın gerçekleştiği müdür odasında söylenen sözlerin koridorda duyulup duyulmadığının tespiti sonucuna göre aleniyet unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti gerekir. Bu anlatımlardan da anlaşılacağı üzere somut olayda TCK 125/4. maddesinin koşullarının oluşup oluşmadığı tamamen delil takdirine ilişkin bir konu olup açık hukuka aykırılıktan söz edilemez. Delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin delil takdirine ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 10/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.