Davacı, SSK nezdindeki 1.1.1994-31.12.1996 tarihleri arasındaki tarım sigortalılığının iptaline ve terkine, 20.4.1982-20.10.2005 tarihleri arasında Bağ-Kur"lu olduğunun tesbitine, 1 yıl 8 ay askerlik hizmeti ve borçlanması ile birlikte Bağ-Kur"dan yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbitiyle, dava tarihinden itibaren işleyecek emekli aylığının Bağ-Kur"dan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir. Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. Davacı, 01.01.1994-31.12.1996 tarihleri arasındaki 2925 sayılı Yasa’ya tabi tarım sigortalılığının iptali ile 20.04.1982-20.10.2005 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa’ya tabi esnaf Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve Bağ-Kur’dan yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tesbitini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Anayasa’nın 141. maddesinde vurgulandığı ve HUMK’nun 388 ve 389. maddelerinde de açıklandığı üzere, mahkeme kararları iddia, savunma ve tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, ihtilaflı konular hakkındaki delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma sebepleri, sabit görülen vakıaların neler olduğu ve bunlardan çıkan sonuçlar ile hukuki sebepler gösterilerek gerekçeli biçimde yazılmalıdır. Öte yandan, mahkeme kararlarındaki gerekçelerin hüküm fıkralarına uygun olması gerekir (Hukuk Genel Kurulu’nun 06.03.1963 gün ve E:1963/4-99, K:1963/37 Sayılı Kararı). Oysa, gerekçe ile hüküm fıkrasının aykırı olduğu, ayrıca gerekçenin yukarıda belirtilen unsurları da içermediği, temyize konu kararın incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Gerçekten, 22.06.2007 tarihli kararın gerekçe kısmında, davacının 20.10.2005 tarihi itibari ile 25 yılını doldurmadığı belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında, davacının 20.10.2005 tarihi itibari ile hizmeti 25 yılı aşmış olduğundan ancak prim borcu bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda, gerekçe ile hüküm fıkrası arasındaki bu çelişkinin giderilmesi suretiyle gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gereği açıktır. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı ile davalılardan Bağ-Kur’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazların kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı ile davalılardan Bağ-Kur’un diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcını istek halinde davacıya iadesine, 24.04.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.