Esas No: 2016/6199
Karar No: 2016/5107
Karar Tarihi: 21.10.2016
Gizliliğin ihlali - Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2016/6199 Esas 2016/5107 Karar Sayılı İlamı
16. Ceza Dairesi 2016/6199 E. , 2016/5107 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
TALEP: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 05.08.2016 tarih 2016/327446 sayılı talep yazısıyla;
Gizliliğin ihlali suçundan sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 285/1-3 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 tarihli ve 2009/758 Esas, 2010/335 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.05.2010 tarihli ve 2010/143 değişik iş sayılı kararını müteakip, sanık müdafiince anılan kararın kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıllık denetim süresinin suç işlenmeksizin geçirildiğinden bahisle, bahse konu kararın kaldırılarak müvekkili hakkında açılan kamu davasının düşürülmesi talebinin reddine dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.04.2016 tarihli ve 2009/758 Esas, 2010/335 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2016 tarihli ve 2016/341 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, sanığın mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri
bırakılmasına karar verildikten sonra, işlediği iddia olunan ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.01.2012 tarihli ve 2010/768 Esas, 2012/23 Karar sayılı dosyasında sanık hakkında açılan kamu davasının durmasına karar verilmesi karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/10. maddesinde belirtilen deneme süresi içerisinde işlenmiş kasıtlı bir suç nedeniyle verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmünün bulunmaması nedeniyle merciince itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün yazısına istinaden talep edilmiştir.
OLAY:
Sanık ...’ın 22.06.2009 tarihinde basın yoluyla soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle ... Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı yer 2. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu 15.04.2010 tarih ve 2009/758 Esas, 2010/335 Karar sayılı hükümle sanığın TCK’nın 285/1-3, 62. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası gereğince yükümlülük yüklenmeksizin 5 yıl süre ile denetim altına alınmasına karar verilmiştir. Bu hüküm 07.05.2010 tarihinde kesinleşmiştir.
Sanığın deneme süresi içinde 28.05.2010 tarihinde kasten işlenen “gizliliğin ihlali” suçundan aynı yer Başsavcılığınca ... 2. Asliye Ceza Mahkemesine 2010/768 Esasında kayıtlı dava açılmıştır. Sanığın 12.06.2011 tarihinde milletvekili seçilmesi nedeni ile 19.01.2012 tarih ve 2012/23 sayılı Kararla CMK’nın 223/8 maddesi gereğince kovuşturmanın durmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafii 29.03.2016 tarihli dilekçesiyle ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.04.2010 tarih ve 2009/758 Esas, 2010/335 sayı ile verilen hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararından itibaren 5 yıllık süre geçmiş olduğundan sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
... 2. Asliye Ceza Mahkemesi 11.04.2016 tarih ve 2009/758, 2010/335 sayılı ek kararla sanık deneme süresi içinde kasıtlı suç işlediği gerekçesiyle kamu davasının düşürülmesi talebini reddetmiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2016 tarih, 2016/341 değişik iş sayılı kararıyla reddedilerek kesinleşmiştir.
Sanık hakkında 04.04.2016 tarihli adli sicil kaydı incelendiğinde 02.05.2011 tarihinden sonra işlenen suça ilişkin kayıt bulunmamaktadır.
KANUN YARARINA BOZMADA UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI:
CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verildikten sonra denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde, hükmün kesinleşmesinin 5 yıllık süre içinde gerçekleşmesinin gerekip gerekmeyeceği,
İkinci suç nedeni ile yapılan yargılamada durma nedenleri gerçekleşmesi halinde düşme kararı verilip verilemeyeceği,
6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin uygulanması olanağının tartışmasız bırakılması,
Konularını içermektedir.
HUKUKİ NİTELENDİRME:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının olumsuz etkilerinden kaçınmak ve ilk defa suç işleyen failleri infaz sistemi içine dahil etmeden topluma kazandırma fikrinin ürünü olarak gelişen alternatif yaptırımlardan biri olarak dava açıldıktan sonra faile geri dönüş imkanının sunulması amacıyla CMK’da yer verilen bir müessesedir.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması için;
1- Suça ilişkin olarak;
a) Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b) Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2- Sanığa ilişkin olarak;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum edilmemiş olmaması,
b) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c) Mahkemece sanığın kişilik özellikleriyle duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d) Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek, 18 yaşından büyük olan sanıklar için 5 yıl, suça sürüklenen çocuklar için ise 3 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanacaktır.
Sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin karar mahkumiyet hükmünün hukuki sonuçlarını doğurmayacak, mahkumiyet hükmü askıda olacaktır. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve mahkemece belirlenen yükümlülüklere uygun davranılması halinde kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilecektir. Aksi taktirde denetim süresi içinde kasten suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirlerine uyulmaması halinde mahkeme hükmü açıklayacaktır.
İkinci suçun denetim süresi içinde işlenmesi gerekli olup, bu süre içinde kesinleşmesi şart değildir. CMK 231/10 fıkrasına göre denetim süresi içinde zamanaşımı duracaktır. Yükümlülüklere aykırı davranılması ya da suç işlenilmesi halinde ilk suç için zamanaşımı tekrar işlemeye başlayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; sanığın işlediği iddia edilen suç basın yoluyla gizliliğin ihlali olup, suç tarihi 27.06.2009, karar tarihi 15.04.2010, kesinleşme tarihi ise 07.05.2010 dur. Deneme süresi içinde işlendiği iddia edilen ikinci suç da aynı şekilde basın yoluyla gizliliğin ihlaline ilişkin olup, suç tarihinin 28.05.2010 olduğu, 27.01.2012 tarihinde verilen durma kararının kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere ikinci suçun deneme müddeti içinde kasıtlı olarak işlenmiş suçlardan olması nedeniyle birinci hüküm hakkında düşme kararı verilmemesine ilişkin yerel mahkemenin kararında isabetsizlik yoktur.
İkinci suç nedeniyle yapılan yargılama sonucunda sanığın milletvekili seçilmesi nedeniyle T.C. Anayasasının 83/2 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince verilen kovuşturmanın durmasına ilişkin karar bu suç yönünden zamanaşımının işlemesini durduracaktır. Dolayısıyla yargılamaya devam edilerek bir mahkumiyet hükmü kurulması olanaksızdır. İkinci suç hakkında yapılan yargılamada kovuşturmanın durması nedeniyle hüküm kesinleşemeyeceğinden sanığın mağduriyeti söz konusu olabilecektir. Bu konuda yasada düzenleme yoktur. Ancak ikinci suç nedeniyle verilen durma kararı birinci suç açısından zamanaşımını durdurmayacaktır. Hükmün açıklanmasının ertelenmesine konu suçun zamanaşımına uğraması halinde her zaman düşme kararı verilmesi mümkündür.
Hükümden sonra yürürlüğe giren ancak talep tarihinde yürürlükte bulunan 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin sanık hakkında uygulanmasının gerekip gerekmediğine gelince;
05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ile 31.12.2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup, temel şekli itibariyle adli para cezasını ya da üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı açılan davaların veya kesinleşmiş cezaların ertelenmesi imkanı getirilmiştir.
Sanığın üzerine atılı suçun türü, öngörülen cezanın üst sınırı ve suç tarihi itibariyle bu yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesiyle getirilen düzenleme, şartlı af niteliğinde olup CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna nazaran, herhangi bir hak yoksunluğu doğurmaması ve denetim süresi bakımından daha lehe hükümler içermektedir. TCK’nın 7/2-3 maddesi gereğince sonradan yürürlüğe giren ceza ve infaz hükümleri sanığın talebine bağlı olmaksızın re’sen uygulanır.
Yerel mahkemenin, sanığın işlediği iddia edilen suçlar yönünden 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince taleple veya talep olmaksızın değerlendirme yaparak bir hüküm kurması gerekirken bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmaktadır.
6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin sanık hakkında uygulanması halinde 3 yıllık denetim süresinin, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren mi, yoksa geçici 1. maddenin 3. fıkrası gereğince erteleme tarihinden mi başlayacağı hususunun ayrıca yerel mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kanun yararına bozma yasa yolu incelemesinde, ilgili Yargıtay dairesi talebe bağlı olup, tüm hukuka aykırılıkların bir seferde giderilmesi zorunlu bulunduğundan, bu hususta kanun yararına başvurulup başvurulmayacağının tespiti bakımından dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Basın yoluyla işlenilen gizliliğin ihlaline ilişkin suçun 05.07.2012 tarih 6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi kapsamında kaldığından, dosyayı ele alan mahkemenin bu durumu re’sen gözeterek adı geçen yasayı uygulaması gerektiğinden,
... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.04.2016 tarih ve 2009/758 – 2010/335 sayılı ek kararı ile bu karara itiraz üzerine verilen ... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.05.2016 tarih ve 2016/341 D. İş sayılı itirazın reddine dair kararları, bu yönden isabetsiz olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceğinin değerlendirilmesi için dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.