Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/15101
Karar No: 2016/6895
Karar Tarihi: 22.06.2016

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/15101 Esas 2016/6895 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2015/15101 E.  ,  2016/6895 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... ... ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/04/2015
NUMARASI : 2014/861-2015/271

Taraflar arasında görülen davada ... ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28/04/2015 tarih ve 2014/861-2015/271 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili firma tarafından davalı firmaya ait ... ve ... markalı ürünlerinin Türkiye"de üçüncü kişilere satışının yapıldığını, ..."in kendi şirketini kurarak Türkiye"deki satış faaliyetlerini bu firma üzerinden yapmayı planladığı gerekçesiyle taraflar arasındaki ticari tek satıcılık sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiğini, ihtarname ile yapılan bildirime müvekkili tarafından ihtarname ile cevap verildiğini, davalı firma tarafından tek satıcılık sözleşmesi feshedilmeden, müvekkili firmanın dava dışı bir firmadan ... ve ... markalı ürünleri satın almak zorunda kaldığını ve bu nedenle müvekkili firmanın 300.000 TL maddi zarara uğradığını, bu zararın tazmin edilmesi gerektiğini, yine haksız fesih nedeniyle müvekkili firmanın uzun yıllar davalı firmaya ... ve ... markalarının tanıtımı ve bu surette müşteri portföyü yaratmış olması sebebiyle müşteri tazminatı çerçevesinde 300.000,00 TL tazminatın davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, yine belirsiz süreli tek satıcılık sözleşmesinin haksız surette feshi nedeniyle 200.000,00 TL kazanç kaybının davalı firma tarafından tazmini gerektiğini, yine tek satıcılık sözleşmesi devam edeceğinden bahisle alınan işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilmesi, daha büyük bir depo ve ofise taşınmak amaçlı kira sözleşmeleri yapılması, muhasebe yazılım programı alınması ve kiralanan ofis için boya ve tamirat işleri yaptırılması, işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilmesi sebebiyle ödenen kıdem ve ihbar tazminatları sebebiyle oluşan maddi zararın 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesi uyarınca bilirkişiler marifetiyle tespit edilerek 40.000,00 TL"nin 07.09.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında hukuken geçerli bir acentecilik (tek satıcılık) sözleşmesinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi;
1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2- Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmünü içermektedir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından, somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneği bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)" belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir. Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn: 6098 sayılı TBK m. 50, 51, 56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduğu kabul edilmelidir.
6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa, bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun, kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü belirsiz alacak davası, zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir.
Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun"un 119/1-ğ maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanun"un 119/1-ğ maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı Kanun"un 119/2. maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. Eğer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki şekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, eldeki davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alınarak, belirsiz alacak davası yönünden yapılan değerlendirmede;
Davacı, davalı tarafından tek satıcılık sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesinden önce davalı şirkete ait ilaçları dava dışı firmadan satın alması sebebiyle 300.000,00 TL, ilaçların tanıtımıyla müşteri portföyü oluşturması sebebiyle müşteri tazminatı çerçevesinde 300.000,00 TL, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle de 200.000 TL kazanç kaybı ile çeşitli kalemler adı altında yapılan masraf ve ödemelerin 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesine dayanarak davalıdan tahsilini talep etmiş ise de davaya konu alacak miktarları açıkça belirli olduğundan işbu davada 6100 sayılı HMK"nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası açma koşulları oluşmamıştır. Bu durumda, davanın, hukuki yarar bulunmadığından usulden reddi gerekirken, işin esasına girilerek esastan reddine karar verilmesi hatalı ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın değişik bu gerekçeyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan hükmün açıklanan değişik bu gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 01,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 22/06/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY

Uyuşmazlık, davacı tarafından dava dilekçesinde belirsiz alacak davası olarak nitelendirilen davanın, mahkemece kısmi dava olarak kabulü ve yargılamanın bu nitelemeye uygun sonuçlandırılıp sonuçlandırılamayacağına ilişkindir.
6100 sayılı HMK 33. maddesinde "Hakimin, Türk Hukukunu re"sen uygulayacağı",
HMK 107/1 maddesinde "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar yada değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği", HMK 109/1 maddesinde "talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmınında dava yoluyla ileri sürülebileceği" düzenlenmiş, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 04.06.1958 tarih 1958/15-6 sayılı kararında da ".... hakimin bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleplerle bağlı olup dayandıkları kanun hükümleriyle ve onların hukuki tavsifleriyle bağlı olmadığı ve kanunları re"sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki netice-i talepleri karara bağlamakla mükellef bulunduğu .... öngörülmüştür.
Somut uyuşmazlıkta, davacı, aralarında düzenlenen ticari tek satıcılık sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini, sözleşme feshedilmeden dava dışı firmadan alınan ürünler nedeniyle 300.000,00 TL, portföy tazminatı olarak 300.000,00 TL, haksız fesih nedeniyle 200.000,00 TL ve ayrıca işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilmesi, yeni kira sözleşmelerinin yapılması, kiralanan ofis için boya ve tamirat işlerinin yaptırılması nedeniyle zarara uğradığını bildirerek gerçek zarar miktarı mahkemece belirlenmek üzere şimdilik 40.000,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Uyuşmazlıkta davacı, tek satıcılık sözleşmesinin feshinden kaynaklanan zararının tazminini talep etmekte olup, davacı zararını belirleyebilecek durumda olduğundan açılan davanın HMK 107/1. maddesinde ifade edilen Belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.
Davacı dava dilekçesinde maddi vakıaları açıklayarak alacağını şimdilik 40.000,00 TL talep ettiğinden hakim HMK 109/1 maddesine uygun şekilde davayı kısmi dava olarak nitelendirmiş olup mahkemenin kabulü HMK 33. maddesi ile 04.06.1958 tarihli içtihadı birleştirme kararına da uygun bulunmaktadır.
Nitekim HGK 02.03.2016 gün 2014/15-439 E, 2016/207 Karar sayılı kararda da aynı hususa değinilmiştir.
Sonuç olarak hukuki nitelendirmesini hakimin yapacağı, maddi vakıaların davacı tarafından dilekçede açıklandığı eldeki alacak davasının HMK 109/1 maddesinde ifade edilen kısmi dava niteliğinde bulunması nedeniyle davacının diğer temyiz itirazları incelenmek üzere sayın çoğunluğun yazılı değişik gerekçe ile onama görüşüne karşıyım.

KARŞI OY YAZISI

Dava, davalı tarafından tek satıcılık sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesinden önce davalı şirkete ait ilaçları, dava dışı firmadan satın alması sebebiyle 300.000,00 TL, ilaçların tanıtımıyla müşteri portföyü oluşturması sebebiyle müşteri tazminatı çerçevesinde 300.000,00 TL, sözleşmenin haksız feshi sebebiyle de 200.000 TL kazanç kaybı ile çeşitli kalemler adı altında yapılan masraf ve ödemelerin tahsiline ilişkindir.
Dava dilekçesinde dava belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş ise de, dilekçede talep 40.000,00 TL olarak belirlenip, bu miktar harçlandırılmıştır.
HMK."nın yürürlüğü ile birlikte, yeni bir dava türü olan belirsiz alacak ve tespit davası da uygulamaya girmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi, "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." hükmünü amirdir.
Maddenin birinci fıkrasında belirtilen belirleyememe hali, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafından belirlenememesini ifade eder.
Alacağın, hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususu somut olayın özelliklerine göre tespit edilecektir.
Başlangıçta belirsiz olan alacak, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda, davacı HMK’nın 107/2.maddesine göre iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilektir.
Belirsiz alacak davası şartlarının bulunup bulunmadığı, yasal şartların somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerektiğinde şüphe yoktur. Ancak yasal, hakkaniyet ve takdiri indirimler uygulanarak davanın kısmen kabul edilmesi hususunun, belirsiz alacak davası ile ilgisi olmadığı kanaatindeyim. Zira, bu indirimler, tahkikat bittikten sonra, ancak esas hakkındaki hükümle birlikte açıklanacağından, hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceğinden bahsedilmesi mümkün olmayacaktır.
Bu husus, takdiri indirim sebebiyle reddedilen kısma ilişkin masraf ve vekalet ücretinden kimin sorumlu olacağına, bir başka ifade ile indirimden dolayı reddedilen kısım yönünden, davalı yararına vekalet ücreti takdir edilip edilmeyeceğine ilişkin bir tartışmanın konusu olabilecektir. Dairemizin kararındaki kısmi dava ile ilgili açıklamaların da, HMK"nın 109/2. maddesinin yürürlükten kaldırılması ve bunun sonucu kısmi dava açılmasının mümkün hale gelmesi ile birlikte, yasal dayanağı tartışmaya açık hale gelmiştir.
Belirsiz alacak davası şartlarını taşımayan bir alacakla ilgili olarak, belirsiz alacak davası açılmış ise, buna bağlanacak hukuki sonuç, davacının HMK"nın 107/2. maddesindeki davacı lehine olan hükümlerden yararlanamaması şeklinde olmalıdır. Ancak, başlangıçta davacı tarafından belirlenerek harçlandırılan kısım yönünden, davanın görülmesine engel bir durum söz konusu değildir.
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde alacağın 40.000 TL"sini harçlandırmak suretiyle davasını açmıştır. Dolayısıyla, bu kısım yönünden davanın görülmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu nedenle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının esastan incelenmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun, davanın hukuki yarar bulunmadığından usulden reddi gerektiğine ilişkin değişik gerekçeyle onanma kararına katılmıyorum. 22.06.2016



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi