1. Hukuk Dairesi 2016/6015 E. , 2016/11186 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı...ilçesi 274 ada 59 parsel sayılı taşınmazın nevi hanesinde davacı vakıf lehine icareteyn şerhi bulunduğunu, kadastro tespiti sırasında nam-ı müstear ... (... oğlu) adına tescil edildiğini, gerçekte böyle bir kişi olmadığını, 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesi gereğince mülkiyetin vakfa geçeceğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile vakıf adına tapuya tescil edilebilirliğinin tespitini istemiştir.
Davalı hazine, kayıt maliki ..... oğlu ...’nun namı müstear isimle tescil edilen kişi olmadığını, kayıt malikinin mirasçı bırakmadan öldüğünün, gaip olduğunun ya da terk ve mübadil gibi durumlara düştüğünün kanıtlanması gerektiğini,1936 tarihli beyannamede bildirilmiş olup olmadığının araştırılmasını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu malikinin gaip olması nedeniyle taşınmaza kayyum atandığı, ilan yapıldığı ve gaip adına mirasçılardan başvuran olmadığı, taşınmazın davacı vakfın 1936 beyannamesinde yer aldığı, 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesindeki koşulların oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, dahili davalı Kayy... -KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; dahili davalı Kayyum İstanbul Defterdarlığı, davalı Hazinenin temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 15.12.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
....
-KARŞI OY-
Dava, taşınmazın vakıf adına tapuya tescil edilebilirliğinin tespitine ilişkindir.
Davacı,....ilçesi, ... ... mahallesi, 274 ada, 59 parsel sayılı taşınmazın nevi hanesinde vakıf lehine icareteyn şerhi bulunduğunu, aslında vakfa ait taşınmazın kadastro tespiti sırasında (½) payın nam-ı müstear ....) adına tescil edildiğini, gerçekte böyle bir kişi bulunmadığını ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile vakıf adına tesciline karar verilmesinin mümkün olduğunun kesin olarak hükmen tespitini istemiştir.
Davacı vekili, 22.10.2013 tarihli dilekçesinde; 1936 tarihli beyannamede yer alan dava konusu taşınmazla ilgili ..... Meclisi kararının hukuki gerekçeden yoksun olması nedeniyle davanın açıldığı belirtilmiştir.
Davalı ..., kayıt maliki....un namı müstear isimle tescil edilen kişi olmadığını, 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesi uyarınca kayıt malikinin mirasçı bırakmadan öldüğünün, gaip olduğunun ya da terk ve mübadil gibi durumlara düştüğünün kanıtlanması gerektiğini, davacının 1936 tarihli beyannamesinde taşınmazın bildirilip bildirilmediği, idari başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğinin de araştırılması gerektiğini belirterek, husumet yönünden, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ....kayyımı, davacı vakfın 5737 sayılı vakıflar Kanununun Geçici 7. maddesi gereğince yaptığı tescil başvurusunu, .... "sunulan belgelerin vakıf adına tescile dayanak teşkil edecek nitelikte olmadığı" gerekçesiyle reddettiğini, Vakıflar Meclisi kararına karşı idari yargı yoluna başvurulmadığından, red kararının kesinleştiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İhbar edilen ... Genel Müdürlüğü, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, ... İlçesi, . ... Mahallesi, ... ... mevkiinde bulunan dava konusu 274 ada, 59 parsel sayılı, 21 m2 miktarlı " Kargir Dükkan" vasıflı taşınmazın 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesi uyarınca; davacı vakıf adına, tescil edilebilirliğinin tespitine karar verilmiştir.
Karar, davalı Hazine ve dahili davalı kayyım tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere, bir hukuki ilişkinin varlığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunuyorsa, bu uyuşmazlık tespit davası yoluyla giderilebilir. Tespit davası ile davalı bir şeyi yapmaya veya bir şeyden kaçınmaya mahkum edilemez, sadece taraflar arasındaki hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu ya da tereddütlü olan içeriği tespit edilebilir.
6100 sayılı HMK"nun 106. maddesinde “ Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz” hükmü düzenlenmiştir.
../...
Kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ve kendisi için söz konusu olan tehlike ve tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlaması gerekir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir dava ile sağlanabiliyorsa, bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabulü gerekir. Başka bir deyişle, bir dava içinde iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davası açılamaz.
Somut olayda, davacı doğrudan eda davası açtığında davanın dinleneceği kuşkusuzdur. .... davası yerine tespit davası açılmasında güncel ve hukuki yarar bulunmamaktadır.
Bu durumda; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru değildir, davalı .... vekili ve dahili davalı kayyım vekilininin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun hükmün onanması yönündeki görüşüne belirttiğim gerekçelerle katılamıyorum.
....