10. Hukuk Dairesi 2009/18321 E. , 2010/616 K.
"İçtihat Metni"......
Davacı ... vekili, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya yapılan sosyal sigorta yardımları nedeniyle uğranılan zararın, 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi hükmü gereğince, davalı işverenden rücuan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
Hükmün, taraflar vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraflar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar sayılı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir Kanun maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26’ncı maddedeki anılan ibarelerin iptali ile Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
.....
Bu bağlamda hemen belirtmek gerekir ki; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; tazmin sorumlusunun sigortalıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu her türlü ödemenin Kurumun rücu alacağından düşülmesine imkan bulunmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Zira bu tür rücu davaları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce halefiyet esasına göre açılmakta iken, iptal kararından sonra kanundan doğan bağımsız rücu alacağına dönüşmüş olup; yasa maddesi bu haliyle yorumlandığında, peşin sermaye değerli gelirlerde oluşan artışların istenilemeyeceği sonucuna ulaşılacağında kuşku ve duraksamaya yer yoktur.
İnceleme konusu dava yönünden; Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki olgular karşısında; özellikle, yargılama aşamasında dosya içerisine getirtilen iki adet peşin sermaye değeri tablosu arasında farklılık bulunduğundan, davacı Kuruma yazı yazılarak ve davalının itirazı durumunda gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılarak, 02.12.2002 günü itibarıyla sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirin başladığı tarihteki unsur ve verilere göre, ilk peşin sermaye değeri ile sosyal yardım zammı tutarı açıklıkla belirlenmeli, sonrasında, yukarıda belirtilen ilkeler ve davalı işverenin %70 oranındaki kusur ve sorumluluk durumu gözetilmek suretiyle tazmini gereken tutar saptanmalı ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74’üncü maddesinde yer alan “istemle bağlık” ilkesi de dikkate alınarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, verilen hükümden sonra hukuk alanında yaşam alanı bulan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda; verilen kararın, usul ve yasaya aykırı olduğu belirgindir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....