Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/46
Karar No: 2017/211

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/46 Esas 2017/211 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/46 E.  ,  2017/211 K.

    "İçtihat Metni"

    Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Günü : 05.02.2013
    Sayısı : 397-27

    Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan sanığın TCK"nun 204/2, 43, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.02.2012 gün ve 298-38 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 10.09.2012 gün ve 17779-14567 sayı ile;
    "...Sanığın, ..."nın hesabına İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce konulan blokenin kaldırılması için sahte yazı yazmadığını, 27.05.2010 tarihinden önce 26.03.2010 tarihinde Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğündeki görevinden ayrıldığını, Kızılcahamam"da olduğunu, bankaya e-mail olarak gönderilen özürlü bakım listelerinde e-imza bulunmadığını savunması, kurum müdürü tanık ..."nın da muhasebeye ve saymanlığa gönderilen listelerin birbiriyle örtüştüğünü beyan etmesi, SHÇEK Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu raporunda muhasebeye gönderilen listelerle bankaya e-mail yoluyla gönderilen listeler arasında farklılıklar olduğunu belirtmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından ..."nın hesabına konulan blokenin kaldırılması için faks ile gönderilen 27.05.2010 tarihli yazının sanık tarafından düzenlenerek bankaya gönderilip gönderilmediği, kurum tarafından onaylanan ve saymanlık ile muhasebe müdürlüğüne gönderilen listelerde özürlü bakım yardımı için müracaatı bulunmayan ve haksız ödeme yapıldığı belirlenen ..., ..., ..., .... ... ve ..."ın isimlerinin bulunup bulunmadığı, bankaya e-mail olarak gönderilen listelerde sanığa ve kurum yetkililerine ait e-imza bulunup bulunmadığı, ödemeyi yapan bankanın hangi belgeye dayanarak ödemede bulunduğu, dayanak belge veya gönderilen mail"in kimden veya hangi kurumdan gönderildiği yöntemince ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tespit edildikten sonra elde edilen tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 05.02.2013 gün ve 397-27 sayı ile;
    “...Nitekim TCK"nun 204. maddesinde resmi evrakta sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup birinci seçimlik hareket resmi belgeyi sahte olarak düzenlemek, ikinci seçimlik hareket gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmektir. Bu seçimlik hareketle esasında mevcut olan resmi belge üzerinde silmek veya ilaveler yapmak suretiyle değişiklik yapılmaktadır. Üçüncü seçimlik hareket ise sahte resmi belgeyi kullanmaktır. Bu meyanda sanığın ödeme yapılacak kişilere ait listeler oluşturulurken herhangi bir müracaatı ve özrü olmayan yakınları ve tanıdıklarını usulsüz olarak listeye yazıp kabul sonrası açtırdığı hesaba para aktarılmasını sağlamak ve bu paraları çekmekten ibaret eyleminde resmi belgeyi ilaveler yapmak ve kullanmak suretiyle sahtecilik suçunu oluşturan seçimlik hareketlerin gerçekleştiği değerlendirilmektedir.
    Diğer taraftan olayda Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde bakıma muhtaç özürlülerin tahakkuk işlemlerinde görevlendirilen sanığın ödeme yapılacak kişilere ait listeler hazırlanırken herhangi bir başvuru ve özrü olmayan yakınlarını ve tanıdıklarını usulsüz olarak listeye dahil edip onların adına açtırdığı hesaba para aktarılmasını sağlamak ve bu paraları çekmek eylemlerinden dolayı oluşan iki ayrı nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yargılaması yapılmış olup yukarıda açıklandığı üzere mahkememizce sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçu sübut bulmakla eylemine uyan TCK"nun 158/1-e, 43. maddeleri uyarınca verilen 08.02.2012 gün 2011/298- 2012/38 sayılı mahkûmiyet kararı Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 10.09.2012 gün ve 2012/17779-2012/14567 sayılı ilamı ile onanmıştır.
    Hâlbuki somut olayda sanığın eylemlerinden dolayı oluşan nitelikli dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik suçları birbirinin sonucu olup ilk evredeki eylemi sahtecilik suçunu oluşturmaktadır. Sanık kurum aleyhine dolandırıcılık suçunu işlemek amacıyla söz konusu ödeme yapılacak bakıma muhtaç özürlüler listesine, başvurusu ve özürlü olmayan yakın ve tanıdıklarını ilave edip bu şekilde sahte liste düzenledikten sonra onlar adına açtırdığı hesaba para aktarılmasını sağladığı ve aynı kişilere paraları çektirip aldığı dosya kapsamı ile sabittir. Aksi yaklaşımla sanığın sözü edilen bakıma muhtaç özürlüler listesine sahte olarak yakınlarını ve tanıdıklarını ilave etmemiş olsaydı ikinci eylemi oluşturan dolandırıcılık suçunun konusuz kalacağı diğer bir ifade ile dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı tartışmasız bulunmaktadır.
    Bu bakımdan olayda sanığın Yargıtay 11. Ceza Dairesinin sözü edilen ilamı ile de onanan nitelikli dolandırıcılık suçunun kabulüne bağlı olarak sahtecilik suçunun da sübut bulduğu" gerekçesiyle önceki hükümde direnerek sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.06.2014 gün ve 130604 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 444-975 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 06.02.2017 gün ve 159-640 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karar temyiz edilmeksizin; nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş ve hüküm bölümünde yer alan 8, 9, 10, 11, 12 ve 13. paragrafların, önceki paragrafların tekraren yazılması niteliğinde mahkemesince düzeltilmesi mümkün maddi hata olduğu değerlendirilmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Kamu görevlisi olan sanığın kadrosu Kızılcahamam Huzurevi Müdürlüğünde iken, özürlü evde bakım tahakkuklarını yapmak üzere 27.01.2009 tarihinden itibaren Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde mutemet olarak görevlendirildiği, Kızılcahamam Huzurevinin yeniden hizmete girmesiyle söz konusu görevlendirmenin 09.03.2010 tarihinde iptal edildiği, sanığın özürlü evde bakım tahakkuk biriminde görev yaptığı dönemde belgede sahtecilik yapmak suretiyle dosyası bulunmayan kişilere usulsüz ödeme yaptığı gerekçesiyle 28.07.2010 tarihinde görevden uzaklaştırıldığı,
    Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Müfettişlerince düzenlenen 08.09.2010 tarihli ön inceleme raporunda; Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce muhasebe müdürlüğüne gönderilen özürlü evde bakım ücret listeleri ile e-posta yoluyla bankaya gönderilen listelerin farklı olduğu, il müdürlüğünde müracaatı ve dosyası bulunmadığı halde özürlü evde bakım ücretleri ödemelerinde kullanılan banka hesabından ..., ..., ..., ..., .... ve ..."ın banka hesaplarına usulsüz para aktarıldığı, ödeme yapılan kişilerden ..."un sanığın babası, ..."un ağabeyi, ... ve ..."ın akrabaları, diğerlerinin ise arkadaşları olduğu, sanığın e-posta yoluyla bankaya gönderilen özürlü evde bakım listelerini değiştirdiği ve adı geçenlerin isimlerini genel listeye ekleyerek hesaplarına para yatırılmasını sağladığı, bu suretle yasal faizi dışında 265.275,30 Lira çıkar sağladığı ve kamu zararına neden olduğu, Kızılcahamam Huzurevinin açılmasıyle birlikte 26.03.2010 tarihinde görevinden ayrılmasına rağmen sanığın tahakkuk biriminde yeni başlayan görevliye iş ve işlemleri öğretmek amacıyla Nisan ve Mayıs 2010 ödemelerine ilişkin listeleri de hazırladığı, diğer taraftan Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün 14.05.2010 tarihli yazısıyla ..."ya ait hesaba bloke konulduğu ancak il müdürü ..."nın imzası taklit edilerek 27.05.2010 tarihli yazıyla blokenin kaldırıldığı bilgilerine yer verildiği,
    Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 27.07.2010 tarihli tutanağa göre; özürlü evde bakım ücreti ödemeleriyle ilgili usulsüz işlemlerin araştırılması sırasında, sanık ...’un 20.07.2010 tarihinde tahakkuk birimine gelip Kızılcahamam Huzurevindeki resmi işiyle ilgili işlem yapmak üzere bilgisayarı kullanmak için izin istediği, resmi iş olduğu düşüncesiyle çalışanlarca izin verildiği, ancak sanık birimi terk ettikten sonra tüm özürlü evde bakım listelerinin kullanılmaz durumda olduğunun tespit edildiği,
    Özürlü evde bakım ücreti ödemeleri için kurum tarafından onaylanan ve saymanlık ile muhasebe müdürlüğüne gönderilen listeler ile bankaya e-posta yoluyla gönderilen listelerin dosya içinde bulunmadığı,
    ...’ya yapılan usulsüz ödemenin tespit edilmesi üzerine bu kişiye ait banka hesabına bloke konulmasının ardından blokenin kaldırılması için 27.05.2010 tarihinde bankaya faksla gönderilen Ankara İl Sosyal Hizmetler İl Müdürü ... imzalı evrakın bir örneğinin dosya içinde olduğu,
    Anlaşılmaktadır.
    Tanık ...; usulsüz ödemelerin yapıldığı tarihlerde Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürü olarak görev yaptığını, özürlü evde bakım hizmeti için alt birimlerce gerekli incelemeler yapılıp imzalar atıldıktan sonra listenin son olarak kendisine geldiğini, kendisinin de bankaya ödeme talimatı verdiğini, bankaya gönderdikleri listenin bir suretinin de muhasebe müdürlüğüne ve saymanlığa intikal ettiğini, ödemelerin yapılması için bankaya gönderdikleri liste ile muhasebe müdürlüğüne ve saymanlığa verilen listedeki kişi sayısı ve isimlerin örtüşüğünü, muhasebe müdürlüğü ile bankaya gönderilen talimat ekindeki listede arkadaşlarının paraflarının bulunduğunu, kendisinin sadece üst yazıyı imzaladığını, bankaya e-posta yoluyla gönderilen listelerde kendisinin veya mutemedin elektronik imzasının kullanılmadığını, idari soruşturma sırasında imzası taklit edilmek suretiyle ..."nın banka hesabına konulan blokenin kaldırılması için yazı yazıldığını tespit ettiklerini, bu yazının üzerindeki numarada başka bir evrakın kayıtlı olduğunu,
    Tanık ...; Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak görev yaptığını, yaşlı ve özürlü hizmetlerinden sorumlu olduğunu, özürlü evde bakım hizmetinden yararlanmak için gerekli prosedürleri tamamlayan kişilerin listesinin onaylanıp kuruma bildirilmesinden sonra ödenek tahsis edildiğini, kurumlarında ödeme yapılacak kişilerin listelenip listelerin kesinleştirilmesinden sonra bankaya gerek e-posta ortamında gerekse üst yazı ile ödeme talimatı verildiğini, elektronik ortamda gönderilen liste ile imzalı talimatla gönderilen listenin uyumsuz olması halinde bankanın ödeme yapmaması gerektiğini, muhasebeye verilen liste ile kendilerinin bankaya verdikleri talimat ekindeki listenin aynı olmasının sebebini bilmediğini, yoğun bir talep olması nedeniyle dosyası olmayan kişilere de ödeme yapıldığını, kendisinin bunu fark etmediğini, ... isimli kişiye usulsüz ödeme yapıldığını tespit etmeleri üzerine konuyu araştırdıklarında, başka kişilere de dosyaları olmadığı halde usulsüz ödeme yapıldığını belirlediklerini, idari soruşturma sırasında ..."nın hesabına konulan blokenin kaldırılması için il müdürünün imzası taklit edilmek suretiyle bankaya yazı yazıldığını tespit ettiklerini, bu sahteciliği de sanığın yaptığını düşündüğünü, sanığa başkalarına ait banka hesaplarına para aktırılması hususunda baskı yaptığı iddiasının doğru olmadığını,
    Usulsüz olarak ödeme yapılan ve tanık olarak ifadelerine başvurulan ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... aşamalarda benzer şekilde; akrabaları veya arkadaşları olan sanığın, kendisine havale geleceğinden bahisle bankamatik kartlarını istediğini, kendilerinin de verdiklerini,
    Beyan etmişlerdir.
    Sanık ...; Ankara Sosyal Hizmetler Müdürlüğü özürlü bakım hizmetleri bölümünde mutemet olarak görevlendirildiğini, özürlü evde bakım hizmetinden yararlanmak isteyenlerin müracaatları üzerine öncelikle kurum tarafından gerekli araştırmaların yapıldığını, onay alınanların çalıştığı şubeye bildirildiğini ve kendilerinin oluşturdukları listeleri genel müdürlüğe gönderdiklerini, genel müdürlüğün tespit edilen kişi sayısına göre ödenek talep ettiğini, istenen ödeneğin Maliye Bakanlığınca serbest bırakılmasından ve muhasebe müdürlüğünün listeleri incelemesinden sonra İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün banka hesabına paranın aktarıldığını, bankaya özürlü bakım hizmetini gerçekleştiren kişilerin isim ve hesap numaralarının e-posta yoluyla gönderildiğini, e-postanın akabinde yazılı talimatın da gönderilmesinin gerektiğini, ancak banka ile kurum arasındaki güven ilişkisi nedeniyle yazılı talimat alınmadan da hesaplara para aktarıldığını, Maliye Bakanlığının ödenek tahsisinden sonra ölüm, il dışına taşınma gibi nedenlerle ödeneklerde fazlalıklar çıkabildiğini, kurum müdürü ... ile müdür yardımcısı ..."ün, iade edilmesi gereken ödeneğin kurum menfaatlerine harcanması için ödeme listelerine başka kişilerin isimlerini eklemesi yönünde talimat verdiklerini, kendisinin de yakın akrabaları ve arkadaşlarına ait bankomat kartlarını kendisine havale geleceğini söyleyerek bu kişilerden aldığını, muhasebe müdürlüğünce kesinleştirilen listelere bu kişilerin isimlerini ve hesap numaralarını ekleyip e-posta yoluyla bankaya gönderdiğini, ödeme talimatında elektronik imzasının bulunmadığını, paralar hesaba aktarıldıktan sonra da bankomat kartları ile kimi zaman kendisinin kimi zaman da kurum müdürü ..."nın bu paraları çektiğini, kendisine de bu paradan aylık 1000-1500 Lira verildiğini, bankaya gönderdiği liste ile muhasebe müdürlüğüne verdiği listenin aynı olduğunu, dolayısıyla hesabına usulsüz para aktarılan kişilerin isimlerinin muhasebe müdürlüğüne verilen listede de bulunduğunu, ancak bu kişilerin özürlü evde bakım hizmetinden yararlanma hususunda kuruma müracaatlarının olmadığını, ..."nın banka hesabına konulan blokenin kaldırılması için gönderilen yazıyı kendisinin yazmadığını, o tarihte Kızılcahamam Huzurevinde görev yaptığını savunmuştur.
    Resmi belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nun 204. maddesinde;
    “(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
    Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup resmi belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
    Maddenin ikinci fıkrasında, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması halinde cezanın yarı oranında artırılması hüküm altına alınmıştır.
    Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, gerçek bir belgeye eklemeler yapılması, tamamen veya kısmen değiştirilmesi eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
    Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmi belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
    Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip, belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif olarak saptanması gerekir. Bu nedenle örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcı yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapması belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz. Daha önceden var olan subjektif bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip değildir.
    Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 gün ve 232-250 sayılı kararında da, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup hâkim, olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.
    Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmi belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama halinde ise; mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.
    Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için elektronik belge ve elektronik imza kavramlarının da açıklanması gerekmektedir.
    Elektronik belge, elektronik ortamda sayısal olarak kodlanmış bulunan elektronik verileri ifade etmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 199. maddesinde de uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli elektronik ortamdaki verilerin belge olduğu belirtilmiştir.
    Elektronik imza ise, fiziki ortamda bulunmayan dolayısıyla el yazısı ile imza atmanın fiilen imkânsız olduğu durumlarda, sanal (elektronik) ortamda bulunan belgenin doğruluğunu, bütünlüğünü koruyan ve beyan sahibinin bu belgenin içeriğini kabul edip onayladığını belirtmesine, diğer bir ifade ile imzalamasına imkân tanıyan bir teknik terim olup el yazısı ile imzanın elektronik ortamdaki karşılığıdır. Bu anlamda elektronik imza, ıslak imzanın istisnası olmayıp alternatifidir.
    E-imza sahibinin imza doğrulama verisinin ve kimlik bilgilerini birbirine bağlayan elektronik kayıt yani elektronik sertifikanın da yer almasıyla e-belge hukuken sonuç doğurmaya elverişli belge niteliğini kazanacaktır. (Belgelerde Sahtecilik Suçları, Kubilay Taşdemir, Ankara, 2013, s.294-295)
    Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda, somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK; adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılarak maddi gerçeğe varmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle, ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanık ..."un, bankaya e-posta yoluyla gönderilen özürlü bakım listelerinde e-imza bulunmadığını, 26.03.2010 tarihinde Ankara İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğündeki görevinden ayrıldığını, ..."nın hesabına İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce konulan blokenin kaldırılması için bankaya 27.05.2010 tarihinde gönderilen sahte yazıyı kendisinin yazmadığını savunması, kurum müdürü tanık ..."nın da banka ile muhasebe müdürlüğüne ve saymanlığa gönderilen listelerin birbiriyle örtüştüğünü beyan etmesi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü müfettişlerince düzenlenen raporda ise muhasebe müdürlüğüne gönderilen listelerle bankaya e-posta ortamında gönderilen listeler arasında farklılıklar olduğunun belirtilmesi ve bu listelerin dosya içinde bulunmaması karşısında; özürlü evde bakım hizmeti ücreti ödemesi için kurum tarafından onaylanıp saymanlık ile muhasebe müdürlüğüne gönderilen listeler ile bankaya e-posta yoluyla gönderilen listelerin asıllarının veya onaylı örneklerinin getirtilip denetime olanak verecek şekilde dosya içine konması ve duruşmada incelenmesi, kurum tarafından onaylanan ve saymanlık ile muhasebe müdürlüğüne gönderilen listelerde özürlü bakım yardımı için müracaatı bulunmayan ve haksız ödeme yapıldığı belirlenen ..., ..., ..., ..., . ... ve ..."ın isimlerinin olup olmadığı, bankaya e-posta yoluyla gönderilen listelerde sanığa ve kurum yetkililerine ait e-imza bulunup bulunmadığı, bankanın hangi belge ya da belgelere dayanarak ödeme yaptığı, dayanak belge veya gönderilen e-postanın kimden veya hangi kurumdan gönderildiği, ..."nın hesabına konulan blokenin kaldırılmasına ilişkin 27.05.2010 tarihli yazının sanık tarafından düzenlenerek bankaya gönderilip gönderilmediği hususlarının, yöntemince ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tespit edilmesi, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
    Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1-Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.02.2013 gün ve 397-27 sayılı direnme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
    2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.04.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi