6. Ceza Dairesi 2018/3815 E. , 2020/5158 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Ceza Kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar, yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde benzer biçimde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; ceza hukukunun en önemli ilkesi olan, ceza hukuku kurallarının yürürlüğe girdikleri andan itibaren işlenen suçlara uygulanacağına ilişkin ileriye etkili olma prensibi ile bu ilkenin istisnasını oluşturan, failin lehine olan kanunun geçmişe etkili olması “Geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesine yer verilmiştir.
Lehe olan Kanunun belirlenmesine ilişkin olan 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/3. maddesinin; “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir” hükmü, 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve öğretide bu konuda ileri sürülen görüşler birlikte değerlendirildiğinde, lehe kanunun belirlenmesi amacıyla sabit kabul edilen maddi olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan kanunlar ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hiçbir hükmü karıştırılmadan bir bütün halinde uygulanması ve uygulama sonucunda ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir.
Buna göre uyarlama yargılamasının konusu, önceki kesinleşmiş hükümde suç oluşturduğu belirlenen olaydan ibaret olup, amacı ise 5252 sayılı Kanunun 9/4. maddesinde belirtildiği üzere; “Lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması” ile sınırlıdır. Bu nedenle kesinleşen bir hükümde uyarlama yapılabilmesi için sonradan yürürlüğe giren kanunun kesinleşen eski hükme göre lehe sonuçlar doğurması zorunludur. Hatta eski ve yeni kanunların ayrı ayrı uygulanması sonucunda tamamen aynı cezaya hükmedilmesi gerekiyorsa yine uyarlama yapılmasına gerek olmayacaktır.
Diğer taraftan, mahkûmiyet hükmünde değişiklik, yani uyarlama yargılamasında yeni kanunun lehe sonuç doğurduğu belirlendiğinde, sonraki kanuna göre uygulama yapılması, aksi belirlendiğinde ise önceki hükümde değişikliğe yer olmadığına, başka bir deyişle uyarlama davasının reddine karar verilmesi gerekir. Mahkeme, ulaştığı sonuca göre beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarından birine hükmedecek, uyarlama isteminin reddi hariç, usulünce kesinleştiğinde önceki hükmü ortadan kaldıracak ve gerektiğinde infaza konu olabilecek olan yeni kararın 5271 sayılı CMK’na göre hüküm fıkrasında bulunması zorunlu unsurları taşıması gerekecektir.
Ancak, uyarlama isteminin reddine karar verilmesi halinde ise doğal olarak kararda bu unsurların yer almasına gerek olmayacaktır. Uyarlama yargılamasının amacı, kesinleşmiş hükümde suç olduğu belirlenen olaya ilişkin lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması ile sınırlı olduğundan, yeniden bir olay yargılaması yapılmasını gerektiren istisnai durumlar dışında, önceki yargılamada iddia ve savunma olarak ileri sürülen görüşler ile delillerin tartışılması ve değerlendirilmesine de gerek bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Hükümlü ... hakkında, mağdur ...’ye karşı 765 sayılı TCK’nin 496/1, 522/1, 59, 81/2. maddeleri uyarınca 10 yıl 4 ay ağır hapis cezasına ilişkin hükmün; 5237 TCK’nin 149/1-c,d, 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezası, 5237 sayılı TCK’nin 109/2-3.b, 62. maddeleri uyarınca da 3 yıl 4 ay hapis cezasına ilişkin hükümlerden daha lehe olduğunun anlaşılması karşısında; 5252 sayılı Kanunun 9/4. maddesi gereğince kesinleşen bir hükümde eski ve yeni yasaların ayrı ayrı uygulanması sonucunda eski hükmün lehe olması halinde uyarlama talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yeniden hüküm kurulması,
Sanığa yüklenen yağma suçunun gerektirdiği cezanın alt ve üst sınırları bakımından 5271 sayılı CMK"nin 150/3. maddesi uyarınca zorunlu savunman atanmadan ve savunman bulundurulmaksızın hükümlülük kararı verilmesi suretiyle, 5271 sayılı CMK"nin 150/3, 188/1, 289/3-e maddelerine aykırı davranılması ve böylece savunma hakkının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş, hükümlü ...’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.