Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 1995/1102
Karar No: 1996/5774
Karar Tarihi: 04.10.1996

Danıştay 10. Daire 1995/1102 Esas 1996/5774 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Dava, yasadışı örgüt üyelerince karayoluna yerleştirilen mayına çarpan kamyonun hasar görmesi nedeniyle uğradığı maddi zararının tazmini istemiyle açılmıştır. İdare mahkemesi, davacının uğradığı zararın sosyal risk ilkesi gereği ödenmesi gerektiğine karar vererek, hasarın 102.405.000 TL olduğunu tespit etmiştir. Ancak, hasar gören aracın piyasa değeri ve hurda değeri konusunda bir araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle, aynı marka ve model bir aracın piyasa değerinin araştırılıp davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açmamak koşuluyla tazminata hükmedilmesi gerektiği yönünde karar verilmiştir. İdare hukuku açısından, idarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta, idare, kusur koşulu aranmadan da sorumlu sayılabilmektedir. Kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında bireylerin uğradığı özel ve olağandışı zararların idarece tazmini gerektiği idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. İdarenin belirtilen hukuki sorumluluğu, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olma niteliğ

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 1995/1102
Karar No : 1996/5774

Temyiz Eden (Davalı) : İçişleri Bakanlığı - ANKARA
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İstemin Özeti : Davacının, yasadışı örgüt üyelerince karayoluna yerleştirilen mayına çarpan kamyonunun hasar görmesi nedeniyle uğradığını öne sürdüğü maddi zararının tazmini istemiyle açtığı davayı kısmen kabul eden … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davanın kabulüne ilişkin kısmının temyizen incelenip, bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
D.Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacının uğradığı zararının Dairemiz kararında tanımlanan sosyal risk ilkesi gereği ödenmesi gerekmektedir.
Ancak açılan tam yargı davasında, uğranılan ve ilk önce davacı tarafından tanımlanıp, belirlenen gerçek zararın tazminine hükmedilmesi; hükmedilen tazminat miktarının davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açmaması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının hasara uğrayan aracının 1974 model … marka kamyon olduğu, olaydan bir yıl önce 9.7.1992 tarihinde noterce düzenlenen satış sözleşmesiyle 20.000.000 lira satış bedeli üzerinden satın alındığı, davacının adli yargı yerinde yaptırdığı tesbitte hasara uğrayan parçaların ve işçilik bedelinin 149.390.000 lira, idare mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda da bu bedelin 102.405.000 lira olarak saptandığı, buna karşın hasar gören aracın marka ve modeli dikkate alınarak piyasa değeri ve hurda değeri konusunda bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla davacının uğradığı gerçek zararın tesbiti için aynı marka ve model bir aracın piyasa değerinin araştırılıp saptanan bu değerlerden hurda değeri düşüldükten sonra bulunan miktarın esas alınarak, davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açmamak için bu miktarı aşmamak koşuluyla tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
D.Savcısı : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49.maddesinin 1.fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince gereği düşünüldü:
Dava, davacının 1974 model … marka damperli kamyonunun 23.7.1993 tarihinde … İlçesi … köyünden … kasabasına giderken, yasadışı örgüt üyelerince karayoluna yerleştirilen mayının patlaması sonucu hasar görmesi sebebiyle uğradığını öne sürdüğü 169.390.000 lira maddi zararın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.
… İdare Mahkemesince, zararın bir idari eylemden doğmadığı, öte yandan sıkıyönetim ve daha sonra da olağanüstü hal ilen ederek kendisine düşen görevi yapan idarenin görevini gereği gibi yapmadığından ve önlem almadığından da sözedilemiyeceği, ancak idarenin kusursuz sorumluluk ilkelerine göre de sorumluluğuna gidilebildiği, buna göre idarenin eyleminden doğmamakla birlikte zararın bir veya birkaç kişi tarafından yüklenilmemesi, zararın topluma yayılmasının adalet, eşitlik, hakkaniyet esaslarına uygun düşeceğinin kabul edildiği, olağanüstü halin yürütülmekte olduğu bir zaman ve yerde ortaya çıkan olağandışı zararların sosyal risk ilkesi gereği idarece tazmini gerektiği, adli yargı yerinde yaptırılan tesbit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun yeterli görülmemesi sebebiyle yeniden yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda aracın yeniden faaliyet gösterebilmesi için 1993 yılı fiyatlarıyla 102.405.000 lira masraf yapılması gerektiğinin saptandığı gerekçesiyle, davanın bu miktara ilişkin kısmının kabulüne, bu miktarı aşan kısmının reddine, ayrıca idareye başvuru tarihi olan 4.11.1993 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizin de davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davalı idare, zarara yol açan bir idari eylem ve hizmet kusuru bulunmadığı, aracın marka ve modeli karşısında hükmedilen tazminat miktarının çok olduğu iddiasıyla anılan mahkeme kararının temyizen incelenip bozulmasını istemektedir.
İdare Mahkemesince, İdarenin tazmin sorumluluğu belirlenirken sosyal risk ilkesine dayanılmasına karşın, özetlenen gerekçesi karşısında belirtilen ilkenin yeniden tanımlanıp, irdelenmesi gerekmiştir.
Kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında bireylerin uğradığı özel ve olağandışı zararların idarece tazmini gerektiği idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. İdarenin belirtilen hukuki sorumluluğu, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olma niteliğinin doğal sonucudur.
İdarenin hukuki sorumluluğu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta; İdare, kusur koşulu aranmadan da sorumlu sayılabilmektedir. Kural olarak idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü, ancak sözü edilen kuralın istisnası olarak, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir. kollektif sorumluluk anlayışına dayalı, sosyal risk adı verilen ilke, öğreti ve yargısal içtihatlarla kabul edilmiştir.
Terör eylemlerinin Devlete yönelik olduğu, devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçladığı, bu tür olayların zarar gören kişi ve kurumlara karşı kişisel husumetten ileri gelmediği bilinmekte ve gözlenmektedir.
Sözü edilen eylemler nedeniyle zarara uğrayan, terör eylemlerine her hangi bir şekilde katılmamış olan kişiler kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplum içinde ortaya çıkan bu olaylardan zarar görmektedirler. Başka bir deyişle toplumun birer parçası olmak sıfatıyla zarar gören kişilerin belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların özel ve olağan dışı nitelikleri dikkate alınıp nedensellik bağı aranmadan, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre tazmini gerekir. Esasen terör olayları sonucu ortaya çıkan zararların idarece tazmini böylece topluma pay edilmesi hakkaniyet gereği olduğu gibi, sosyal devlet ilkesine de uygun düşmektedir.
Olayda da, dava ve temyiz dosyasındaki belgelerin incelenmesinden eylemin yasadışı bir örgütün elemanlarınca Devletin ve Ülkenin bütünlüğüne yönelik yaygın terör faaliyetlerinin bir parçası olarak gerçekleştirildiği davacıya yönelik kişisel bir husumetten doğmadığı idarenin bir hizmet kusurunun da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durum karşısında, idarenin hizmet kusuru bulunmamakla birlikte, idari faaliyet alanıyla ilgili, toplum içinde ortaya çıkan terör eyleminin sonucu olarak uğranılan özel ve olağandışı zararı yukarıda belirtilen sosyal risk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasa'nın 49. maddesi uyarınca davalının temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının belirtilen gerekçelerle onanmasına 4.10.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi