21. Hukuk Dairesi 2007/14142 E. , 2008/6853 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Konya 2. İş Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2007
NUMARASI : 2006/286-2007/643
Davacı murisinin, davalı işveren nezdinde 10 yıl çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, davacı murisinin davalı işverene ait işyerinde askerlikten önce 2 yıl ve askerlikten sonrada 8 yıl olmak üzere toplam 10 yıl süre ile geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, istemin reddine karar verilmiş ise de; varılan bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı işverence davacı murisinin (1052097) sicil nolu iş yerinde 2.4.2003 tarihinde ve (1052259) sicil nolu iş yerinde de 11.4.2003 tarihinde işe girdiğine dair işe giriş bildirgelerinin verildiği, işyeri ve sigortalı şahsi dosyasının celbedilmediği, davalı işverenin dosyaya sunduğu imzalı ücret bordrolarının bulunduğu, buna göre (1052097) sicil nolu davalı işyerinden 2003/1.döneminde 9 gün, (1052259) sicil nolu davalı işyerinden 2003/1.2.3. dönemlerinde 206 gün bildirimde bulunulduğu, işyerinin kapsama alınış tarihinin mahkemece araştırılmadığı, davacı murisinin 16.11.2003 de öldüğü, 26.8.1993-26.2.1995 tarihleri arasında askerlik görevini yaptığı, 2003 yılı imzalı ücret bordrolarında gösterilen süre kadar çalışmalarının bildirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten, davacı murisinin davalı işyerindeki çalışmaları 2.4.2003 ve 11.4.2003 tarihli davacının murisinin imzasını taşıyan işe giriş bildirgeleri ile Kuruma bildirilmiş ve bildirime uygun olarak primleri ödenmiştir.
Öte yandan, işe giriş bildirgesi ve bordrolar sigortalının çalışmalarının işyerinde kesintili geçtiğinin karinesidir.Karinenin tersinin ise, eş değerdeki belgelerle kanıtlanması gerekir. Başka bir anlatımla, yazılı belgelerin varlığı halinde tanık sözlerine itibar edilemez. Dairemizin, giderek Yargıtay"ın oturmuş ve yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10.maddesinde bu tür hizmet tesbiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı 79. maddesi olup anılan maddede" yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen sigortalıların çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak ispatlama imkanı tanınmıştır.
Dairemizin ve Yargıtay"ın yerleşmiş görüşlerine göre askerlik süresi içinde iş aktinin askıya alındığı, askerliğin bitimi ile tekrar eski işe dönülmekle çalışmaların kesintisiz sürdürüldüğü kabul edilir. Öte yandan miras bırakının sigortasız geçen çalışma sürelerinin tespitine yönelik açılan davalarda ise hak sahiplerinin sosyal güvenlikleri düşünülerek, murisin sağlığında hak düşürücü sürenin gerçekleşmemiş olması koşuluyla hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak ölüm tarihinin esas alınması benimsenmiştir. Yargıtay H.G.K."nun 1998/21-826 Esas, 1999/855 Karar ve 02.12.1998 günlü kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Somut olaya gelince davacı murisi eşinin askerlik öncesi 2 yıl ve askerlik sonrası da 8 yıl davalı işverene ait işyerinde çalıştığının tespitini istemiştir. Sigortalı hak düşürücü süre dolmadan 16.11.2003 tarihinde öldüğünden bu davada ölüm tarihinden itibaren beş yıl dolmadan 23.05.2005 tarihinde açıldığından ölen sigortalının askerlik öncesi 26.8.1991-26.8.1993 tarihleri arasındaki çalışmalarının hak düşürücü süreye uğradığından söz edilemez. Bu durumda ölen sigortalının askerlik öncesi ve sonrasında çalışmalarının tespitine yönelik araştırma yapılması gerekmektedir.
Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davacı murisiyle birlikte bu işyerinde çalışan, kayıtlara geçmiş kişilerden ise de, tanıkların sadece 2003 yılına ait kayıt ve bildirimleri bulunmakta ve tespiti istenen dönemde aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de başkaca tanık dinlenmediği görülmektedir.
Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; ücret bordrolarında sigortalının imzası olanlar saptanarak imzasını içeren bordrolara geçmiş sürelerin dışındaki sürelerle ilgili olarak istemin reddine, imzalı olmayan bordrolardaki süreler yönünden de varsa işveren tarafından verilmiş 1991-1993 yılları arası ve 1995-2003 yılları arası dönem bordroları getirtilerek 26.8.1991-26.8.1993 ve 26.2.1995-2.4.2003 tarihleri arasında davacı murisi ile aynı işyerinde çalışan varsa kayıtlı tanıkların yoksa zabıta marifetiyle tespit edilecek işyerine komşu olan diğer işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının beyanlarına baş vurularak çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, davalıya ait işyeri dosyası, sigortalı şahsi dosyası, ile davacı murisinin imzalı ücret tediye bordrolarını dosyaya celbederek, davalı işyerlerinin 506 sayılı Yasa kapsamına hangi tarihte alındığı SSK’dan sorulmak, gerçek çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 29.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.