Davacı, davalı işveren nezdinde 1994-2004 tarihleri arası çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalıya ait işyerinde 1994-2004 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak sürekli çalıştığının tesbitini istemiştir.
Mahkemece davacının değişik işyerlerinden birden fazla işe giriş çıkışı olduğu ve işin mahiyeti gereği ara vermeyi gerektiren işlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile varılmıştır.
Gerçekten, davacının, işyerlerindeki çalışmaları işe giriş bildirgelerine, aylık ve üç aylık bordrolara dayanılarak Kuruma kısmi olarak bildirilmiş ve bildirime uygun olarak da primleri ödenmiştir. Öte yandan işe giriş bildirgesi ve bordrolar davacı çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir. Karinenin tersinin ise eşdeğerdeki belgelerle kanıtlanması gerektiği söz götürmez. Bu gibi durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Davacının tesbitini istediği ve eksik incelemeye konu olan sürelerle ilgili olarak işyerinin faaliyetinin olduğu ,her yıl 4-10 adet arasında ibraz edilen bir kısım imzalı ücret ödeme belgelerinin imzaları üzerinde inceleme yapılmadığı, ücret ödeme belgeleri karşılığı çalışma sürelerinin tesbit edilmediği gelen belgelerden açıkça bellidir.Dinlenen bir kısım tanıkların bordro tanığı olmadığı, S.K.,M.U.nun ise tüm tesbite konu dönem bordro tanığı olmadığından verilen hüküm eksik incelemeye dayalıdır.
Mahkemece yapılacak iş, davacının tesbitini istediği ve eksik incelemeye konu olan 1994-2004 yılları arasındaki sürelere ilişkin davalı işyeri ile ilgili Kooperatif karar defteri
ve ödeme belgelerini getirtmek, bu belgelerdeki davacı imzaları üzerinde uzman bilirkişilerce imza incelemesi yaptırtmak; imzaların davacıya ait olduğunun tespit edildiği dönemlerde imzalı ücret belgelerindeki süreler kadar çalışıldığını kabul etmek, imzaların davacıya ait olmadığının belirlendiği veya imzalı ücret belgesi bulunmayan dönemler için ise işverenin kayıtlarına geçmiş tesbite konu dönemin tamamında çalışan bordro tanıkları, bulunamadığı takdirde bu dönemler için iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken, işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları veya işverenleri gibi kişilerin bilgilerine başvurmak, başka işyerlerinden bildirilen çalışma dönemler dışlanmak,her işten çıkış-giriş arasındaki dönemlerde 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ayrı ayrı belirlenmek, tüm deliller toplandıktan sonra bir arada değerlendirilip eksik bildirilen çalışmaların tespiti yönünde karar verilmekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yetersiz ve soyut tanık beyanları ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.