1. Hukuk Dairesi 2018/5308 E. , 2021/1042 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince hüküm ortadan kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.02.2021 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... v.d. vekili Avukat v.d. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, inançlı işlem ve gabin hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak isteğine ilişkindir.
Davacı, icra dosyalarına olan borçlarının davalılar tarafından ödemesi karşılığında borcun teminatı olarak dava konusu 31714 ada 17 parsel sayılı taşınmazını eşit paylarla davalılara satış suretiyle devrettiğini, borç ödendiğinde taşınmazın geri verileceğinin veya gerçek değerinin ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalıların içinde bulunduğu zor durumdan faydalanarak devirden sonra hiçbir taahhütlerini yerine getirmediğini, taşınmazı iadeye yanaşmadıkları gibi gerçek değerini de ödemediklerini, davalıların icra dosyalarına 130.000 TL ödeme yaptıklarını, ancak dava konusu taşınmazın gerçek değerinin 218.000 TL olduğunu, edimler arasında aşırı fark bulunduğunu, davalıların sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde davalıların sebepsiz zenginleştikleri 88.000,00 TL’nin davalılardan tahsini istemiştir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, davacının icra dosyalarındaki borçlarını ödemek suretiyle taşınmaz üzerindeki hacizleri ve ipotekleri kaldırdıklarını ve daha sonra taşınmazı bedeli karşılığında satın aldıklarını, ayrıca davacının iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece Mahkemesince, davacının icra dosyalarına olan borçlarının davalılar tarafından ödenmesi karşılığında çekişmeli taşınmazın davalılara devredildiği, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, inançlı işleme dayalı iddianın yazılı delille ispatlanamadığı, yine sebepsiz zenginleşme sebebine dayalı tazminat isteğinin de kanıtlanamadığı, davanın reddinin bu gerekçe ile doğru olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince hüküm ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 31714 ada 17 parsel sayılı taşınmazın tamamı davacıya ait iken 1/2’şer paylarla 06.11.2008 tarihinde davalılar ... ve ...’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, bir davada dayanılan maddi olaylar için birkaç hukuki sebebin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir. Nitekim Yargıtay içtihatları bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.(11.04.1990 günlü ve 1990/1-152 E, 1990/236 K; 15.05.2013 günlü ve 2012/1-1808 E, 2013/699K sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararları)
Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davacının, inançlı işlem ve aşırı yararlanma (gabin) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak isteğinde bulunduğu, ön inceleme duruşmasında ise 6100 sayılı HMK"nın 140. maddesi uyarınca davanın hukuki sebebi belirlenmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle anılan hukuki sebep yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, reddine.
Ne var ki, davada aşırı yararlanma (gabin) hukuksal nedenine de dayanılmasına rağmen mahkemece bu yönden bir araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir.
Bilindiği üzere; sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunun (TBK) 28. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 21) maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.
Hemen belirtmek gerekir ki gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca, gabin iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nun 371/1-a maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.