Esas No: 2007/24528
Karar No: 2008/8276
Karar Tarihi: 29.05.2008
İbraname - İş Göremezlik Oranının Tespiti - İş Kazası - Maddi-Manevi Tazminat - Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2007/24528 Esas 2008/8276 Karar Sayılı İlamı
21. Hukuk Dairesi 2007/24528 E., 2008/8276 K.
21. Hukuk Dairesi 2007/24528 E., 2008/8276 K.
- İBRANAME
- İŞ GÖREMEZLİK ORANININ TESPİTİ
- İŞ KAZASI
- MADDİ-MANEVİ TAZMİNAT
- 506 S. SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) [ Madde 27 ]
"İçtihat Metni"
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, davacı işçinin İş kazası sonucu sürekli iş göremez duruma geldiği iddiasına dayalı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yargılama devam ederken ölen davacının İbranameyle maddi ve manevi zararlarını aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden yargılama devam ederken ölen davacının davalıya ait işyerinde 04.12.2003 tarihinde pres makinesinde delinen demiri alırken sağ el orta parmağının ampute olduğu, iş kazası nedeniyle 4000,00 YTL maddi, 2000,00 YTL manevi tazminatı aldığına dair ibranameyi imzaladığı ve Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi"nin 21.08.2007 tarihli raporuna göre de ibranamedeki imzanın davacının eli ürünü olduğu, muhasebeci bilirkişinin 21.10.2005 tarihli raporunda da işyeri yevmiye defteri ile defteri kebirde ölen davacı işçiye 6000,00 YTL tazminat ödendiğine dair kayıt bulunduğu ve bu defterlerin yasaya uygun tutulduğunu bildirdiği görülmüştür.
506 sayılı Yasa"nın 27. ve müteakip maddelerinde işverenin iş kazasını en geç iki gün içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmekle yükümlü olduğu, haber verme kağıdındaki bildirilen oiayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında gerekirse Kurumca soruşturma yapılabileceği ve varılan sonucun en geç üç ay içinde ilgililere yazı île bildirileceği, ilgililerce yetkili mahkemeye başvurularak kurum kararına itiraz olunabileceği, itiraz halinde Kurum kararının ancak mahkeme kararının kesinleşmesiyle kesin hale geleceği bildirilmiştir.
Öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir. 506 sayılı Yasa"nın 19. maddesinde geçici iş göremezlik hali sonunda Kuruma ait veya Kurumun sevk edeceği sağlık tesisleri sağlık kurulları tarafından verilecek raporlarda belirtilen arızalarına göre iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün en az %10 azalmış bulunduğu Kurumca tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, 31. maddesinde Kurumun, sigortalıya bağlanacak gelirleri yapılan inceleme ve soruşturmalar sonunda ve gerekli belgelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde tespit ederek ilgililere yazı İle bildireceği, İlgililerin bağlanan geliri bildiren yazıyı aldıktan sonra bir yıl içinde yetkili mahkemeye başvurarak Kurum kararına itirazda bulunabilecekleri, itirazın reddi hakkındaki mahkeme kararının kesinleşmesiyle Kurum kararının kesinleşmiş olacağı, 109. maddesinde de sigortalıların iş görmezlik hallerinin tespitinde, Kurum Sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlar da belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı. Kurumca verilen karara ilgililer tarafından itiraz edilmesi halinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı bildirilmiştir.
Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilip bildirilmediği anlaşılamamaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için özellikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur.
Yapılacak iş öncelikle SGK"dan iş kazası ile ilgili bir tahkikat yapılıp yapılmadığını sormak, yapılmamış ise ölen sigortalının mirasçılarına iş kazasını SGK"ya ihbarda bulunmak giderek olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde SGK"yı ve hak alanını ilgilendirdiği için işvereni hasım göstermek suretiyle tespit davası açmak için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici mesele yaparak çıkacak sonuca göre bir karar verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır. Oysa, mahkemece açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadığı ortadadır.
Davaya konu olan olayın iş kazası olduğu Sosyal Güvenlik Kurumunca kabul edilip maluliyet oranı tespit edilmiş ise; birçok Yargıtay kararında vurgulandığı üzere, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu suretle borçlunun borçtan kurtulmasını kapsayan akde "ibra" denir. İbranamenin kural olarak işçiye veya hak sahiplerine yapılmış olan ödeme ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda ise anılan belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu yön ise, ibranamenin verildiği tarih gözönünde tutularak işçinin gerçek maddi zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa, mahkeme yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya İçeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu durumda maddi tazminat istemi yönünden yapılacak iş; olayın iş kazası olduğu olgusunun ve sürekli iş göremezlik oranının yukarda açıklanan şekilde kesin olarak belirlenmesinden sonra kusur incelemesi yaptırılarak kusurun aidiyet ve oranını belirlemek, maddi tazminat miktarına ilişkin ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı bilirkişiye hesaplattırmak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi "kısmi ifayı içeren makbuz" nite-liğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise kazalının maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.
Manevi tazminat istemine gelince, davalı tarafından yapılan ödemenin bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden anlaşılmasına göre, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir hal olduğundan üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı bulunmadığından ve bir defa da istenilmesi gerektiğinden kazalı manevi zararını aldığından manevi tazminat isteminin şimdiki gibi reddine karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kamil mirasçılarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.