10. Hukuk Dairesi 2009/10255 E. , 2010/271 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, 506 sayılı Yasanın 92. maddesine aykırı olarak yersiz ödenen aylık ve gelirlerin tahsiline yönelik icra takibine, davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkeme, istek gibi davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre; davalı avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Somut olayda, davalıya, ........ tahsis no’lu dosya üzerinden 01.04.1977 tarihi itibariyle ......’dan yaşlılık aylığı bağlandığı, ..... tahsis no’lu dosya üzerinden ise 20.09.1985 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu bekar olarak ölen oğlundan dolayı 15.09.1985 tarihi itibariyle iş kazası geliri bağlanarak 19.08.2005 tarihine kadar her iki dosya üzerinden tam ödeme yapılması nedeniyle takibe ve davaya konu edilen 4334,27 TL yersiz ödemeye meydan verildiğinin öne sürüldüğü anlaşılmaktadır.
506 sayılı Yasanın 92/2. maddesi, “...Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın yarısı verilir...” hükmünü öngörmüş olup; davaya konu ödemelerin anılan hükme aykırı biçimde yapıldığı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, her iki tahsis dosyasına ilişkin beyan ve taahhüt belgesinin araştırılıp dosyaya konulmadığı ve davaya konu yersiz ödeme tutarı, 506 Sayılı Yasanın 92. maddesi kapsamında mahkemece veya bilirkişi marifetiyle saptanıp, miktarının, davaya konu tutarla aynı olup olmadığının belirlenmediği anlaşılmaktadır.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
./...
-2-
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren üç ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, üç aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır...” hükmünü içermektedir.
Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı Yasanın “Yersiz ve yanlış ödemelerin tahsili”ni düzenleyen 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır.
Belirtilen nedenlerle; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerekmektedir.
Borçlar Kanunu’nun, somut uyuşmazlıkta iade ile yükümlü olunan tutarın belirlenmesinde genel hüküm niteliğinde bulunan 63. maddesinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bilindiği üzere, iyi niyetli zenginleşen, sebepsiz zenginleşme konusunun kendisinden istendiği tarihten önce elinden çıktığını iddia ve ispat ettiği miktar nispetinde ret ve iadeyle yükümlü olmayacaktır.
Buna karşın; zenginleşen, zenginleşme anında veya sonrasında mal varlığındaki artışın geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığını biliyor veya bilmesi gerekiyor ise kötü niyetli sayılacağında kuşku bulunmamaktadır.
5510 sayılı Yasanın 96. maddesiyle getirilen düzenleme, sebepsiz zenginleşmede iade konusuna ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup; zamanaşımı hükmü olarak nitelenmesine olanak bulunmamaktadır. Maddenin genel hükümlere atfı, 5510 sayılı Yasanın 97. ve diğer maddelerinde fazla veya yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden düzenlemeye yer verilmemiş olması karşısında fazla ve yersiz ödemeden kaynaklanan Kurum alacağı yönünden zamanaşımı konusunun genel hükümlerden hareketle çözümü gerekmektedir.
Ayrıca, sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı davaların da kamu kurum ve kuruluşları açısından Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı, o kurum ve kuruluşların yetkili kişi veya organlarının verdiğini, istirdada haklı olduğunu öğrendiği tarih olup (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 16.09.1987 t.,1987/9-68 E.,1987/618 K.), davalının aylık ve gelirden kaynaklanan yersiz ödemeleri iade yükümünün 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmü uyarınca belirlenmesi gereği üzerinde durulmaması, beyan ve taahhüt belgeleri celbedilerek içeriğine göre iyi ya da kötü niyetli olan davalının Borçlar Kanununun 63. maddesine göre asıl alacak ve faiz yönünden iade yükümünün kapsamının irdelenip belirlenmemesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
./..
-3-
O halde; davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davalıya iadesine, 19.01.2010 gününde oy birliğiyle karar verildi.
....