Davacı, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 1.Hüküm, İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8.maddesi hükmüne göre ise İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir. Olayda hüküm 10.04.2007 tarihinde temyiz eden davalıların yüzüne karşı tefhim edilmiş temyiz ise 09.08.2007 tarihinde yapılmıştır. Şu duruma göre davada 8 günlük temyiz süresi fazlası ile geçmiştir. O halde, 1.6.l990 Tarih ve l989/3 E. 1990/4 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da gözönünde tutularak davalıların temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddi gerekmiştir. 2.Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin uğramış oldukları maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkindir. Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan hak sahiplerinin ve sigortalının maddi zararının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan, asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, hakim bu hususu resen nazara almakla yükümlüdür. Oysa, mahkemece temyize konu 10.4.2007 tarihli kararla temyize konu 10.4.2007 tarihli kararla yeniden hesap raporu alınmadan, 10. Hukuk Dairesinin bozma kararından önce alınan 02.10.2003 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen tazminat miktarından ,22.07.2007 tarihli Peşin Sermaye değeri düşüldükten sonra kalan miktara hükmedilmiştir. Yapılacak iş, hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretteki artış miktarı nazara alınarak yeniden hak sahiplerinin gerçek zararını belirlemek ve belirlenen bu zarardan 4447 sayılı Yasa"nın ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak kurumca bildirilen peşin sermaye değeri indirilmek suretiyle kalan kısma hükmedilmesi gerekmektedir. 3. Öte yandan mahkemece davacının temyiz aşamasında yaptığı giderler, ıslah dilekçesiyle yatırdığı nispî harç dikkate alınmadan yargılama giderlerinin belirlenmesi de hatalı olmuştur. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 27.5.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.