1. Hukuk Dairesi 2016/9223 E. , 2016/11314 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmaz ise tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 315,139,137, 834 ada 2532 ve 71 ada 29 parsel sayılı taşınmazları üzerine davalıların villa yapacakları, öncelikle tapuların devri gerektiği yönünde kendisini ikna etmeleri üzerine tapuda taşınmazlar devrettiğini daha sonra aldatıldığını öğrendiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde 400.000,00-TL"nin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davasını 71 ada 29 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ve adına tesciline hasretmiştir.
Davalı ..., taşınmazları satın aldığını, bedelini banka kredisi alarak ödediğini, dava konusu taşınmazı davacıya devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
Birleştirilen .... 7. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/586 Esas, 2012/59 Karar sayılı dosyasında, davacı, 71 ada 29 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalıların villa yapacakları vaadi ile kendisini aldatarak tapunun devrini sağladıklarını, daha sonra taşınmazın davalı ..."ye temlik edildiğini belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, taşınmazların alım satım işlemlerinin tapu memuru huzurunda resmi şekilde yapıldığı davacının hile ile sözleşme yapmaya sevk edildiği ve kasten hatalı bir kanı uyandırıldığı hususunu ispat edemediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 15.09.2010 tarihli dilekçe ile “27.12.1996 yılından beri şizofren hastası olduğunu” beyan ettiği, kullandığı ilaç ve reçete örneklerini dosyaya sunduğu, davacı vekilinin 14.07.2011 tarihli delilerin sunulmasına ilişkin dilekçesi ekinde ....’dan alınmış davacının sağlık durumunu bildirir raporda, “psikoz, esrar bağımlısı, şizofreni paraniot tipi” teşhisi konulduğu ve 30.04.2014 tarihli temyiz dilekçesinde de davacının şizofren hastası olduğunun tekrarlandığı anlaşılmaktadır.
./..
Hemen belirtmek gerekir ki; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 56. maddesinde;"(1)Taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin bir karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir. (2) Taraflardan biri kanun gereğince tedavi, gözlem veya koruma altına alınmış yahut başkalarıyla görüşmekten yasaklanmış olup da kendisi veya vekilinin mahkemede bulunması mümkün değilse, o kimse hakkında davayı takip için kayyım atanıncaya kadar yargılama ertelenebilir.” hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan HMK114/1-d maddesi “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip olması” şeklindeki yasal düzenlemeye göre dava ehliyeti ve temsil dava şartı olup, HMK115 maddesi “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” hükmü uyarınca mahkemece resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; yargılama sırasında davacının şizofren hastası olduğuna ilişkin iddialar çerçevesinde dava ehliyetinin olup olmadığı tespit edilmeden yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca; davacının öncelikle dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti dava ehliyeti varsa davaya devam edilmesi; vesayet altına alınması halinde ise davacı vasisine Türk Medeni Kanunu"nun 462/8. maddesi hükmü uyarınca vesayet makamından "husumete izin" kararı alması ve davacı vekiline de vasiden (vesayet yetkisine istinaden) almış olduğu vekaletnamesini ibraz etmesi için imkan tanınması, anılan usuli işlemler tamamlandıktan sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.