11. Hukuk Dairesi 2015/7437 E. , 2016/6872 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ,,,, 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2015
NUMARASI : 2014/467-2015/108
Taraflar arasında görülen davada,,,, 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 05/02/2015 tarih ve 2014/467-2015/108 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ,,, tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin masaj hizmetleri, SPA ve kişisel bakım alanında faaliyet gösterdiğini ve bu faaliyet kapsamında müvekkillerinin dava konusu ,,,, markasının kullanımı için kendi aralarında bir sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşme doğrultusunda markanın Türkiye"de adına tescil edilmiş olduğu müvekkil ,,, firmasının diğer müvekkil firma olan,, Şirketine ilgili markanın kullanım haklarını devrettiğini ve 04.01.2007 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşme uyarınca Türkiye pazarında faaliyet göstermeyi amaçlayan müvekkil, şirketinin 07.02.2007 tarihinde davalı şirket ile ,,,, adresinde yer alan kullanım hakkına sahip olduğu ,,, markasını kullanarak bir SPA tesisi kurulması ve işletilmesi amacıyla sözleşme imzalandığını, buna mukabil davalı şirketin, başta, ödemekle yükümlü olduğu ücretler olmak üzere sözleşmeden doğan esaslı yükümlülüklerini yerine getirmediğinden davalının bir ihtarname ile uyarıldığını, ancak davalının bu uyarıya riayet etmediğini, bu nedenle müvekkil şirketin sözleşmenin 12. maddesi uyarınca davalıya 30.04.2010 tarihli fesih ihtarnamesi gönderdiğini ve bu tarih itibariyle sözleşmeyi feshettiğini, feshin varlığına rağmen davalı tarafın, müvekkil firmalara ait olan markayı kullanmaya devam ettiğini ve bu doğrultuda,,, 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi"nde 2011/3 Esas numarası ile haksız rekabetin tespiti ve men"i için dava açtığını, söz konusu davada, ilk derece mahkemesi 15.12.2011 tarihinde müvekkil firmanın lehine kaıar verdiğini, bu kararın verilmesi esnasında mahkemeye sunulmuş olan bilirkişi raporunda da sözleşme uyarınca borçlu olunan 83.309.26 USD ile fesih sonucunda doğan 62.999.02 USD tutarında bir alacağın varlığından bahsedildiğini ileri sürerek toplam 146.308 USD alacağın, ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının sözleşmenin feshinde haksız olduğunu, zira sözleşmeden doğan edimlerini ve işletmeciliğin esaslarını yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir,
Mahkemece, 07/02/2007 tarihli sözleşme 30/04/2010 tarihinde davalının hakedişleri süresinde ödemediğinden davacı tarafından haklı olarak feshedildiği, davacının sözleşme gereğince ödenmeyen 83.309,26 $ alacak talebinden, 78.118,43. $ personel maaşı, 24.000 $ ilk ödeyen konuk ücret talebi ve 8.705 $ yönetici ücreti olmak üzere toplam 112.671,75 $ isteminde haklı olduğu ancak davalının 72.671,75 $ ödemesi nedeniyle bakiye 39.363,45 $ alacağı kaldığı, davacının harcama kalemine ilişkin talebini kanıtlayamadığı, ayrıca davacı 62.999.02 $ fesih ücreti talebinde de 01/05/2010 tarihli faturadan dolayı 44.280 $ taleple haklı olduğu, davacının 20/01/2010 tarihli borç bakiyesine ilişkin yazısının belirli bir döneme ait olduğu belli olmadığından, alacağı teyit anlamına gelmeyeceği münhasıran 2009 sonu itibariyle çıkartılan bir hesap olmadığından dikkate alınamayacağı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne 83.643.45 USD Doları alacağın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa"nın 4/A maddesinde belirtilen en yüksek faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 1. maddesi uyarınca; mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir. Görev kamu düzenine ilişkin olup aynı zamanda bir dava şartıdır. Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı gibi taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Taraflar arasında akdedilen SPA Hizmeti Yönetim Anlaşması niteliği itibariyle bir hasılat kirası sözleşmesi olup, HMK’nın 4/1-a maddesinde; kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkların Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp çözüme kavuşturulacağı hükme bağlanmıştır. Eldeki dava 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra 09.03.2012 tarihinde açılmış olduğuna göre mahkemece Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu hususun gözden kaçırılarak yargılamaya devam olunması ve uyuşmazlığın esasına girilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle re’sen bozulması gerekmiştir.
(2) Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın görev yönünden re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 21.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.