1. Hukuk Dairesi 2014/8939 E. , 2015/8491 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/03/2014
NUMARASI : 2013/454-2014/161
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik .. . . raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası Hasan Selçuk"un çekişme konusu 227 parsel sayılı taşınmazın kayden paydaşı olduğunu, davalıların ise taşınmazda paydaş olmayıp haricen satın alma ve kiralama suretiyle taşınmazı kullandıklarını, ancak davalıların sözleşmelerde belirtilen kısımdan fazla yer kullandıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazı dava dışı paydaşlardan satın almak ve kiralamak suretiyle kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların dava dışı paydaşlardan kiralama ve pay satın alma suretiyle taşınmazı kullandıkları, müdahalelerinin haksız olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 227 parsel sayılı taşınmazın davacının mirasbırakanı olan Hasan Selçuk ile dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, davalıların taşınmazda paylarının bulunmadığı, mirasbırakan Hasan Selçuk"un 1987 yılında ölümüyle geride mirasçı olarak davacı ile dava dışı eşi Sıdıka ve çocukları Mahmut, Halil , Mustafa, Nuh, Anşa ve Mahire bıraktığı anlaşılmaktadır.
Davacı, Hasan mirasçısı olmakla taşınmazda paydaş bulunmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 683. ve 702/4. maddeleri uyarınca taşınmazda Hasan Selçuk payında, mirasçısı olması nedeniyle davacının taraf sıfatının bulunduğu tartışmasızdır.
./..
Bilindiği üzere; TMK"nin 702/3. maddesinde “Sözleşmeden doğan topluluk devam ettiği sürece, paylaşma yapılamaz ve bir pay üzerinde tasarrufta bulunulamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda; elbirliği mülkiyetine tabi payda ortak olan ortaklardan Halil İbrahim ve M.. S.."un yaptığı satış geçerli olmadığı gibi davacıyı da bağlamayacağı, yine Anşa ve Mahire yaptığı kira sözleşmesinin de aynı yasal düzenlemeler gereğince diğer ortakları bağlamayacağı açıktır.
Öte yandan; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür davalarda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 120. maddesi (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 413) ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değerinin elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur. (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı)
Diğer taraftan; Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanırken, 30. maddede "Muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu maddesinde (6100 sayılı HMK"nin 150. maddesinde) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." hükmüne yer verilmiştir.
Somut olaya gelince; davanın 4.500,00 TL değer gösterilerek açıldığı, yargılama aşamasında davalılar tarafından elatıldığı iddia edilen bölümün değerinin 89.470,00 TL olduğunun belirlendiği, ancak mahkemece eksik harç tamamlatılmadan sonuca gidildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca; öncelikle harç ikmalinin sağlanması, bu zorunluluk yerine getirildikten sonra, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler gözetilerek işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.