20. Hukuk Dairesi 2015/3602 E. , 2016/4148 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ile davalı.... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar asliye hukuk mahkemesine ayrı ayrı açtıkları davalar ile, davacı ... ve ..., dört adet taşınmazın, davacı ... iki adet, ... bir, ... üç adet, ... iki adet... köyünde kain sınırlarını dava dilekçesinde bildirdikleri taşınmazların zilyet sıfatı ile maliki olduklarını iddia ederek, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle adlarına tescilini talep etmişlerdir. Asliye hukuk mahkemesince davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonucu, yörede 3402 sayılı Kadastro Kanununun (5831 sayılı Kanunun 9. maddesi ile eklenen) geçici 8. maddesine göre yapılan ek kadastro çalışmalarının başlaması sebebiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Kadastro Mahkemesince ise kadastro çalışmaları sırasında dava konusu parsellere ilişkin düzenlenen tutanak asılları dosyaya getirtilmiş, dava konusu 262 ada 11 ve 263 ada 9 sayılı parseller yönünden açılan davanın tefrikine karar verilmiş, davaya devam olunan 261 ada 4 sayılı parselin 1983,64 m2, 261 ada 6 sayılı parselin 7045,28 m2, 261 ada 7 sayılı parselin 10170,61 m2, 261 ada 11 sayılı parselin 3973,99 m2, 261 ada 13 sayılı parselin 2110,82 m2, 261 ada 14 sayılı parselin 13281,18 m2, 262 ada 4 sayılı parselin 419,03 m2, 262 ada 5 sayılı parselin 806,11 m2, 262 ada 13 sayılı parselin 1812,95 m2 ve 263 ada 6 sayılı parselin 1963,94 m2 yüzölçümü ve tarla niteliğiyle malik hanesi boş olarak tespit edildikleri anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu ise,
1- Davacı ... ve ..."in açtığı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
a) 261 ada 13 ve 14 sayılı parsellerin 26.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen kısmına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen kısmına açılan davanın kabulüyle, 2 pay kabul edilerek tarla vasfıyla 1 pay davacı ... ve 1 pay ... olarak tapuya kayıt ve tesciline,
2- Davacı ..."nin açtığı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
261 ada 7 sayılı parselin 26.03.2014 tarihli Fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 4565.00 m2"lik kısmına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen 5605,69 m2"lik kısmına açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
263 ada 6 sayılı parsele açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
3- a) Davacı ..."nin açtığı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
262 ada 13 sayılı parselin 26.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 361,16 m2"lik kısmına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen 1451,81 m2"lik kısmına açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
262 ada 4 sayılı parsele açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
261 ada 4 sayılı parseli 26.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 1731,12 m2"lik kısmına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen 252,54 m2"lik kısmına açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
4 -a) Davacı ..."un açtığı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
261 ada 6 sayılı parselin 26.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 4845,46 m2"lik kısmına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen 2199,87 m2"lik kısmına açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
5 - Davacı ..."ın açtığı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine,
261 ada 11 sayılı parselin 26.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 2056, 14 m2"lik kısmına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen 1917,89 m2"lik kısmına açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
262 ada 5 sayılı parselin 26.03.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 46,54 m2"lik kısımına açılan davanın reddiyle, tarla vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, (A) harfi ile gösterilen 759, 58 m2"lik kısımına açılan davanın kabulüyle, tarla vasfıyla davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili ve kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir.
Yörede 766 sayılı Kanuna göre yapılıp 1957 tarihinde kesinleşen genel arazi kadastrosu, 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 22.05.1991 tarihinde ilân edilen orman kadastrosu ve 2/B çalışması, 2859 sayılı Kanuna göre yapılıp 21.02.2005 yılında kesinleşen yenileme kadastrosu ve 4999 sayılı Kanuna göre yapılıp 24/12/2010 tarihinde ilân edilmiş fennî hataları düzeltilmiş orman kadastro haritası ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun (5831 sayılı Kanunun 9. maddesi ile eklenen) geçici 8. maddesine göre yapılan ek kadastro çalışmaları bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki, eldeki somut davanın asliye hukuk mahkemesinden aktarılan dava olması nedeniyle, davaya konu taşınmazların malik hanesi hukuken açıktır. Bu tür taşınmazların malik hanelerinin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/2. maddesine göre mahkemece belirlenmesi gerekir. Dava konusu taşınmazlardan 261 ada 4, 262 ada 4 ve 13 sayılı parsellere ait tutanaklarının edinme sütununda ...... adlı kişinin zilyetliğinde olduğu, yine 261 ada 13 ve 14 sayılı parsellere ait tutanakların edinme sütununda .... zilyetliğinde iken ölümü ile .... adlı mirasçılarına kaldığı belirtildiği halde davacılar dışında yer alan tutanak zilyetlerinin davaya dahil edilmediği anlaşılmıştır. Mahkemece asliye hukuk mahkemesince yapılan keşifle yetinilerek, dosya üzerinden alınan ek raporlarla hüküm kurulması da doğru değildir.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukukî durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanunla iadeye tâbi tutulmuştur. İadenin koşulları kanunda gösterilmiştir.
Mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazların kadastro tespit tutanakları malik hanesi açık olarak kadastro mahkemesine devredildiğinden dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir davetiye tüm tutanak zilyetlerine tebliğ edilip husumet yaygınlaştırılmalı, taraflardan tüm delil ve belgeleri istenmeli, daha sonra her bir davalı parselin geniş çevresini gösterir kadastro pafta örneği ile komşu parsel tutanak ve dayanakları, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile kadastro tespit tarihinden 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları ile varsa amenajman planı bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler önceki keşifte görev almamış ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli yer ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri özellikle hava fotoğrafları stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazların niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunu da açıklar yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; somut olayın özelliği gözönünde bulundurularak taşınmazların zilyetlikle kazanılacak yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, taraflar arasında, dava konusu taşınmazların ortak miras bırakandan kaldığı konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın, miras bırakanın ölümünden sonra terekenin mirasçıları arasında yöntemince paylaşılıp paylaşılmadığı ve uyuşmazlığa konu paylaşım sonucu hangi tarafa isabet ettiğine ilişkin olduğu, paylaşıma dayanan tarafın, Medenî Kanunun 6. maddesi gereğince paylaşımın varlığını, paylaşım tarihini, paylaşıma bütün paydaşların veya yetkili temsilcilerinin katıldıklarını, paylaşımda paydaşlara verilen paylar ile bunların akıbetlerini, Kadastro Kanununun bölgede uygulandığı tarihe kadar paylaşımın bozulmadığını kanıtlamakla yükümlü olduğu göz önünde bulundurularak, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15. maddesi uyarınca, harici paylaşım belgeler, bilirkişi ve tanık beyanları ile kanıtlanabileceğinden mahkemece, paylaşıma dayanan taraftan bu konuya ilişkin delilleri sorulmalı, paylaşım yapılmışsa, paylaşımın yapılmadığını iddia eden tarafın bu taşınmazdaki payına karşılık ne aldığı, taşınmaz almışsa nereden aldığı ve kadastro sırasında kimin adına tesbit edildiği araştırılmalı, gerektiğinde ilgili tutanaklar getirtilip incelenerek bilirkişi ve tanık beyanlarının doğruluğu denetlenmeli; uzun süreli kullanmanın harici paylaşımın karinesi olabileceği, paylaşımda eşitliğin zorunlu bulunmadığı gözönünde tutulmalı; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, mirasçılar yanında, murisler yönünden de aynı
çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.Değinilen yönler gözetilmeksizin kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar ve Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/04/2016 günü oy birliğiyle karar verildi.