Esas No: 2016/4319
Karar No: 2016/5156
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme - Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/4319 Esas 2016/5156 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2016/4319 E. , 2016/5156 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt
adına suç işleme, Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
Hüküm : 1-Tüm sanıklar için;
a)TCK"nın 314/3 ve 220/6. maddeleri delaletiyle
TCK"nın 314/2, 220/6-2. cümle, 3713 sayılı Kanunun
5, TCK"nın 62/1, 53/1, 58/9 ve 63. maddeleri uyarınca
mahkumiyet,
b)TCK"nın 109/2-3, 53, 58/9, 63, 3713 sayılı Kanunun
5. maddeleri uyarınca mahkumiyet
Temyiz edenler : Sanıklar müdafileri, sanık ... ve O yer
Cumhuriyet savcısı
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Terör örgütlerinin yurtiçi ve yurtdışındaki kamplarına örgüte katılmak üzere eleman göndermenin, bu örgütlere üye sağlamanın başlıca yollarından biri olduğu, terör örgütlerinin amaç suçun işlenmesi yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren iş bölümüne dayalı hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve denetim konularında duyarlı oldukları, işleyiş ve yapılanma itibariyle bu özellikleri gösteren terör örgütlerinin, örgütün "hiyerarşik yapısına" dahil edilmek üzere gönderilen elemanları, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları, denetlemedikleri kaynaklardan kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri, terör örgütlerine yeni eleman temin etme, barındırma, gönderme veya ulaşımını sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilemeyeceği göz önüne alındığında;
Somut olay bakımından; sanıkların, 15 yaşından küçük mağdureyi zorla alıkoyarak PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katılımını sağlamaya çalıştıkları mağdurenin örgüte katılmayı kabul etmemesi üzerine kendiliklerinden serbest bıraktıkları, olayın vahim eylem kabul edilmeyeceğinin anlaşılması karşısında, sanıkların eyleminin, hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle örgüte üye olma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, TCK’nın 314/3 ve 220/6. maddelerindeki atfın niteliği ve aleyhe temyiz bulunmaması karşısında bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafileri, sanık ... ve O yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 11.10.2016 tarihinde üye ..."ın hükümlerin bozulması gerektiği yönündeki karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
12.05.2015 günü saat 21.00 sıralarında müşteki ..."nın...Polis Merkezi Amirliğine giderek; 12.05.2015 günü saat 14.30 sıralarında evden çıkarak ... Mahallesi Muhtarlığına aile tablosu çıkarmak için gittiğini, ilk kez gördüğü ancak görse tanıyabileceği, bir erkek, bir bayan şahsın kendisini ... Bulvarı üzerinde siyah renkli bir araca bindirerek kaçırdıklarını, daha sonra yine gitse gösterebileceği bir eve kendisini götürdüklerini ve kendisini Kobani’ye götürmek amaçlı teklifte bulunduklarını, kendisinin bu teklifi kabul etmemesi üzerine araç ile park orman civarına götürdüklerini, burada araçta bir şahsın kendisini tuttuğunu diğer şahsın zorla koluna iğne batırdığını bu sırada aynı şahsın telefonun çaldığını ve konuşmak için arkasını döndüğünü, ikinci şahsın da araçtan indiğini, aracın açık olduğu bir anda kendisinin kaçmaya çalıştığını, görse tanıyabileceği bir erkek şahsın kaçmaya çalışırken kendisini sağ baldırından iki kez bıçak ile yaraladığını ve bu şahısların kendisine ... numarayı bir kağıda yazarak verdiklerini, kararını değiştirmesi durumun da kendilerini aramalarını istediklerini söyleyerek kendisini Polis Karakolunun yakınlarında salıverdiklerini beyan ederek şikayette bulunduğu tespit edilmiştir.
1-Yürütülen soruşturma sonucunda; şüpheliler ..., ... ve ... hakkında TCK 37/1 delaletiyle 302/1. 109/2-3-b-f, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK 53, 58/9 ve 63. maddelerinden kamu davası açıldığı, ... 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/256 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sonucunda mahkemenin 16.02.2016 tarih ve 2015/256 esas, 2016/82 sayılı kararı ile sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak oy çokluğuyla mahkumiyet kararı verildiği;
2-Mahkeme Başkanının karara muhalefet ettiği, muhalefet şerhinde; Sanıklar hakkında Devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmış ise de sanıkların silahlı terör örgütü üyesi olduklarına ve mağdur ...’ya yönelik silahlı terör örgütü üyesi olarak veya örgüt adına kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanıkların Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma ve geçitli suç niteliğindeki silahlı terör örgütüne üye olma suçundan CMK 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi düşüncesiyle hükmün 2 ve 3. bentlerindeki mahkumiyete ilişkin çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. Şeklinde düşünce belirttiği,
3-Mahkeme kararının Cumhuriyet savcısı tarafından lehe temyiz edildiği; Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde “mütalaasında da belirttiği gibi .....sanıklar alınan beyanlarında terör örgütüne üye olmadıklarını ifade ederek üzerlerine atılı suçlamayı kabul etmemeleri, sanıkların ikametlerinde yapılan aramada PKK terör örgütüne aidiyetlerini belirtir herhangi bir suç unsuruna rastlanmaması, mağdurun Kobani’ye götürülmek amacıyla hürriyetinden yoksun bırakıldığı hususunda mağdurun çelişkili beyanlarının bulunması , Kobani’ye zorla götürülmek amacıyla götürülen mağdureye serbest bırakılmasından sonra sanık ... tarafından cep telefonu numarasının verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olması, terör örgütü üyelerinin genel olarak örgüte adam kaçırma ve adam kazandırma olaylarında kullandıkları yöntem ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde sanıkların terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediklerine dair kovuşturma dosyasında bilgi, belge ve delilin (örneğin örgüt kod adı, tanık beyanı, örgüt çağrısı, örgütsel doküman vb.) bulunmadığı, sanıklar ... ve ...’in ... olması da göz önüne alındığında kovuşturma dosyasında sanıkların terör örgütü adına kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu işledikleri ve terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediklerine adir mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi nedeniyle sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinnden yoksun bırakma suçundan TMK 5 artırım maddesinin uygulanması ve terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten mahkumiyetlerine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Şeklinde düşünce belirtmiştir. (Cumhuriyet savcısı mahkeme başkanı gibi çocuğun adien hürriyetinden yoksun bırakıldığını mütalaasında ileri sürmüştür.)
4-Sanık müdafileri tarafından yapılan temyizde; kısaca beyan dışında dosya içerisinde mevcut 15.05.2015 tarihli görüntü inceleme tutanağının içeriğinden olay tarihi olan 12.05.2015 tarihli kamera görüntülerinde mağdurenin bahsettiği benzer tipte birden fazla aracın görüldüğü ancak görüntülerde araçların içinin görülmemesi ve plakalarının okunamaması sebebi ile araçların içerisindeki şahıslar hakkında herhangi bir tespit yapılamamıştır. Dosya kapsamında mağdurenin çelişkili beyanları dışında suçun işlendiğine dair somut delil bulunmadığı gerekçesiyle sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle temyiz ettiği,
5-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinde; Mağdurun aşamalardaki çelişkili anlatımları, sanıkların aşamalarda değişmeyen, birbiriyle ve tanık anlatımlarıyla uyum içinde olan savunmaları, mağdurun koluna ilaç enjekte edildiği iddialarının araştırılmamış ve sabit olmamış olması, adli raporla tespit edilen yaralanmasının kesici alet yaralanması olup olmadığı yolunda bir tespitin bulunmuyor olması, güvenlik kamera görüntülerinde mağdurun sanıklarca zorla kaçırıldığına dair bir tespite rastlanmamış olması, sanıklardan Hussen"in zorla kaçırıldığını iddia eden mağdura kendi cep telefon numarasını yazarak verip serbest bırakmasının hayatın olağan akışına ve kabul edilen oluşa uymayan bir durum olması, sanıkların evlerinde ve işyerlerinde yapılan aramalarda silahlı terör örgütü üyesi veya sempatizanı olduklarına dair herhangi bir delile ulaşılmamış olması, dosya kapsamında sanıkların örgüt üyelerinden veya örgüte eleman kazandıranlardan veya örgüte yardım edenlerden olduklarına dair herhangi bir emniyet istihbarat tespitinin bulunmaması karşısında, sanıkların mağdura yönelik atılı kişiyi zorla hürriyetinden yoksun kılma, bu suçu terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına işleme suçlarını işlediklerine dair mağdurun soyut ve aşamalarda çelişki gösteren beyan ve iddiaları dışında, sanıkların savunmalarının aksine, sanıkların atılı suçtan mahkumiyetlerine karar verilmesine yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve objektif bir tespit ve delilin bulunmadığından sanıkların isnat edilen suçlardan beraat etmeleri gerektiği,
İsnat edilen suçun TCK 234/3 maddede düzenlenen “Kanuni temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terkeden çocuğun, rızasıyla da olsa ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutma suçunu oluşturabileceği, bu suçunda şikayete bağlı olduğu, ailenin şikayetçi olmaması nedeniyle CMK 223/8. maddesi gereğince davanıın düşürülmesine karar verilmesi gerektiği şeklinde görüş belirtmiştir.
6-Dairemizin yaptığı inceleme sonucunda; Oy çokluğuyla sanıkların mahkumiyet kararlarını onayladığı, kararda “.....terör örgütlerinin örgütün hiyerarşik yapısına dahil edilmek üzere gönderilen elemanların, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulunmadıkları, denetlemedikleri, kaynaklardan kabul etmeyecekleri gibi, gizlilik ve güvenlik kuralları ile hiyerarşiye uymayan kişilerin bu tür faaliyetlerine de izin vermeyecekleri, terör örgütlerine yeni eleman temin etme, barındırma, gönderme veya ulaşım sağlama gibi faaliyetlere ilişkin organizasyonun örgütsel yapı dışında değerlendirilmeyeceği göz önüne alındığında;
Somut olay bakımından sanıkların 15 yaşından küçük mağdureyi zorla alıkoyarak PKK terör örgütünün dağ kadrosuna katılımı sağlayamaya çalıştıkları mağdurenin örgüte katılmayı kabul etmemesi üzerine kendiliklerinden serbest bıraktıkları olayın vahim eylem kabul edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında sanıkların eyleminin hiyerarşik yapısına dahil olmak suretiyle örgüte üye olma suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, TCK 314/3 ve 220/6 maddelerinde atfın niteliği ve aleyhe temyiz bulunmaması karşısında bozma nedeni yapılmamıştır.” Suç sabit olduğundan temyiz itirazlarının reddiyle kararın onanmasına karar verdiği,
7-Çoğunluk görüşüne katılmamamızın birinci sebebi; Dosyanın eksik soruşturmayla bozulması gerektiği zira mağdurenin kollukta verdiği ve tutanak altına alınan 12.05.2014(2015 olması gerekir) tarihli beyanında herhangi bir iğneden bahsetmediği,
13.05.2015 tarihli beyanında sanıkların kolundan tutarak iğne batırdıklarını iddia etmesine rağmen alınan sağlık raporunda böyle bir tespit yapılamadığı, iğne batırılması olayı sırasında sanığa telefon geldiği sanığın arkasını dönerek telefonla görüşmeler yaptığını ileri sürdüğü,
Mahkemede 24.11.2015 tarihinde alınan beyanında; daha önceki beyanlarının aksine sanık ...’i tanıdığını ima ederek “....olay günü ben nüfus aile kayıt tablosu çıkartmak için muhtarlığa gitmiştim. Bana muhtarlıkta yaşımın küçük olduğunu, büyük bir kişinin gelmesi gerektiği söylenince muhtarlıktan ayrıldım. Evime doğru gittiğim sırada İstikbal mağazasının bulunduğu yerde sanık ...’i gördüm. Kendisi bana yardımcı olabileceğini söyledi...” şeklindeki beyanı,
Mağdurenin kaçırıldığını iddia edildiği aracın tespit edilmesi ve mağdurenin olay günü geçtiği yerlerin tespitine ilişkin kamera kayıtlarında mağdure dışında sanıkların tespit edilememesi olguları birlikte değerlendirildiğinde sanık ... ve mağdurenin daha önce tanışıp tanışmadıkları sanık ...’in olay tarihinde kiminle görüştüğü, sanıkların tespit edilen telefonları ile yaptıkları görüşmelere ilişkin detay bilgilerinin yani telefonla yapılan görüşmelerin kimlerle ve ne zaman yapıldığının, telefon görüşmeleri yapılan kişilerin PKK terör örgütüne mensup veya bağlantılı kişiler olup olmadıklarının tespiti amacıyla iletişim tespitine karar verilip ilgili GSM şirketlerinden bu dokümanlar getirtilip (HTS raporları) değerlendirme yapılmadan eksik inceleme sonucu karar verilmesi,
8-Yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile tüm yargısal kararlarda da; vurgulandığı üzere, ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü prensipler doğrultusunda, maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. 5271 sayılı CMK"nın "Delilleri takdir yetkisi" başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir" şeklindeki düzenleme ile kanıtların serbestliği ilkesi benimsendiği, sonuç olarak ceza muhakemesinde hangi hususun hangi kanıtlarla ispatlanacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılama sonucunda hukuka uygun elde edildiği kabul edilecek her türlü kanıtlarla bir sonuca ulaşılacaktır. İddianameye konu edilen hususların aynen gerekçeli karara aktarılması ile bu amacın gerçekleşmeyeceği aşikardır. Bu durumun alışkanlık haline getirildiği her duruşma ve karar sürecinde, sanıkların her biri bakımından mutlak mahkumiyet sonucu doğacaktır. Oysa mahkemenin delilleri serbestçe değerlendirerek deliller arasındaki irtibatı analiz ederek, sanıkların mahkumiyetine neden olan eylem ve faaliyetlerinin net olarak ortaya koyacak yaklaşımın sergilenmesi gerekir.
Silahlı örgüte üye olma suçu, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüte üye olmak kişinin rızasıyla örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmasıdır. Örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine dahil olmalıdır. Organik bağ, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Sadece örgüte sempati duymak bu suçu oluşturmaz.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin yerleşik uygulamasında; Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Örneğin, örgütün sürdürdüğü faaliyetler kapsamında, gizliliği temin için kod adı alma, örgütün kırsal alandaki kamplarına katılıp faaliyet gösterme, gerçekleştirilen örgütsel toplantı, etkinlik ve eylemlere düzenli ve sürekli katılma, düzenli ve sürekli şekilde örgüte eleman ve malzeme teminine çalışma, sürekli ve düzenli şekilde müzahir kitlenin örgüt adına gerçekleştirilen eylemlere katılması için çalışma, eylemlere katılımı ve eylem yerlerine ulaşımı koordine ve organize etme vb, bu kapsamda gerçekleştirilen eylemlerin sürekli ve düzenli olarak örgütle bağlantılı yayın organlarında yer almasını sağlama şeklindeki bu ve buna benzer çeşitlilik ve süreklilik gösteren eylemlerin, sanıklar için hangilerinin geçerli olduğunun bu eylem örneklerinden hangisinin sanıklar bakımından silahlı terör örgütü üyesi olmak suçuna vücut vereceğinin sanıklar bazında somutlaştırılması gerekir.
9-Somut dosyamızda mahkeme başkanı, mütalaa savcısı, temyiz eden savcı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının lahiyalarında belirtildiği gibi;
-Mağdurun aşamalardaki çelişkili anlatımları, sanıkların aşamalarda değişmeyen birbiriyle ve tanık anlatımları ile uyum içerisinde olan savunmaların,
-Sanıklardan Hüseyin’in olay günü mağdurenin tutulma eylemi sırasında telefonla görüşmeler yaptığı iddiası ile ilgili sanıkların PKK terör örgütüne mensup veya bağlantılı kişilerle irintili olup olmadıklarının tespiti amacıyla iletişim tespitlerinin yapılmaması, (HTS raporlarının getirilmemesi)
-Adli raporda tespit edilen yaralamanın kesici alet yaralaması olup olmadığı yolunda tespitin bulunmaması,
-Mağdurun koluna ilaç enjekte edildiği iddiasının araştırılmamış ve sabit olmaması,
-Mağdurun zorla kaçırıldığına dair kamera görüntülerinde bir tespit ve görüntü bulunmaması,
-Sanık ...’in zorla kaçırıldığını iddia eden mağdureye cep telefonunu bir kağıda yazarak Polis karakolunun yakınlarında serbest bırakmasının hayatın olağan akışına kabul edilen oluşuma uygun olmaması,
-Sanıkların evlerinde ve işyerinde yapılan aramalarda silahlı terör örgütü üyesi veya sempatizanı olduklarına dair herhangi bir delile ulaşılamamış olması,
-Sanıkların örgüt üyelerinden, örgüte eleman kazandıranlardan veya örgüte yardım eden kişilerden olduklarına dair emniyet istihbarat birimlerince bir tespitin bulunmaması,
-Mağdurun beyanı ve dosya kapsamında olayın 12.05.2015 saat 14.30’da evinden çıkmasıyla aynı gün (12.05.2015) saat 21.00’de mağdurenin bırakılması ile son bulması şeklindeki olgularla dikkate alındığında;
Anayasanın 141/3, CMK 34, 230 maddelerindeki düzenlemelerde dikkate alındığında sanıkların örgüt üyesi oldukları veya terör örgütü adına suç işledikleri iddia edilen mağdurun çelişkili beyanları dışında bir delil bulunmamaktadır. Atfı cürüm niteliğindedir. Sanıklara atılı silahlı terör örgütü üyesi olma ve örgüt adına suç işleme suçlarının ne suretle oluştuğunun belirlenemediği nazarak alınarak sanıkların aşamalarda değişmeyen atılı suçu işlemediklerine ilişkin savunmalarının aksine dosya içerisinde yer alan çelişkili mağdur beyanı dışında sanıkların örgütün hiyerarşik yapısına dahil olup organik bağ içine girerek örgütün amacı doğrultusunda eylem ve faaliyette bulunduklarına dair mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği,
Sanıkların atılı suçu işlediklerine dair eylemleri ile delillerin ilişkilendirilerek ulaşılan sonuca göre karar verilmesi ve kararın gerekçesinde bu hususların davanın taraflarını tatmin edecek şekilde açıklanması gerekmektedir. Yerel mahkemece ve Dairemiz çoğunluk görüşünde açıklanan bu hususların gözardı edilerek delilllere değil yoruma dayanılarak hüküm kurulması “Kuşkudan Sanık Yararlanır” ilkesini ihlal niteliğinde bulunduğu, sanıkların beraati yerine yetersiz gerekçe ile mahkumiyetlerine karar verilmesinin yerinde olmaması düşüncesinde olduğumdan sanıkların mahkumiyetlerinin onanması yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.