Esas No: 2020/7501
Karar No: 2021/6610
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/7501 Esas 2021/6610 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : .... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
Dava, davacının eşinden dolayı ölüm aylığı almakta iken; babasından dolayı kendisine bağlanan yetim aylığının, gelirinin asgari ücretin üstünde olduğundan bahisle kurumca kesilmesi işleminin iptali ile kesilen aylıkların faiziyle birlikte tahsiline ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, ...Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
...Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili; müvekkilinin eşinin 2009 yılının Aralık ayında vefat etmesi sonucunda babasından kalan Bağ-Kur ölüm/yetim aylığının bağlanması için SGK"na başvurduğunu ve başvurusunun kabul edilerek babasının 19/08/1988 tarihinde ölümü sebebiyle ölüm aylığını almaya hak kazandığını, müvekkilinin eşinin ölümü sebebiyle SSK"dan dul/ölüm aylığı ve Emekli Sandığından gazilik yardımı almakta iken davalı kurumun 2016 Haziran ayından itibaren müvekkilinin babasından almış olduğu Bağ-Kur ölüm aylığının kesilmesine karar verildiğini, davalı kurumun 21.537,28 TL tutarında borç bildiriminde bulunduğunu, müvekkilinin itirazı üzerine 2013/26 sayılı genelge gerekçe gösterilerek 20.788,59 TL borcu kaldığı şeklinde bildirimde bulunulduğunu, neticeten davalı kurumun 19/01/2017 tarihli borç bildirim belgesi ile tebliğ etmiş olduğu 21.537,28 TL tutarındaki işlemin ve müvekkilinin babasından bağlanan ölüm aylığının kesilmenine yönelik işlemin iptali ile müvekkil davacının babasından bağlanan Bağ-Kur ölüm aylığının ödenmesi gerektiğinin ve davalı kuruma borçlu olmadığının tespiti ile 2016 yılı Haziran ayından itibaren yapılan toplam 5.000,00 TL kesintinin ve birikmiş aylıkların davalıdan tahsil edilmesini talep ve dava etmiştir.
II- CEVAP
Davalı vekili; davacının, müvekkili kuruma müracaat etmeksizin dava açmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili kurumun davacı ile ilgili bütün işlemlerinin yerinde olduğunu, neticeten davanın reddini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI:
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
"Davanın reddine" karar verilmiştir.
İSTİNAF:
Davacı vekili tarafından anılan karara yönelik istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
B- BAM KARARI
“Aşağıdaki bentler dışındaki istinaf taleplerinin esastan reddine
HMK 353/1-b.2 ve 355. Maddeleri gereğince İlk Derece Mahkemesi hükmünün aşağıdaki şekilde düzeltilmek üzere ortadan kaldırılmasına,
Davanın kabulüne,
Davacının, davalı kurumca 19/01/2017 Tarihli, 21.537,28 TL borçlu olduğu yönünde yapılan borç bildirimi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,
Davacının babasından dolayı almakta olduğu ölüm aylığının kesilmesine yönelik kurum işleminin iptaline,
Davacıya babasından dolayı ölüm aylığı ödenmesinin gerektiğinin, davacının davalı kuruma borçlu bulunmadığını, 2016 Yılı Haziran Ayından itibaren ödenmeyen babasından dolayı alması gereken Bağ-Kur ölüm aylıklarının, ödenmesi gereken tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumca hesaplanıp, davalıya ödenmesi gerektiğinin tespitine,” karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacının kuruma müracaat etmeksizin dava açmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiği, kurum işlemlerinin yerinde olduğu yönündeki beyanlarını tekrarla davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.3 maddesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan etmiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Dosya kapsamı incelendiğinde 02/12/2009 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 5510 sayılı Kanunun 4/1-a kapsamında ve eşin gazi sayılması nedeniyle 4/c kapsamında kendisine ölüm aylığı bağlanan davacı hak sahibine bu kez, 19/08/1988 tarihinde vefat eden babasından dolayı 01/10/2010 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı bağlandığı, Kurum"un 09/03/2017 tarihli yazısı ile; 22/06/2013 tarih ve 2013/26 sayılı tahsis uygulamaları konulu genelgenin 8/3. maddesine göre 01/10/1972-04/10/2000 tarihleri arası vefat eden sigortalıların kız çocuklarına bağlanacak aylıklarda "geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak (brüt asgari ücret altında geliri olmak)" şartı getirildiğinden dolayı gelir araştırması yapıldığı ve 11/05/2016 tarih ve 2016/ÖFA/022 sayılı denetim raporunda gelirin belirtilen tarihlerde brüt asgari ücret tutarının üzerinde olduğu tespit edildiğinden maaşın iptal olunup, 23.405,11-TL borcun bulunduğunun bildirildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı olan ve 5510 sayılı Kanunun 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren, “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Eldeki davada ise davacının babadan dolayı hak sahipliği sıfatı, 01/10/2008 tarihi sonrası, 02/12/2009 tarihinde kocanın ölümüyle kazanıldığından, hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükteki mevzuat gereği, özellikle 5510 sayılı Yasanın 54. maddesi kapsamında irdeleme yapılmak suretiyle davacı hakkında hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihe göre uygulanması gereken yasal mevzuat irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı ... vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK"nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...’nın muhalefetine karşı, Başkan ... ve Üyeler ..., ... ve ...’ün oyları ve oy çokluğuyla, 20/05/2021 gününde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Davacı kız çocuğu, 1479 sayılı Kanuna tabi iken vefat eden babasından ölüm aylığı, 506 sayılı Kanuna tabi iken ölen kocasından dul aylığı almakta iken, babasından bağlanan ölüm aylığının gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğu gerekçesiyle kesilmesine dair Kurum işleminin iptalini istemiştir.
Davacı kız çocuğunun babası Recep Kolcu, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalı olup 19.08.1988 tarihine vefat etmiştir. Davacı kız çocuğuna ölüm aylığı bağlanmıştır.
Baba ...nedeniyle, 5532 sayılı Kanuna göre, Kıbrıs Barış Harekatı gazisi olması nedeniyle vatani hizmet tertibinden Emekli Sandığı tarafından ölüm aylığı bağlanmıştır.
Davacının eşi Ali Yarbuldu 506 sayılı Kanuna tabi olup 02.12.2009 tarihinde vefat etmiştir.
Uyuşmazlık, 5510 sayılı Kanunun 34. ve 54. maddelerinin somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Çözüm noktasında ilgili mevzuatı irdelemek gerekmektedir.
5510 sayılı Kanunun 54. maddesinde, bu madde hükmünün “ Bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleştirilmesi durumunda” uygulanacağı açıkça vurgulanmıştır.
Başka bir anlatımla, birleşecek gelir ve aylıkların 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre bağlanmış olması gerekmektedir.
5510 sayılı Kanunun “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” Başlıklı geçici 1. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre;
“17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 08/02/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.”
5510 sayılı Kanunun 34. maddesi hükmüne göre de;
“Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;
a)(Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Dul eşine % 50"si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75"i,
b)(Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;
1)18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,
2)Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,
3)Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25"i,” oranında aylık bağlanır.
Kanunun 34. madde hükmünde gelir testi kavramı yer almamaktadır. Kız çocuğu evli olmamak, çalışmamak ve kendi sigortalılığından dolayı gelir ve aylık almamak koşullarını taşıdığında babasından ölüm aylığı alabilecektir.
Davacıya babsından bağlanan ölüm aylığına gelince;
Davacıya kız çocuğu olarak babasının ölüm tarihinde yürürlükte olan Mülga 1479 sayılı Kanuna tabi olması nedeniyle mülga Kanun hükümlerine göre aylık bağlanmıştır.
04.10.2000 tarih ve 619 sayılı KHK ile 1479 sayılı Kanunun 45. maddesinin (c) ve (d) bendlerini değiştirmiştir.
Değişik 45. madde ile, "Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının" ölüm aylığı alabileceği hükmü getirilmiştir.
Kız çocuklarının sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışmaları yoksa diğer gelirleri dikkate alınmaksızın ana veya babadan Bağ-Kur kapsamında ölüm aylığı almaları olanaklıdır.
Burada da gelir testi yapılması ile ilgili bir hüküm yer almamaktadır.
Sözü edilen 619 sayılı KHK 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin kararı ile iptal edilmiştir.
1479 sayılı Kanunun 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 02.08.2003 günlü 4956 sayılı Kanun ile değişik 45. maddesine göre de aynen 619 sayılı KHK ile yapılan değişik yenilenmiş “Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının" ölüm aylığı alabileceği hükmü yeniden getirilmiştir.
1479 sayılı Kanunun 4. Bölümü, ölüm Sigortası hükümlerini düzenlemektedir. 1479 sayılı Kanunun gelir ve aylıkların birleşmesi ile ilgili hükümlerine yer verilen 46. maddede bu bölümde yer almaktadır.
02.08.2003 tarihli ve 4956 sayılı Kanunun 45. maddesinin, önceki bir tarih olan 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe girmesi çeşitli problemleri ortaya çıkarmaktadır.
08.08.2001-01.08.2003 tarihinde 4956 sayılı Kanun mevcut değildir. Bu dönemde ölüm aylığına hak kazananlara ölüm aylığı bağlanıp bağlanmayacağı noktasında yasal boşluk bulunmaktaydı.
1479 sayılı Kanunun 4956 sayılı Kanunun 24. maddesi ile 02.08.2003 tarihinde değiştirilen 2. fıkrası; “Sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıklar, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden itibaren kesilir. Aylığın kesilmesine yol açan nedenlerin ortadan kalkması halinde, bu Kanunun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasının ( c ) bendi hükmü saklı kalmak şartıyla, bu tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden başlanarak yeniden aylık bağlanır. Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.”
Sonuç Olarak;
5510 sayılı Kanundan önce bağlanan gelir ve aylıkların birleştirilmesinde mülga 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı ve 2926 sayılı Kanunlardaki hükümler uygulanacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, her mülga Kanunun kendi içinde uygulanması gerekeceğidir. Kanun hükümlerinin birbirine etkisi düşünülemez.
5434 sayıl Kanun mülga olmasına karşın 01.10.2008 tarihinden önce iştirakçi olanlar bakımından yürürlüğünü korumaktadır.
Örneğin; mülga 506 sayılı ve mülga 1479 sayılı Kanunlarda, ana-baba veya kocadan alınan iki aylık sözkonusu olduğunda, bunlardan fazla olanın ödeneceği hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Kanunun 54. maddesi başlığı "5510 sayılı Kanuna göre bağlanacak gelir ve aylıklardan" söz etmektedir.
Babadan bağlanan aylık 2926 sayılı Kanuna göre bağlandığından 54. madde uygulanamaz. Kurum, sigortalının ölüm tarihinde geçerli mevzuat uygulamıştır.
Kurum 01.01.1989-03.10.2000 ve 08.08.2000-01.08.2003 tarihleri arasında kız çocukları için "geçimini sağlayacak geliri bulunmamak" koşulu nedeniyle babanın ölüm tarihi olan 22.01.1994 tarihini gerekçe göstererek aylığını kesmiştir.
Davacının o tarihte geçimini sağlayacak geliri bulunmadığı ortadadır. Ayrıca 4956 sayılı Kanun bu şartı kaldırmış olup lehe uygulama getirmiştir. Sigortalı ve hak sahipleri yararına getirilen hükümlerin uygulanması gerekir.
4956 sayılı Kanuna göre yapılan değişiklik "Sosyal Güvenlik Kuruluşları kapsamında çalışmayan ve kendi çalışmalarından dolayı gelir ve aylık almayan kız çocuklarına aylık bağlanacağını" belirtmiştir.
Öteyandan; davacıya bağlanan diğer aylık, Emekli Sandığı tarafından Resmi Gazetede 08.08.1999 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 4432 sayılı “İSTİKLÂL MADALYASI VERİLMİŞ BULUNANLARA VATANİ HİZMET TERTİBİNDEN ŞEREF AYLIĞI BAĞLANMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN “gereğince bağlanmıştır.
Sözkonusu aylık Sosyal Güvenlik Kanunlarına göre bağlanan bir aylık olmadığı gibi 5510 sayılı Kanunun geçici 4. maddesi hükmü karşısında, 5510 sayılı Kanunun 54. maddesi kapsamında da değerlendirilemez.
Ayrıca; 5510 sayılı Kanunun Geçici 7. maddesi uyarınca Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce birden fazla dosyadan gelir veya aylık alınması durumunda, bu gelir ve aylıklar ödenmeye devam edilecektir.
5510 sayılı Kanunun geçici 7/5. maddesinde; sigortalı ve hak sahiplerinin Kanunun yürürlük tarihinden sonra yeni bir dosyadan gelir ve aylığa hak kazanması durumunda, yeni bağlanacak dosyadaki gelir ve aylık miktarı da dahil olmak üzere mukayese yapılarak en düşük miktarlı dosyanın kapsamdan çıkarılacağı hüküm altına alınmıştır.
Mülga 5434 sayılı Kanun kapsamına, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce başlayan Kanunun 4/1-(c) bendi kapsamındaki sigortalılar dışında kalan, 4/1-(a), 4/1-(b) ve ilk defa 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden sonra 4/1-(c) bentleri kapsamında sayılan sigortalı veya hak sahiplerinin Kanunun yürürlük tarihinden sonra 5510 sayılı Kanuna veya Mülga 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı ve 2926 sayılı kanunlara göre gelir/aylığa hak kazanmaları halinde geçici 7. madde uygulanacaktır.
5510 sayılı Kanuna göre yeni bir dosyadan gelir veya aylığa hak kazanılması halinde, 54. maddeye göre mukayese işlemi sadece statüleri (sigortalılık halleri) aynı olan sigortalılar için(Kanunun 4/1-(b) bendinin (4) numaralı alt bendine tabi sigortalılar hariç) yapılacak, statülerin farklı olması halinde karşılaştırma yapılmayacaktır.
Mülga 506 sayılı, 1479 sayılı, 2925 sayılı ve 2926 sayılı kanunlara göre yeni bir dosyadan gelir ve aylığa hak kazanılması halinde, mukayese işlemi; hak kazanılan veya ödenen gelir ve aylıkların aynı kanuna göre olması durumunda ilgili kanun hükümlerine göre yapılacak, farklı kanunlar olması durumunda ise karşılaştırma yapılmayacaktır.
Mukayese işlemi yapılıp kapsamdan çıkarılacak gelir veya aylığa karar verildikten sonra; Ödenecek gelir veya aylık sayısı Kanunun yürürlük tarihinden önceki dosya sayısından, ödenecek gelir ve aylıkların miktarı, Kanunun yürürlük tarihinden önce ödenen gelir ve aylıkların miktarından, az olmayacaktır.
Sosyal Sigortalar Kurumunun 2018/38 sayılı Genelgesinde yer alan örneklere bakıldığında 5510 sayılı Kanunun 54. maddesini uygulamadığı görülecektir.
Hak sahipliği sıfatı 1479 sayılı Kanuna tabi baba yönünden babanın ölüm tarihinde gerçekleşir. Bu sırada davacı evli olduğundan bekleyen bir hak mevcuttur. Eşin ölümü ile eş yönünden 506 sayılı Kanuna göre hak sahipliği oluşur.
Örnek vermek gerekirse; mevzutamına göre babanın ölüm tarihinde evli olmayan kız çocuğuna aylık bağlanacak, evlenirse kesilecek ve boşanma veya eşin ölümü haline yeniden bağlanacaktır.
Sayın çoğunluk 1479 sayılı Kanuna tabi baba yönünden hak sahipliğinin, 506 sayılı Kanuna tabi eşin ölüm tarihinde kazanıldığını ileri sürmektedir.
Hak sahipliği, her sigortalının hak sahipleri yönünden ölüm tarihinde oluşur. Bazı sigortalılar yönünden baba daha önce ölmüşse ve koca daha sonra ölmüşsse hak sahipliğinin eşin ölüm tarihinde gerçekleştiği kabul edilemez. Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulaması da bu yöndedir.
Davacı eşinden boşanmış olsaydı hak hak sahipliği boşanma tarihinden mi başlayacaktı?
Sosyal güvenlik mevzuatında hak sahipliğinin ölüm ile doğacağı kabul edilir. Eşin ölümü ile veya boşanma ile hak sahipliğinin kazanılacağı yönünde yasal bir düzenleme yoktur.
1479 sayılı Kanunun 43. maddesinde “ölüm aylığının başlangıcı; Sigortalının ölümünde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sayın çoğunluk; Kurumun aylık kesme gerekçesi gelir testi olmasına karşın uyuşmazlığa konu olmayan olmayan 5510 sayılı Kanunun 54. maddesini hatalı olarak uygulamaktadır.
Somut olayda, yukarıda açıklanan nedenlerle lehe getirilen hükümler nediniyle gelir testi uygulaması sözkonusu olamaz.
Neticede Anayasal sosyal güvenlikten kaynaklı mülkiyet hakkını ihlal ederek bu hüküm kesinleşirse, Anayasa Mahkemesince hak ihlali olarak değerlendirilecektir.
Uyuşmazlık tamamen farklıdır. ... 10. Bölge Adliye Mahkemesinin kararı hukuka uygun olduğundan onanmalıdır.
Bu düşüncelerle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.