15. Ceza Dairesi 2017/31673 E. , 2018/781 K.
"İçtihat Metni"Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 06.03.2017 tarihli ve 2017/27984 soruşturma, 2017/15688 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18.04.2017 tarihli ve 2017/1286 değişik iş sayılı kararı aleyhine yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 23.08.2017 gün ve 94660652-105-34-7313-2017 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.09.2017 gün ve 2017/50303 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu,
Bu kapsamda şüpheli ve müştekinin ifadesi alınmadan, halen yargılaması devam eden İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/129 esas sayılı dosyasında yer alan deliller ve iddianamenin bir örneği ile hesap dökümleri dosya arasına alınarak, müşteki tarafından itiraz dilekçesi ekinde sunulan bilirkişi raporları değerlendirilmeden eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği dikkate alındığında, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapılmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz” başlıklı 173/1. maddesinde yer alan “Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir” şeklindeki düzenleme uyarınca, Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı suçtan doğrudan zarar görenin itiraz hakkının olduğu, bu zararın niteliği itibarıyla, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.07.2008 tarih ve 2008/9-95-185; 12.04.2016 gün 2014/11-830-2016/185 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, “Haklı çıkarın zedelenmesi” halinde zararın gerçekleştiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu, bu kapsamda somut olayda; şikayetçinin, şüphelinin müdürü olarak görev yaptığı Alman lisesinde çalışmakta iken uhdesine para geçirdiğinden bahisle İstanbul 9. Ağır ceza mahkemesinin 2015/129 Esas sayılı dosyasında sanık sıfatıyla yargılandığı ve iş akdinin feshedildiği, sonrasında ... vekilince Cumhuriyet savcılığına verilen şikayet dilekçesinde, Federal Alman Cumhuriyeti Büyükelçiliğinin şüpheliye büyükelçilik okuluna harcama yapması için vekaletname verdiğini, hesaplardan münhasıran onun yararlandığını, tek yetkilinin şüpheli olduğunu, ...’ın kendi şahsi talepleri doğrultusunda vekaletnameyi kullanarak paraları çekmiş olması nedeniyle dosyada hukuki gerçeğe ve hakikate ulaşmak adına şikayetçinin yargılandığı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan dolayı şüphelinin de yargılanması gerektiğine dair beyanları üzerine başlatılan soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı ancak zilyetliği devredilen paranın sahibi olan kurum yetkililerinin itiraz hakkının bulunduğu, nitekim, şikayetçi hakkında devam eden yargılama sonucunda, elde edilen deliller doğrultusunda ceza alması veya beraat etmesiyle şüphelinin yargılanması arasında doğrudan bir bağlantı bulunmadığı, ayrıca şüphelinin tanık sıfatıyla da olsa ayrıntılı beyanlarına başvurulduğu, mahkemece gerekli görüldüğü takdirde suç duyurusunda bulunabileceği, burada şikayetçinin açık bir hakkının zedelendiğinden söz edilemeyeceğinden suçtan zarar gören sıfatı ile itiraz hakkının bulunmadığı anlaşılmakla, merci tarafından verilen itirazın reddine ilişkin kararda sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmadığından, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18.04.2017 tarih ve 2017/1286 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 12.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.