Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacının zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğradığı iddiasına dayalı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının maddi ve manevi zararlarını, davalı şirketten 27.9.2001 tarihli ibranameyle tazmin ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının davalıya ait işyerinde çalışırken 27.1.2001 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle vücudunda yanıklar meydana geldiğini olayın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası olarak kabul edildiği, maluliyetinin %0 olarak belirlendiği 27.9.2001 tarihli ibranamede davacının kaza nedeniyle oluşan her türlü sağlık giderini, kaza nedeniyle çalışmadığı günler ücretleriyle maddi ve manevi tazminatını tam ve noksansız olarak davalı şirketin taşeronu olan D.T. adına E.İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ’ den aldığını beyan ve imza ettiği, yargılama sürecinde ise bu belgenin henüz olayın etkisinde ilken kendisine tehditle imzalatıldığını iddia ettiği anlaşılmaktadır.
Maluliyet durumu ve kusur oranları konusunda kesin fikir sahibi olması mümkün olmayan işçinin olaydan sonra verdiği genel ve soyut açıklamayı içerdiği kuşkusuz olan ibranameyi tümden geçerli saymak, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan “işçinin korunması temel ilkesi” ne de uygun düşmeyecektir. Konuyla ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle ibranın doğruluk ve güven kuralına aykırı olmaması gerektiği gerçeğine sıkıca sarılarak sorun çözümlenmelidir. Kural olarak tazminat alacaklısına yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tanzim edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilinir. Somut olayda ise iş kazası nedeniyle davacıya maddi ve manevi zararlarına karşılık olarak bir ödeme yapılıp yapılmadığı araştırılmadan sonuca gidilmiştir.
Yapılacak iş; meydana gelen iş kazası nedeniyle davacının maddi ve manevi zararlarına karşılık olmak üzere kendisine bir ödeme yapılıp yapılamadığını davalı işverenden sormak ödeme yapılmış ise bu ödemeyi gösteren işyeri ticari defter ve kayıtlarıyla ödeme belgelerini istemek , ibraz edilememesi durumunda ortada geçerli bir ibranameden söz edilemeyeceği sonucuna varmak, maddi ve manevi zararlarına karşılık olmak üzere davacıya bir miktar ödemeyi gösteren bir belgenin ibraz edilmesi durumunda ise ödenen paranın maddi ve manevi tazminat türüne aidiyetine ilişkin miktarı davacıya varsa ibraz edilecek ödeme belgeleriyle davalı işverene açıklattırmak suretiyle açıklığa kavuşturulduktan sonra, ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı bilirkişiye hesaplattırmak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması
durumunda maddi tazminata ilişkin ödemeyi "kısmi ifayı içeren makbuz" niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin ödeme tarihindeki gerçek zararı hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davalı tarafın ödeme yapılan tarihe göre zararın karşılandığı oranda indirim yapmak, daha sonra kalan miktara hükmetmek gerekir. Açık oransızlığın bulunmadığının tesbiti halinde ise davacının maddi tazminat talebinin tümden reddine karar vermek gerekir.
Manevi tazminat istemine gelince, davalı tarafından ibraz edilecek belgeye göre varsa ödenen paranın maddi ve manevi tazminat türüne aidiyetine göre bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden anlaşılmasına göre, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir hal olduğundan üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle manevi tazminatın bölünmesi, yeniden dava konusu yapılarak miktarının artırılması olanağı bulunmadığından ve bir defa da istenilmesi gerektiğinden davacı manevi zararını aldığından manevi tazminat isteminin şimdiki gibi reddine karar vermektir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 1.5.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.