23. Hukuk Dairesi 2014/2529 E. , 2014/7989 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bakırköy(Kapatılan) 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/10/2013
NUMARASI : 2013/283-2013/79
Taraflar arasındaki kayıt kabul davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili, görevsiz Asliye Hukuk Mahkemesi"ne verdiği dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı müflis şirketten 10.151,23 TL alacaklı olduğunu, bu alacağın iflas masasına kaydı için yaptıkları başvuru üzerine Motorlu Taşıtlar Vergisi"nden kaynaklanan 6.102,84 TL"lik kısmının haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek, 6.102,84 TL alacağın iflas masasına rüçhanlı alacak olarak kayıt kabulünü talep ve dava etmiştir.
Müflis davalı şirket iflas masası temsilcisi, davaya cevap vermemiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesi"nin görevsizlik karar üzerine dosyanın gönderildiği mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre, davalı şirket iflas etmiş olduğundan davada pasif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle, HMK"nın 114/1-d ve 115. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.
Dosyada bulunan Bakırköy 1. İcra Dairesi"nin cevabi yazısından, müflis C.. Ş.. hakkındaki tasfiyenin İİK"nın 218. maddesi gereğince basit tasfiye yoluyla yapıldığı ve tasfiye işlemlerinin Bakırköy İflas Dairesi"nce yürütüldüğü anlaşılmıştır. Adi tasfiye uygulanması halinde İİK"nın 226-229. madde hükümleri uyarınca iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına; İİK"nın 218. madde hükmü uyarınca basit tasfiye usulü uygulanması halinde ise, bu yetki iflas dairesine aittir.
İflas sıra cetvelinde kendi sırasına itiraz eden veya alacağı iflas idaresi tarafından kısmen ya da tamamen reddedilen alacaklı davasını, adi tasfiyede masayı temsil eden iflas idaresine, basit tasfiyede ise iflas dairesine karşı açmalıdır. (İİK m. 235/2.)
Kural olarak, İİK "nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde adi tasfiyede masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi; 218. maddesinde ise, basit tasfiyede iflas dairesi olduğu hükmü kabul edilmiştir. İflas, limited şirketler için bir infisah sebebidir (TTK. m.549/3.). İflas kararı ile birlikte limited şirketin tüzel kişiliği sona ermeyip, diğer infisah hallerinde (TTK. m. 549) olduğu gibi, tasfiye aşamasına girer. Tasfiye aşamasındaki bir limited şirketin tüzel kişiliği ise, tasfiye sonuna kadar sürer. İflasın açılması ile şirket hak ve fiil ehliyetini kaybetmez, ancak fiil ehliyeti, tasfiye sonuna kadar, tasfiye amacıyla sınırlı olarak devam eder (TTK"nın 552. maddesi yollamasıyla m.439/II, 450, 208) Başka bir anlatımla, limited şirket tasfiyenin sonuna dek bir hak sujesi olarak kalır, hak ve yükümlülükler limited şirket tüzel kişiliğine ait olur. Ancak, limited şirketin mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisi, İİK."nın 191. maddesi uyarınca, iflas masasına ilişkin olan konularda, basit tasfiyede iflas dairesine, adi tasfiyede iflas idaresine geçer. Şirket organlarının temsil yetkileri, şirketin iflas idaresi ya da iflas dairesi tarafından temsil olunamadığı hususlar için devam eder. (TTK. m. 437; bkz.Ahmet Başözen, Müflisin Tasarruf Yetkisi sayfa 261; Oğuz Atalay, Anonim Şirketlerin İflası sayfa 177). Buna göre, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflas idaresine ya da iflas dairesine aittir. Müflisin iflas masasına giren mal ve haklara ilişkin davalarda taraf sıfatı olmadığından, müflis iflastan sonra masaya giren mal ve haklara ilişkin davaları açamaz ve dava edilemez.
Öte yandan, taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK"nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. 6100 sayılı HMK"nın dava şartlarını düzenleyen 114/1-d maddesindeki dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK"nın 51) Fiil ehiyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir.
Aynı Kanun"un 114/1-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir. (HMK m.53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı halde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukuki konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örneğin, hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi basit tasfiyede iflas dairesine, adi tasfiyede ise iflas idaresine aittir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, "sıfat" yerine "husumet" terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re"sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanı Yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def"i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re"sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Davacı tarafça, dava dilekçesinin karşı taraf bölümüne müflis şirketin unvanı yazıldıktan sonra, "(Dosya basit tasfiye usulünde yürütülmekte olup, Bakırköy İflas Müdürlüğü"nce re"sen yürütülmektedir.)" ibaresi yazılmıştır. Kaldı ki, sadece müflis şirketin unvanı yazılmış olsa dahi, mahkemece dava bu sebeple reddedilmemeli, müflisin taraf ve dava ehliyeti olmakla birlikte sadece davayı takip yetkisi bulunmadığı gözetilerek, müflis şirket adına davayı takip yetkisine sahip olan iflas masası re"sen araştırılarak taraf teşkili sağlanmalıdır.
Bu durumda mahkemece, dava dilekçesinde davalı müflis şirketin iflas masasını temsil eden iflas dairesinin belirtilmiş olduğu da gözetilerek, dava dilekçesinin iflas masasını temsil eden iflas dairesine tebliği ile uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, gerekçeli karar başlığında müflis şirketin iflas masası temsilcisinin yazılmasına rağmen, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Kabule göre, yukarıda açıklandığı gibi müflis şirketin taraf ve dava ehliyetine sahip olduğu, sadece dava takip yetkisinin bulunmadığı gözetilerek, HMK"nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, "pasif dava ehliyeti" kavramı yerine "pasif taraf sıfatı" kavramının kullanılması gerektiği ve taraf sıfatının dava koşulu olmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde pasif dava ehliyeti bulunmadığının ve bunun dava koşulu olduğunun kabulü ve buna göre hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.