1. Hukuk Dairesi 2014/18089 E. , 2016/11290 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Davacı, 184 ada 4218 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın bulunduğu alanda davalılar tarafından inşa edilen otoyolun kenarlarına yapılan kanalların, tek bir kanala bağlandığından oldukça yüksek debiye sahip akıntı oluşturduğunu, bu akıntının taşınmazından geçen kısmının arazisinde derin çukurlara yol açarak iki parçaya böldüğünü, bazı ağaçların da zarar gördüğünü, taşınmazını kullanamadığını ileri sürerek çekişmenin giderilmesine, elatmanın önlenmesine, uğradığı zarar nedeniyle tazminata ve ecrimisile hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir" şeklinde mülkiyet hakkının içeriği belirlenmiştir.
Mülkiyet hakkına dayanılarak bir kişi aleyhine haksız fiil niteliğindeki elatmadan dolayı dava açılabilmesi için, o kişinin taşınmazına kendisine karşı dava açılan kişi tarafından herhangi bir hukuki nedene dayanmadan elatma olgusunun gerçekleşmesi gerekir. Öte yandan davacı davalılara karşı TMK’nun 737. maddesine dayanarakta elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur. TMK"nun 737 madde hükmüne göre, bir kişiye karşı elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kendisine karşı dava açılan davalı ya da davalıların taşınmazın davacıya ait taşınmaza komşu taşınmazlarının bulunması ve davalı ya da davalıların mülkiyetten doğan hak ve yetkilerini kullanır iken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıkta bulunmaları gerekir. Davalıların davacının malik olduğu taşınmaza komşu taşınmazları bulunmadığından TMK"nun 737. maddesi gereğince açılan davanın dinlenilme olanağı da yoktur.
./..
Davacının işgal nedeniyle uğranılan zarar ve değer kaybı ile ilgili maddi tazminat talebine gelince; herhangi bir konuda tazminat istenebilmesi için hukuka aykırı bir fiilin bulunması, bu fiili işleyen kimsenin kusurlu olması, fiil sonucunda bir zararın meydana gelmesi ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı (nedensellik) bulunması gerekir.
Somut olaya gelince; davacı davalıların eylemleri sonucu maddi zarara uğradığından bahisle maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Ancak davacının taşınmazında 06/06/2012, 07/02/2013 ve 09/12/2013 tarihlerinde üç keşif yapılmış, alınan bilirkişi raporlarından taşınmazın kuzey tarafından otoyolun geçtiği, taşınmaz içerisinde bulunan derenin yağmur sularının aktığı doğal dereler olduğu ve bu derenin arazinin eğimi gereği meydana geldiği otoyol altından geçen menfezin bu derenin meydana gelmesine neden olmadığı, aksine menfezin yapımı sırasında suyun akışını yavaşlatmak için pere denilen küçük havuzların oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Davalıların eylemi sonucu davacının mülkiyetinde bulunan taşınmazda değer kaybı ve işgal nedeniyle zarar olduğu kanıtlanamamıştır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, taşınmazın fiili durumuna ve alınan bilirkişi raporlarına aykırı olarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.