17. Hukuk Dairesi 2015/1275 E. , 2017/1958 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili,davalı .... vekili ve davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; 28/09/2009 tarihinde davalı ...."nin maliki, davalı ..... Taah. Mad. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti."nin finansal kiralama yoluyla kiracısı, davalı ..."ün sürücüsü olduğu zorunlu trafik sigortası bulunmayan iş makinası ile davacıların içinde yolcu olarak bulundukları maliki ..., sürücüsü davalılar .... ve ..."ın murisi müteveffa ...ve zorunlu trafik, ihtiyari trafik ve ferdi kaza sigortacısı ... ...Sigorta A.Ş. olan yolcu otobüsünde yapmış oldukları kazada davacıların yaralandıklarını belirterek davacı ... için geçici ve sürekli iş gücü kaybı nedeniyle 9.000 TL ve tedavi-geçici refakatçi gideri için 1.000 TL"nin ve davacı ... için geçici ve sürekli iş gücü kaybı nedeniyle 2.000 TL ve tedavi-geçici refakatçi gideri için1.000 TL"nin; davacılardan Hatice için 45.000 TL ve davacı ... için 5.000 TL manevi tazminatın davalılardan sigorta şirketleri için poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere olay tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı .... Vekili; davalının kazaya karışan aracı finansal kiralama sözleşmesi ile ... İnşaat Ltd Şti"ne 26 ay süreyle kiraladıklarını, işlemin uzun süreli kiralama olması nedeniyle işleten sıfatının kiracıya ait olduğunu bu sebeple sorumluluklarının bulunmadığını bildirmiştir.
Davalı ... İnş. Taah. Mad. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti; meydana gelen kazada müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, iş makinesinin arızasından kaynaklı bir kazanın da söz konusu olmadığını, iş makinesinin mülkiyetinin Garanti Finansal Kiralama şirketine ait olup istenilen tazminatların yüksek olduğunu bildirmiştir.
Davalı ... vekili; davaya bakmakta ... Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğunu, kazaya karışan iş makinesinin mecburi mali mesuliyet sigorta poliçesinin araştırılması gerektiğini, olayda otobüs sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, manevi tazminat taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğunu, davacının taleplerinin sorumluluk kapsamı dışında kaldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili; kazanın gerçekleşmesinde davalıya ait aracın sürücüsünün kusuru olmadığı için kendilerine sorumluluk yüklenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalılar ..... ve ... Vekili; kazanın oluşumunda iş makinesi şöförü ..."ün tam kusurlu olduğunu ve ..."ın olayda kusurunun olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı .... vekili; poliçede azami teminat limitinin ödenebilmesi için kusur oranlarının, tedavi masraflarının ve maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, mecburi mali mesuliyet sigortasında poliçe teminatının ölüm halinde kişi başına 125.000 TL, ihtiyari mali mesuliyet poliçesinde manevi tazminat açısından kaza başına teminatın 30.000 TL olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle ile açılmış başka davalar bulunduğunu, bu tutarın zarar görenler arasında garameten paylaştırılması gerektiğini, ferdi kaza poliçesindeki teminatın kişi başına 10.000 TL ile sınırlı olduğunu bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile maddi tazminat yönünden davacı ..."in açtığı geçici iş göremezlik için maddi tazminat davasının davalılar ... İnşaat Ltd Şirketi, ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine, 743.47 TL"nin 28/09/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, sürekli iş göremezlik tazminatı isteminin reddine; ..."in geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik tazminatı isteminin reddine; ..."in açtığı tedavi masrafları için yapılan 140 TL ile ..."in tedavi masrafları için yaptığı 440 TL giderin 28/09/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılar ... İnşaat Ltd Şirketi, ..., ... ..., ..., ..., ..., ..."dan müteselsilen alınıp davacılara ayrı ayrı verilmesine, diğer davalılara yönelik davanın reddine; manevi tazminat yönünden davacı ... için 2.000 TL, davacı ... için 7.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılar ... İnşaat Ltd Şirketi, ..., ... ..., ..., ..., ..."dan müteselsilen alınıp davacılara ayrı ayrı verilmesine, davalılar ..., ... Sigorta ve Garanti Finansal kiralama A.Ş. Aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili,davalı .... vekili ve davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkind
10.04.1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının ya da gerekçeli karar içeriğinde kabul edildiği bildirilen bir talebin hüküm fıkrasında yer almamasının, çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK"nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK"nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK"nun 294-297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK"nun 297/II maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta, yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 17.10.2014 tarihli kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, ... Sigorta Şirketi yönünden davanın reddine karar verildiği halde; mahkeme gerekçeli kararının yazımında, kararın gerekçe kısmında, ... Sigorta Şirketi "nin manevi tazminattan garameten sorumlu olduğunun dosyadaki bilgilerden anlaşıldığını, zuhulen kısa kararda onunla ilgili red kararı verildiği için gerekçeli kararın kısa karardan farklı olmaması gerektiği belirtilmek suretiyle, kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Asıl dava, davacı ... için trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine, birleştirilen dava ise ... için trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine tazminatına ilişkindir.
1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir. Ayrıca; 1086 Sayılı HUMK"nun 45. maddesi ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 166. maddesi uyarınca, birleştirilen dava dosyaları birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava olup,birleştirilen her dava hakkında usul hükümlerine göre ayrı ayrı hüküm kurulması gerekir. Yukarıda belirtilen ilkeler gözardı edilerek, infazda tereddüt oluşturacak şekilde asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması doğru görülmediğinden, kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
3-Bozma neden ve şekline göre, davacılar vekili, davalı .... vekili ve davalılar Sinem, Musa Uğur, Fatma ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle ile hükmün BOZULMASINA; (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davacılar vekili,
davalı .... vekili ve davalılar ... ve ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar, davalı .... ve davalılar ... ... ve ..."a geri verilmesine 27/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.