10. Hukuk Dairesi 2009/11253 E. , 2010/482 K.
"İçtihat Metni".......
Davacı; 2006 yılındaki yapılandırma için yaptığı başvuru sırasında, bir kısım sigortalılığın kabul edilmemiş olduğunu öğrendiğini beyanla, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süresinin tespitini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
İnceleme konusu somut olayda; 31.12.2003 tarihinde ibraz edilen giriş bildirgesi üzerine 04.10.2000 tarihi itibarıyla sigortalılık tescili yapılan davacı, 30.12.2003 tarihli vergi borçlanma belgesi ile, 31.12.1990 - 09.12.1991 , 30.12.1997-25.03.1999 , 01.06.1999- devam şeklindeki vergi kayıt dönemlerini borçlanmak istemiştir.Davalı Kurum tarafından anılan istem yerinde görülerek, 12.01.2004 tarihli “vergi sürelerinin borçlanılması” başlıklı Kurum yazısı ile borçlanma bedeli ve ödeme şekli belirlenmiş ise de, gerek, dava dosyası içeriği ve gerekse, Dairemizin geri çevirme kararı sonrası, ibraz edilen Kurum kayıtlarından, anılan kurum yazısının davacıya tebliği ispat edilememiştir.
Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun geçici 18. maddesidir. Mahkeme, davacının, 04.10.2000 tarihinden önce Kurumua kayıt ve tescilinin olmadığı gerekcesiyle davayı reddetmiş ise de; varılan sonucun isabetsiz olduğu görülmüştür..... sigortalılarının primlerini işverenler yatırdığı halde ... sigortalıları kendi pirimlerini bizzat kendileri yatıran kişilerdir. Bu sebeple çalıştırdığı sigortalıların primlerini yatırmayan işverenler hakkında 506 sayılı Kanun bir takım yaptırımlar öngördüğü halde, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılar yönünden geçmişe yönelik olarak vergiye tabi sürelerin sigortalılık kapsamına alınması için zaman zaman özel yasalar çıkarılmakta ve bu süreler için tahakkuk ettirilen primlerin ödenmesi için yasal imkan tanımaktadır.
Bu amaçla ilk defa 2654 sayılı Kanun ile 1972-1982 yılları arasındaki vergiye kayıtlı süreler için borçlanma imkanı getirilmiş (Ek Geçici Mad.13) ve daha sonra çıkarılan 3165 sayılı Kanun ile, 2654 sayılı Kanunda öngörülen başvuru süresi uzatılmıştır. Daha sonra 2000 yılında çıkarılan 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile aynı imkan tekrar tanınmış; ancak, söz konusu Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptali üzerine son olarak 4956 sayılı Kanun ile getirilen geçici 18. madde hükmü ile, aynı kural tekrar yürürlüğe konulmuştur.
./..
-2-
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve 4956 Sayılı Yasa ile eklenen 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi; “Sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49. ve ek 15. maddelerine göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir” hükmünü getirmiştir.
Yukarıdaki maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde; davacının, altı aylık yasal süre içerisindeki 30.12.2003 tarihli yazılı başvurusunun varlığı karşısında; 1479 sayılı Yasanın geçici 18.maddesi hükmü uyarınca, dava konusu 31.12.1990-09.12.1991 , 30.12.1997-25.03.1999 ve 01.06.1999-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıt dönemlerine ilişkin prim borcu usulünce hesaplattırılarak, belirlenecek bu borcun ödenmesi konusunda davacı tarafa süre verilip, ödeme durumuna göre varılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya iadesine, 21/01/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
......