19. Hukuk Dairesi 2018/1428 E. , 2019/4387 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı ... yönünden usulden reddine, diğer davalı ... yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
.... Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 2012/28 esas ve 2013/154 karar sayılı ve 07.05.2013 tarihli ilk kararı, Dairemizin 2013/13809 esas ve 2013/17485 karar sayılı ve 07.11.2013 tarihli kararıyla bozulmuştur. Mahkemece davalı ... yönünden verilen ilk kararda direnilmiştir. Direnme kararının davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Hukuk Genel Kurulu 2017/19-909 esas ve 2017/622 karar sayılı ve 05.04.2017 tarihli kararı ile; "Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce Yerel Mahkemenin direnme kararında “…Davacının davalı ... hakkında açtığı davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine ilişkin hüküm davacı tarafça temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına …” şeklinde verdiği kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bu noktada tartışılması gereken husus bozma kararı ile bozma kapsamı dışında kalan hususlar da dahil ilk hükmün tamamen ortadan kalkıp kalkmadığı, varılacak sonuca göre direnme kararında bozma kapsamı dışında kalan konularda da karar verilmesinin gerekip gerekmediğidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:
“(1)Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2)Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3)Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4)Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm 6100 sayılı Kanunun 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.05.2014 gün ve 2013/9-1989 E., 2014/657K., 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.; 10.10.2012 gün 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Bu nedenle, mahkemenin, direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca mahkemenin 6100 sayılı Kanunun 297. maddesi gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının, sair temyiz itirazları incelenmeksizin, usule ilişkin bu nedenle bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkeme, HMK"nın 373/7. maddesi uyarınca Hukuk Genel Kurulu"nun verdiği karara uymak zorundadır. Mahkemece Hukuk Genel Kurulu"nun kararına uyulduğuna dair bir ara kararı kurulmadığı gibi, Hukuk Genel Kurulu"nun kararına uyulmayarak, direnme kararından da örtülü olarak vazgeçerek Dairemizin bozma kararına uygun karar verilmiştir. Ancak mahkeme bu konuda da ara kararı kurmamıştır. Belirtilen bu usule aykırılıklar mutlak bozma sebebidir. Mahkemece yapılacak iş, uyulması gerekli Hukuk Genel Kurulu kararına uyularak, hükümde işaret edildiği gibi usulüne uygun direnme kararı oluşturmaktan ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.