Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/643
Karar No: 2020/664
Karar Tarihi: 23.09.2020

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/643 Esas 2020/664 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/643 E.  ,  2020/664 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 8. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili 18.03.2014 harç tarihli dava dilekçesinde; 5434 sayılı Kanun kapsamında emekli olan ve emekli maaşını 3 aylık dönemler hâlinde peşin olarak alan müvekkilinin eşi ..."ın 24.11.2013 tarihinde vefatı üzerine, 2013 yılı Aralık ve 2014 yılı Ocak ayları için fazladan ödendiği belirtilen 8.778,40TL"nin 5434 sayılı Kanun"un 68. maddesi uyarınca müvekkilinden tahsiline karar verilerek dul aylığı ile kendi emekli maaşından kesinti yapıldığını, ancak bu kesintilerin 5510 sayılı Kanun"un 106. maddesi hükmüne aykırı olduğunu ileri sürerek, yapılan kesintilerin tespitine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.870,00TL"nin işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    5. Davacı vekili 05.06.2017 harç tarihli ıslah dilekçesi ile alacağın toplam miktarını 7.584,22TL"ye çıkarmıştır.
    Davalı Cevabı:
    6. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili 08.04.2014 havale tarihli cevap dilekçesinde; Emekli Sandığının 06.12.2001-103 tarihli ve 1119 sayılı kararı uyarınca iştirakçinin öldüğü aya ait aylığın geri alınmayacağı ancak peşin olarak ödenen 3 aylık emekli aylıklarından ölümün vuku bulduğu ay dışındakilerin 5434 sayılı Kanun"un 68. maddesi uyarınca dul ve yetim aylıklarından kesinti yoluyla tahsil edileceğinin hükme bağlandığını belirterek davanın reddini istemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    7. Ankara 8. İş Mahkemesinin 27.01.2015 tarihli ve 2014/622 E., 2015/103 K. sayılı kararı ile; 5510 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesi uyarınca uygulanması gereken 5434 sayılı Kanun’un 122. maddesine göre davacıya peşin ödenen miktarın iadesi gerekeceği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
    8. Hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10.03.2016 tarihli ve 2015/11566 E., 2016/3951 K. sayılı kararı ile; davacının eşinin ölümünden önce peşin olarak almış olduğu aylıklarının 5510 sayılı Kanun"un geçici 4. maddesi uyarınca uygulanması gereken 5434 sayılı Kanun"un 122. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince geri alınması mümkün olmadığından, söz konusu aylıkların davacının almakta olduğu ölüm aylığından kesilmesine yönelik Kurum işleminin yerinde olmadığı, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
    9. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 29.06.2017 tarihli ve 2016/236 E., 2017/314 K. sayılı karar ile; davacının eşi ...’ın ölümünden önce peşin olarak almış olduğu aylıkların 5434 sayılı Kanun’un 122. maddesinin üçüncü fıkrası hükmüne göre geri alınmasının mümkün olmadığı belirtilerek, bilirkişi rapor tarihi (17.04.2017) itibariyle yapılan toplam 7.584,22TL kesintinin her bir kesintinin yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    10. Ankara 8. İş Mahkemesinin yukarıda (9) numaralı paragrafta belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    11. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 27.12.2018 tarihli ve 2018/531 E., 2018/9737 K. sayılı kararı ile, “…Davacı, Emekli Sandığı kapsamında emekli olan eşinin ölümünden önce ödenen Aralık 2013 ve Ocak 2014 aylarına ait yaşlılık aylıklarının davacıya bağlanan ölüm aylığından kesildiğini belirterek yapılan kesintilerin tespitine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ölüm aylığından kesilen 2.870,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, Dairemizin 10/03/2016 tarih 2015/11566 Esas ve 2016/3951 Karar sayılı Bozma İlamı sonrası, davacı vekilinin 02/06/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırması sonucu, ıslah ile arttırılan talebe göre, davacının emekli aylığından yapılan kesintinin toplamının bilirkişi raporu tarihi(17/04/2017) itibariyle 7.584,22 TL olduğunun tespitine, davacının 7.584,22 TL aylığından yapılan kesintinin her bir kesintinin yapıldığı tarihten itibaren yasıl faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 04.02.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. Sayılı kararında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğünden sonra söz konusu İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanıp uygulanamayacağına yönelik tereddütler nedeniyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.05.2016 tarih ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı ilamında; “her ne sebeple verilirse verilsin bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı YİBK"nın değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
    Somut olayda, mahkemece bozmadan sonraki yargılama aşamasında davacı tarafça yapılan ıslah dikkate alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    12. Ankara 8. İş Mahkemesinin 29.03.2019 tarihli ve 2019/58 E., 2019/150 K. sayılı kararı ile; alacak miktarı belirlenmeden davanın reddine karar verildiği, bozmadan sonra kesintilerin miktarının hesap edildiği, buna göre ıslah yapıldığı, usul ekonomisi gereği alacak miktarı belirlendikten sonra ıslah yapılabileceği ayrıca davacının mağduriyetinin dikkate alındığı belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    13. Direnme kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bozma sonrası ıslah yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    15. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davacının 5434 sayılı Kanun kapsamında emekli iken vefat eden eşine peşin ödenen 3 aylık emekli maaşından fazla ödendiği ileri sürülen miktarın davacıya bağlanan dul aylığı ile kendisinin emekli maaşından kesilmesi nedeniyle yapılan kesintilerin tespiti ile iadesi istemine ilişkin eldeki davada adli yargının mı yoksa idari yargının mı görevli olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    16. Ülkemizde yargı yolları anayasa yargısı, idari yargı ve adli yargı şeklinde üç ana grupta sınıflandırılmış olup, idari yargı; idarenin, idare hukuku alanındaki idari faaliyetlerinden doğan uyuşmazlıkların çözümü ile ilgili karar veren veya bireyler ile idare arasındaki hukuki anlaşmazlıkları çözmeye çalışan yargı birimi olarak tanımlanabilir.
    17. 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nda (İYUK), bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi ve vergi mahkemelerinin işleyişi ile ilgili genel hükümler düzenlenmiş, idari dava türleri, idari yargı yetkisinin sınırı ile idare mahkemesinin görevlerinin ne olduğu açıkça belirlenmiştir. 2577 sayılı İYUK"nın “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesi;
    "İdari dava türleri şunlardır:
    a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
    b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
    c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.
    2. İdari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. İdari mahkemeler; yerindelik denetimi yapamazlar, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremezler.
    3. Cumhurbaşkanının doğrudan doğruya yaptığı işlemler idari yargı denetimi dışındadır." şeklinde düzenlenmiştir.
    18. Diğer taraftan mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
    19. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/HMK) 1. maddesine göre mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. Anılan Kanun’un 114. maddesinin birinci bendinin (c) alt bendi gereğince yargı yolunun caiz olması dava şartı olup, 115. maddesine göre ise mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
    20. Bu nedenle öncelikle uyuşmazlık yönünden görev hükümlerinin değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
    21. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (5510 sayılı Kanun), sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla getirilmiştir. Kanun, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortasından yararlanacak kişileri, işverenleri, sağlık hizmeti sunucularını, bu Kanunun uygulanması bakımından gerçek kişiler ile her türlü kamu ve özel hukuk tüzel kişilerini ve tüzel kişiliği olmayan diğer kurum ve kuruluşları kapsamaktadır.
    22. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun bazı maddeleri yürürlükten kaldırılmış, kamu tüzel kişiliğine sahip Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, hiçbir işleme gerek kalmaksızın, bu Kanunun yürürlük tarihi itibarıyla, görevleri ile birlikte, 1. maddeye dayanılarak kurulan kamu tüzel kişiliğine sahip Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilmiştir.
    23. 5510 sayılı Kanunu ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu kapsamında bulunanlar, geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme bağlı tutulmuş ve 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğünden sonra göreve başlayanlar yönünden, prim esasına dayalı sigorta sistemine geçilmiştir. Bu sistemle, devlet memurları ve diğer kamu görevlileri, hizmet akdine göre ücretle çalışanlar, tarım işlerinde ücretle çalışanlar, kendi hesabına çalışanlar ve tarımda kendi hesabına çalışanları kapsayan beş farklı emeklilik rejimi, aktüeryal olarak hak ve yükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplanmıştır.
    24. Ne var ki; 5510 sayılı Kanun"un “5434 sayılı Kanuna ilişkin geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 4. maddesinde, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malûllüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1"inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ilâ 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32"nci, 34"üncü ve 37"nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir.
    Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iştirakçiliği sona erenlerden tahsis talebinde bulunacaklar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsis talebinde bulunanlardan işlemleri devam edenler hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır…
    Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.
    Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır. (Ek cümle: 16/6/2010-5997/10 md.) Ancak, Polis Akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir...” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan geçici madde ile kanun koyucu tarafından, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğü öncesinde sosyal güvenlik kanunları uygulanmak suretiyle hak sahiplerine bağlanan gelir veya aylığın, durum değişikliği sebebine bağlı olarak kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, yine anılan hükümlerinin esas alınması gerektiğinin benimsendiği anlaşılmaktadır. 5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanması talebinde bulunanlar, aylık bağlananlar ve işlemleri devam edenler hakkında 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacaktır.
    25. Konuya ilişkin mevzuat hükümlerinden olan 5510 sayılı Kanun’un 101. maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusu Anayasa Mahkemesinin 22.12.2011 tarihli ve 2010/65 E., 2011/169 K. sayılı kararıyla (RG. 25.01.2012, Sayı:28184) reddedilmiş ise de, uyuşmazlığın çözümünde anılan mahkeme kararının gerekçesinin de yol gösterici olacağı kuşkusuzdur.
    26. Anayasa Mahkemesi iptal istemini reddetmekle birlikte, söz konusu kararı “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/1-c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık yapılan, tesis edilen işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak olup, bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir. Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulunan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…” gerekçesine dayandırmıştır.
    27. 5510 sayılı Kanun’un 101 ve Geçici 4. maddeleri ile Anayasa Mahkemesi kararının gerekçe kısmının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanun"un 5754 sayılı Kanun ile değişik şeklinin yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar ile bunların emeklileri ve hak sahipleri yönünden, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, 5510 sayılı Kanun"un 5754 sayılı Kanun ile değişik şeklinin yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise, 5510 sayılı Kanun"un 4/1-c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5510 sayılı Kanun"un öngördüğü kural ve esaslar uygulanıp uyuşmazlığın da adli yargı yerinde (iş mahkemesinde) çözümleneceği anlaşılmaktadır.
    28. Kaldı ki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 158. maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.
    29. Bu durumda, 5510 sayılı Kanun’un 5754 sayılı Kanun ile değişik şeklinin yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden, Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muameleler “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden, bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin idari yargı yeri olduğu açıktır.
    30. Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin 09.04.2012 tarihli ve 2012/64 E., 2012/83 K.; 05.11.2012 tarihli ve 2012/251 E., 2012/263 K.;24.12.2012 tarihli ve 2012/536 E., 2012/433 K. ile 30.11.2015 tarihli ve 2015/797 E., 2015/812 K. sayılı kararları da bu yöndedir.
    31. Bunun gibi Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 03.06.2020 tarihli ve 2016/10-2362 E., 2020/330 K.; 18.02.2020 tarihli ve 2019/10-696 E, 2020/176 K. ile 12.11.2014 tarihli ve 2013/10-1266 E., 2014/895 K. sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.
    32. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya gelince; 5434 sayılı Kanun iştirakçisi olarak bu kanun kapsamında 17.01.1994 tarihinden itibaren emekli aylığı almakta iken 24.11.2013 tarihinde vefat eden davacının eşi ...’a peşin olarak ödenen 3 aylık emekli maaşından 2013 yılı Aralık ayı ile 2014 yılı Ocak ayı maaşlarının fazla ödendiği ileri sürülerek, davacıya bağlanan dul aylığı ile kendisinin emekli maaşından kesilmesi üzerine, bu kesintilerin tespiti ile iadesi için dava açıldığı anlaşılmakta olup, davacının talebi açısından 5510 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesinin açık düzenlemesi gereği 5434 sayılı Kanun’un uygulanması gerekmektedir. Bu durumda söz konusu davanın adli yargıda görülmesi hukuken mümkün değildir.
    33. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.

    V. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.09.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi