15. Ceza Dairesi 2015/2489 E. , 2018/684 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli dolandırıcılık
HÜKÜM : Sanığın TCK"nın 158/1-h, 62, 52 ve 51. maddeleri gereğince mahkumiyetine
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü,
SS ... Konut Yapı Kooperatifi yöneticisi olan sanığın, kooperatife ait olmayan A Blok ... nolu daireyi katılana, peşin olarak aldığı 70.000 TL bedel karşılığında satarak katılanı kooperatife üye yaptığı, katılanın daha sonra suça konu dairenin kooperatife ait olmadığını ve kendisine satılmasından önce ... Ağır isimli şahıs adına cebri icra yolu ile tescil edildiğini öğrendiği, sanığın bu surette hileli eylemlerle katılanı kandırmak suretiyle haksız menfaat temin ettiği, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunması, katılan beyanı, tapu kayıtları ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen mahkumiyet hükmünde her hangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafii ve katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12/04/2011 tarihli ve 2011/11-45-44 sayılı kararında belirtildiği gibi, 5237 sayılı TCK.nun 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için uğranılan zararın tazmini yeterli olup, ayrıca munzam zarar niteliğindeki faizin de ödenmesi şartı olmadığı, dolayısıyla katılanın faiz ve cezai şartın ödenmediği hususundaki itirazlarının etkin pişmanlık uygulamasına engel olmadığı, ancak sanığın “katılanın tüm zararının giderdiğine ilişkin” savunması ile katılanın “yapılan ödemelerin sanığın rızası ile yapılmayıp, hakkında başlatılan icra takibi neticesinde yapıldığına” yönelik beyanı karşısında, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 27/10/2009 tarih ve 2009/6-132 Esas ve 2009/251 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; “5237 sayılı Kanun"un 168. maddesinde yer alan “etkin pişmanlık” hükmünün uygulanabilmesi için, sanığın bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi gerektiği, 765 sayılı Kanun"un 523. maddesi, “iade ve tazmin esasına” dayalı bir düzenleme iken, 5237 sayılı Kanun"un 168. maddesi tazminden çok “pişmanlık” esasına dayanmakta olup, pişmanlık sonucu olan iade ve tazminin önem taşıması nedeniyle iade ve tazminin cebri icra yoluyla gerçekleştirilmesi, zararın failin rızası hilafına veya ondan habersiz olarak üçüncü kişilerce giderilmesi gibi hallerde sanığın etkin pişmanlığından söz edilemeyeceği” içeriğindeki kararı da dikkate alındığında, sanık tarafından yapılan ödemelerin kendi rızası ile mi yapıldığı yoksa icra takibi neticesinde cebri icra yolu ile mi yapıldığı hususu araştırılarak ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.