Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: 1-Hükümlü ... hakkında kurulan hükümlerin incelenmesinde, Mahkemenin hükümlü ...’ın yokluğunda verdiği 12/05/2010 tarihli 2009/89 esas ve 2010/62 karar sayılı ilk hükmün sanığın 27/01/2010 tarihli duruşmada bildirdiği adresine tebliğ edilmesine karşın sanığın süresinde temyiz talebinde bulunmaması sebebiyle kesinleşmesinin ardından sanık ...’ ın hükmü temyiz etmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ nca 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca verilen iade kararından sonra Mahkemece 2012/99 esas numaralı dosya ile yapılan yargılamaya sanık ...’ın da dahil edilerek verilen 13/03/2013 tarihli 2012/99 esas ve 2013/24 karar sayılı hükmün 12/05/2010 tarihli ilk hükmün sanık ... yönünden kesinleşmesi sebebiyle hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu anlaşılmakla sanık ...’ın temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK" nın 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak REDDİNE, 2-Sanık ... hakkında mühür bozma suçundan kurulan 12/05/2010 tarihli hükmün incelenmesine gelince, 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca iade kararı sadece elektrik enerjisi hakkında hırsızlık (karşılıksız yararlanma) suçundan kurulan hükümle ilgili olup, iade kararından sonra mühür bozma suçu yönünden kurulan 13/03/2013 tarihli 2012/99 esas ve 2013/24 karar sayılı ikinci karar yok hükmünde olup mühür bozma suçundan kurulan ilk hüküm ve bu hükme karşı yapılan temyiz başvuruları geçerli olduğundan sanık ...’ın mühür bozma suçundan kurulan 12/05/2010 tarihli 2009/89 esas ve 2010/62 karar sayılı ilk hükme yönelik temyiz talebi yönünden yapılan incelemede; Mühür bozma suçunun fiil öğesi bağlamında hukuka aykırılık unsurunun oluşması için mühürleme yetkisinin kanuni dayanağının bulunmasının zorunlu olduğu, elektrik idaresinin ise özelleştirildiği bu sebeple kayıt dışı elektrik kullanımının engellenmesini sağlayan mühürlemenin kamu güvencesine haiz olmadığı, ilgili kanunlarda özel şirketlere mühürleme yetkisi verildiğine ve buna aykırı davrananlar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 203. maddesi hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir hükme yer verilmediği, buna göre özel hukuk tüzel kişisinin kamusal yetki kullanma hakkı olmadığından, Anayasa ve Kanuna dayalı kamusal yetkiyi kullanan bir makam tarafından konulmuş mühürleme güvencesinin özelleştirme nedeniyle sona erdiği bu nedenle sanığa yüklenen "mühür bozma" suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’ın temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 27/12/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.