20. Hukuk Dairesi 2015/8605 E. , 2016/4123 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... 03.07.2007 tarihli dava dilekçesiyle .. ili, ... ilçesi, ... mahallesinde 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında vasfında bulunan 452 ada 57 parsel sayılı taşınmazın ... ve arkadaşları adına çıltılık vasfıyla tespit edildiğini beyanla, yapılan tespitin iptali ile 57 parsel sayılı taşınmazın vasfı ile adına tesciline karar verilmesinin talep ve dava edildiği anlaşılmıştır.
Birleşen ... Kadastro Mahkemesinin .... sayılı dosyasında ise davacı vekili 04.07.2007 tarihli dava dilekçesiyle ... mahallesinde bulunan 452 ada 57 parsel sayılı taşınmazın sayılmayan ve tespitte adı geçen kişiler yararına imar ve ihya koşulları oluşmayan taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu gerekçesiyle yapılan tespitin iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda 30.06.2008 tarihli karar celsesinde, davanın kabulüne; .. ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... mevkiindeki 0408,75 m2"lik 452 ada 57 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptaline, davaya konu bu taşınmazın vasfında adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; gerekçeli kararda ise yüzölçümünde ve parselin ada parsel numarasında çelişki oluşturacak şekilde; davanın kabulüne; .. ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... mevkiindeki 1721,82 m2"lik 450 ada 20 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptaline, davaya konu bu taşınmazın vasfında adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; hüküm temyiz edilmemekle 21.05.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Daha sonra davacı ... vekili 30.09.2014 tarihinde hükmün tavzihini talep etmiş; mahkemece, 12.12.2014 tarihli ek kararı ile tavzih isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6100 sayılı HMK"nın 305. maddesi uyarınca kesinleşen mahkeme kararının tavzih yoluyla düzeltilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından; davacı ... tavzihini talep ettiği 30.06.2008 tarih ve ... sayılı gerekçeli kararın, taraflara tebliğine ilişkin belgede, ... kendisine kalemde tebliğ edildiği yazılmakta olup, tebligatın kime yapıldığı, tebliğ edilenin adı soyadı gibi bilgilerin tebligat parçasında bulunmadığı tespit edilmiştir.
Mahkemece 30.06.2008 tarihinde işin esası hakkında verilen ilk karar, davacı tarafa yapılan tebligat usûlsüz olduğundan kesinleşmemiş olup, hükmün tavzihi ise ancak kesinleşen kararlarla ilgili istenebilir. Böylelikle; ... yapılan tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile 25.01.2012 tarihli ve 28184 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun yapılmadığı anlaşıldığından, vekilinin 06.01.2015 tarihli temyiz dilekçesinin, mahkemece 12.12.2014 tarihinde, davacı ... tavzih isteminin reddine ilişkin verdiği ek kararın temyizi olarak değil, kesinleşmediği kabul edilen 30.06.2008 tarih ve ... sayılı esasa ilişkin verdiği ilk kararın temyizi olarak kabul edilmesi gerektiği yönünde kanaat oluşmuş olup, dosyanın esasına ilişkin temyiz incelemesine geçilmiştir.
Bu nedenlerle; mahkemece verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olduğu gibi usûl ve kanuna da aykırıdır. Şöyle ki; tavzihin usûl ve koşulları HMK’nın 304, 305 ve 306. maddelerinde düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 305. maddesinin birinci fıkrasına göre tavzih, hükmün yeterince açıklık taşımaması, infazında tereddüt doğurması veya birbirine aykırı fıkralar içermesi halinde olanaklıdır. İkinci fıkraya göre de tavzih yoluyla hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Temyiz yoluyla incelenmesi mümkün olan bir husus yeniden yargılama yapılarak tavzih adı altında düzeltilemez. Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez.
Somut olayda ise; yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 30.06.2008 tarihli son oturumda oluşturulan kısa kararında "..... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... mevkiindeki 0408,75 m2"lik 452 ada 57 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptaline, davaya konu bu taşınmazın vasfında adına tapuya kayıt ve tesciline, yine mahkemenin ... Esas sayılı dosyasında davacı olan ... ... sübut bulmayan davasının reddine," dendiği halde, gerekçeli kararında ".. ili, ... ilçesi, ... mahallesi, ... mevkiindeki 1721.82 m2"lik 450 ada 20 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptaline, davaya konu bu taşınmazın vasfında adına tapuya kayıt ve tesciline” şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu durum çelişki oluşturmaktadır. Oysa, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olması mutlak bozma nedeni oluşturur (İBBGK 10.04.1992 t, 1991/7 E. – 1992/4 K.) (Hukuk Muhakemeleri Kanununun 298/2 maddesi).
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/04/2016 günü oy birliği ile karar verildi.