1. Hukuk Dairesi 2016/8715 E. , 2016/11176 K.
"İçtihat Metni"...
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın ise kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan babası ... .... 733 parsel sayılı taşınmazını 27.12.2004 tarihinde davalı eşi .... satış suretiyle, .... da 27.12.2004 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalı torunu ..; birleştirilen davada ise yine murisin 27.12.2004 tarihinde 732 parsel sayılı taşınmazını davalı kızı ..., ... da 19.10.2006 tarihinde davalı ... satış göstermek suretiyle devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, iddiaların doğru olmadığını, murisin akciğer hastası olup tedavi masrafları yüzünden taşınmazlarını sattığını, murisin bu amaçla dava dışı .... ... isimli kişiye de taşınmaz sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı ..."ın 3. kişi konumunda olup, Türk Medeni Kanunu"nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlandığı gerekçesi ile asıl davanın reddine, birleştirilen davaya konu taşınmazın davalılara temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak mirasbırakanı ... ... maliki olduğu asıl davaya konu 733 parsel sayılı taşınmazını 27.12.2004 tarihinde eşi olan davalı ..."ya satış göstermek suretiyle temlik ettiği, onunda 26.01.2012 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle torunu olan davalı ..."a devrettiği; yine mirasbırakan adına kayıtlı olup birleştirilen davaya konu 732 parsel sayılı taşınmazın 27.12.2004 tarihinde kızı olan davalı ..."a satış suretiyle temlik edildiği, onunda 19.10.2006 tarihinde davalı ... satış suretiyle devrettiği, 1935 doğumlu mirasbırakanın 10.08.2007 tarihinde ölümü ile geriye oğlu davacı ... ile asıl ve birleştirilen dava davalıları eşi ... ve kızı .... mirasçı olarak kaldığı anlaşılmaktadır.
./..
Asıl davanın reddine ilişkin karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın davalı eşi ... yaptığı temlikin muvazaalı ve geçersiz bir işlem olduğu mahkemenin de kabulünde olduğu halde .... tarafından torunu ... yapılan ölünceye kadar bakım akdine dayalı ikinci temlikin geçerli olduğu kabul edilerek mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği şekilde muris tarafından yapılan işlemin muvazaa nedeniyle geçersiz olduğu, davalılardan ...., torunu diğer davalı ..."ın kızı davalı ..."ın da danışıklı işlemi bilen ya da bilmesi gereken konumunda bulunduğu, Türk Medeni Kanunun 1023.maddesi koruyuculuğundan istifade edemeyeceği dosya içeriği ile sabittir.
Hâl böyle olunca, asıl davadaki istek yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.