1. Hukuk Dairesi 2014/16120 E. , 2016/11282 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan20.12.2016 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ..."in tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı ve katılan davacılar, ortak murisleri ... ... 188 ada 5 nolu parsel sayılı taşınmazı satış yoluyla davalı kızına temlik etmişse de, gerçek iradesinin bağış olduğunun 09.05.2000 tarihli harici anlaşma senedinden de anlaşıldığını ileri sürerek tapunun iptalini ve mirasçılar adına tescilini; aksi takdirde, sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, zamanaşımı süresinin geçtiğini, ayrıca bu konuda kesin hüküm bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davanın kesin hükümden reddine ilişkin olarak verilen mahkeme kararı Dairece; "tazminat yönünden kesin hükmün varlığı sabit ise de, tapu iptali-tescil yönünden kesin hükümden söz edilemeyeceğine ve işin esasının değerlendirilmesi" gerektiği gerekçesi ile bozulmuş; mahkemece, bozma kararına uyularak muris muvazaası nedeniyle davanın kabulüne ve tapunun (değirmen yeri dışında kalan kısmının) iptaliyle tüm mirasçılar adına payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden:
1) Mirasbırakan .. ... 19.07.2000 tarihinde ölümüyle, geride mirasçıları olarak eşi ... ile oğulları ., ...., ... ve kızları .., . ve ... kaldığı; oğullarından ... de 05.08.2002 tarihinde ölünce, geride gelini Şerife ile torunları Levent, Nigar ve Nazif"in kaldığı;
../..
2) Davaya konu 188 ada 5 nolu parselin muris ... adına kayıtlı iken, 09.05.2000 tarihinde satış yoluyla kızı ... temlik edildiği;
3) "Anlaşma Sözleşmesi" başlıklı 09.05.2000 tarihli harici belgede; murisin, kızı .... davaya konu taşınmazın 350 m2.sini verdiğinin, geri kalan kısmının da ölümünden sonra mirasçılarınca paylaşılacağının belirtildiği, belgede muris .... ile davalı kızı ...ma"nın da imzalarının bulunduğu, görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bir davada olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise mahkemeye ait olup; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada "taraf muvazaası" hukuksal nedenine dayanıldığı kanaatine varılmaktadır.
Bilindiği üzere; muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa) veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler (nisbi muvazaa). Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
Muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar yenilik doğurucu (inşaî) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasî) bir hüküm durumundadır.
Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb"an dava açan kişi TMK"nın 6. maddesi gereğince bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 200 ve 201. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 288. ve 290.) maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme HMK"nın 203. (HUMK"nun 293.) maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi, muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde bile, olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış yargısal içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle, 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.
Somut olayda, murisin taşınmazının tamamını kızı .... devrederken aslında belli bir kısmını devretmek iradesini taşıdığı, kalan kısmının tüm mirasçlarına ait olmasını istediği, bu isteğini de 09.05.2000 tarihli "Anlaşma Sözleşmesi" başlıklı harici belgede ortaya koyduğu; böylece, şekle bağlı olmayan yazılı delille ispat koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
O halde, davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının öteki temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.
Ne var ki, yasal düzenlemeler bakımından taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığı üzerinde durulmamıştır.
../..
Hal böyle olunca, davaya konu taşınmazın 09.05.2000 tarihli "Anlaşma Sözleşmesi" başlıklı harici belgede ortaya konulan iradeye uygun olarak ifrazının yapılıp yapılamayacağının araştırılması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, anılan husus araştırılmadan yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.12.2015 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.350.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
...