Davacı davalı kurumun yaptığı taksitlendirme sonucu 1992 yılında yaptığı prim ödemelerinin geçmiş döneme ilişkin primleri kapsadığının ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı,davalı kurumun yaptığı taksitlendirme sonucu 1992 yılında yaptığı prim ödemelerinin geçmiş döneme ilişkin primleri kapsadığının ve yaşlılık aylığına kazandığının tesbitini talep etmiştir.
Mahkemenin, talebin reddine ilişkin kararları, Dairemizce iki kez, davacının 1992 yılında yaptığı taksitlendirme ve normal prim ödemelerinin hangi dönemi kapsadığının araştırılması yönünde aynı gerekçelerle bozulmuş ise de ,yapılan inceleme ve varılan sonuçlar hatalı olmuş ,inceleme konusu 12.02.2008 tarihli kararda yine yanlış değerlendirme sonucuna dayalı olup usul ve yasaya uygun bulunmamıştır
Davacı 1973 yılında oda kaydına istinaden 17.08.1973 tarihi itibari ile tescil edilmiş ,1973ve 1974 yıllarında yaptığı prim ödemesinden sonra 1992 yılına kadar hiç prim ödemesi yapmamış,davalı kurumun 30.01.1992 tarihli Borç Bildirim ve Taksitlendirme Taahütnamesi gereğince,31.12.1991 tarihi itibariyle bildirilen 2.695.635TL borcunu ve 1992 yılına ait primlerini 30.12.1992 tarihine kadar ödemiştir.Uyuşmazlık davacının ödediği 2.695.635TL nin hangi yılların prim borcunu karşıladığının açıklığa kavuşturulmasıdır.
Bozma ilamlarında gerektiğinde bilirkişiden rapor alınması yönündeki öneri ile davacının 1974 -1992 yılına ait primlerinin ,bu dönemde çıkartılan af kanunları da dikkate alınarak teknik anlamda hesaplanması ve ödenen miktarla karşılaştırılarak,hangi yıllara karşılık geldiğinin tesbiti ile sorunun çözümlenmesi amaçlanmıştır. Ancak mahkemece bu doğrultuda değil, hukuksal yoruma dayalı bilirkişi raporları alınarak, sorunun hukuksal çözümünün sağlanması yönüne gidilmiş ve yanlış sonuca varılmıştır. Oysa HUMK 275 maddesinde açıkça belirtildiği üzere ‘’Mahkeme,çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenmez’’ Mahkemece yasanın bu açık hükmüne karşın ,hukuksal yorumda bulunan aynı bilirkişiden iki kez rapor alınarak .hem davanın uzamasına hem de anılan usul kuralındaki yasağa aykırı olarak hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konuda rapor alınmıştır.
Davalı kurumun 13.06.2007 tarihli yazılarında davacının prim borcuna mahsuben 25.01.1992-30.12.1992 tarihleri arasında yapmış olduğu ödemelerin kayıt ve tescil tarihi olan 17.03.1973-31.12.1992 tarihleri arasındaki hizmet sürelerini kapsadığı açıkça belirtilmiştir.Davacının 17.08.1973-31.12.1974 ve 22.04.1991-31.12.1992 tarihleri arasında oda ve vergi kaydına göre 01.01.1993-30.04.1995 tarihleri arasında prim ödemeleri nedeniyle isteğe bağlı sigortalı sayılmıştır.01.01.1975-21.04.1992 tarihleri arasında oda ve vergi kaydı bulunmadığından sigortalı sayılması mümkün değildir.Ancak davacının önceden Bağ-kur’a tescili bulunduğundan , Kurumca hiçbir araştırma yapılmaksızın 1992 yılında prim ödenmesi sağlanarak bu primler kurum tarafından uzun süre (10yıl) kullanılmıştır.Davacıyı kendi hatalı işlemi nedeniyle yıllarca sigortalı sayan kurumun ,davacıya sigortalı olduğu inancını verdikten sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak sigortalılık süresini indirmesi iyi niyetten uzaktır.Yargıtay H.G.K.’nun 01.10.1997 gün, 1997/10 - 578 E., 1997/758K.sayılı kararında da belirtildiği üzere ,davacının,Sosyal Güvenlik Hukuku ilkeleri ve Medeni Kanu’nun 2.maddesinin uygulanmasının zorunlu bir sonucu olarak primleri ödenen dönemin zorunlu sigortalı kabul edilmesi gerekir.Bu durumda davacı 17.08.1973-30.04. 1995 tarihleri arasında sigortalı olup,dosya içerisinde yaşlılık aylığı talep formuna rastlanmadığından dava tarihi 13.01.2004 dikkate alınarak , 01.02.2004 tarihi itibari ile davacının 20 yıldan fazla sigortalılığı bulunduğu ve 58 yaşını doldurmuş olduğundan 1479 sayılı Yasanın Geçici 10 maddesi uyarınca yaşlılık aylığına hak kazandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yanlış değerlendirme ile davanın kabulü yerine reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenedir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 12.5.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.