14. Hukuk Dairesi Esas No: 2010/4297 Karar No: 2010/6080 Karar Tarihi: 27.05.2010
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2010/4297 Esas 2010/6080 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2010/4297 E. , 2010/6080 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.06.2009 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin temliki istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava ipoteğin temliki istemine ilişkindir. Davacı, davalı bankadan kredi kullanan dava dışı ...’nin kefili olduğunu, kullanılan kredi karşılığı 1392 ada 2 sayılı parselde bulunan A Blok 38 no’lu bağımsız bölümde davalı banka lehine 29.05.2006 tarihli ipotek tesis edildiğini, borçlunun temerrüdü nedeniyle, oğlu ... vasıtasıyla borcun tamamını 23.02.2009 tarihinde ödediğini ancak asıl borçlu ...’in dava konusu taşınmazı ...’ya sattığını, kötüniyetli olduğunu, rücu hakkını kullanabilmesi için ipoteğin temlikini talep etmiştir. Davalı banka, dava dışı ...’ye ait kredi borcunu dava dışı ...’in ödediğini, bu nedenle ipoteğin davalıya temlikinin mümkün olmadığını, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü davalı banka temyiz etmiştir. İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasında bir anlaşma bulunması ve rehin sözleşmesinin Türk Medeni Kanununun 856.maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerekir. Taraflar arasında, 29.05.2006 tarihinde 200,00 TL bedelle davalı banka lehine ipotek tesis edildiği, kefilin davacı ... olduğu ve borcun tamamının ... ... tarafından ödendiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Borçlar Kanununun 496.maddesi “kefil, eda ettiği şey nispetinde alacaklının haklarında, ona halef olur” şeklinde düzenlenmiştir. Burada kanuni halefiyet sözkonusudur. Ancak davaya konu olayda borcu ödeyen kefil değil, oğlu ...’dir. O halde mahkemece davacıya, borcu ödeyen dava dışı ... ...’na dava açmak üzere süre verilmeli, dava açıldığı takdirde dava dosyaları birleştirilerek yargılamaya her iki davalı için birlikte devam edilmelidir. Dava dışı ... ..."nin konu ile ilgili beyanları doğrultusunda vekaletsiz işgörme hükümleri araştırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davanın eksik araştırmayla kabulü doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.