Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1897
Karar No: 2021/1048
Karar Tarihi: 25.02.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/1897 Esas 2021/1048 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/1897 E.  ,  2021/1048 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davalı ..."e karşı açılan davanın kabulüne, davalı ..."a karşı açılan davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.02.2021 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekilleri Avukat ..., Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... Kurumsal Hizmetleri A.Ş vekili Avukat ve davalı ... gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, dava dışı ... isimli şirket ile çelik ev projesi kapsamında sözleşmeler imzalandığını, konutların pazarlama ve satış sorumluluğunu da anılan şirketin üstlenmesi nedeniyle şirketin yönetim kurulu başkanı davalı ...’a vekaletname verildiğini, ancak davalı ...’ın vekalet görevini kötüye kullanarak 1071 ada 1 sayılı parseldeki 1 no’lu bağımsız bölümü resmi senette aynı adreste ikamet ettiği gözüken diğer davalı ...’e devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Davalı ..., dava konusu taşınmazı gazete reklamlarında gördüğünü, ailesiyle birlikte gezdikten sonra 162.000 TL bedeli karşılığında satın aldığını, satış bedelinin tamamını vekile ödediğini, davalı vekille aynı adreste oturmadığını, satıştan önce vekili tanımadığını, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalı vekil ... davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
    Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…Somut olayda, dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı ...’in dava dilekçesinde gösterilen adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği, bilirkişi raporu ve gerekçeli kararın aynı adrese Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği ve davacının delil listesinin ise tebliğ edilemediği, dava dilekçesinde gösterilen adresin davalı ...’in hiç bir dönemde adres kayıt sistemindeki adresi olmadığı, ne var ki bu husus üzerinde durulmadan ve davalı ...’un tebligata yarar adresi araştırılmadan yargılama sırasındaki tüm tebligatların dava dilekçesinde gösterilen adrese usulsüz bir şekilde yapıldığı, böylece davalı ...’un iddialar hakkında savunma hakkını kullanması olanağı sağlanmadan sonuca gidildiği anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve gerekçeler doğrultusunda, dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı ...’e usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesi, davalıya cevaplarını ve delillerini sunabilmesi için imkan tanınması, daha sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu taşınmazın gerçek değeri ile resmi senetteki satış bedeli arasında aşırı fark bulunduğu, davacının zararlandırıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ... Kurumsal Hizmetleri A.Ş.’nin ... 4. Noterliğinin 28.05.2007 tarih ve 12914 yevmiye numaralı vekâletnamesi ile davalı ...’ı vekil tayin ettiği, dava konusu 1071 ada 1 parseldeki 1 nolu bağımsız bölümün tamamı davacı adına kayıtlı iken anılan vekaletnameye istinaden davalı vekil ... tarafından 30.05.2007 tarihinde diğer davalı ...’e satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olayda; kayıt maliki davalı ...’un gazete ilanı üzerine ve ilanda gösterilen bedel üzerinden dava konusu taşınmazı satın aldığı, satış bedelini davalı vekil ...’a ödediği, davalı ... ile vekil ...’ın el ve işbirliği içinde hareket ettiklerinin davacı tarafından ispatlanamadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, davacının vekilden bedel istemi de bulunmadığından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
    Davalı ... vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.















    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi