10. Hukuk Dairesi 2009/17399 E. , 2010/248 K.
"İçtihat Metni"........
İşkazası sonucu sürekli işgöremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin sermaye değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin 506 sayılı Yasanın 10 ve 26. maddeleri uyarınca tazmini davasının yapılan yargılaması sonunda; ilâmda yazılı nedenlerle mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27/02/2007 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davacı adına.......geldi. Karşı taraf adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunan Avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davanın yasal dayanaklarından 506 sayılı Yasanın 26. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (........) miktarı ile sınırlı iken, ......, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 sayılı kararı ile 26. maddedeki “…sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptali sonrasında, Kurumun rücu hakkının, yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirler ile harcama ve ödemelerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı kısmına hükmedilmesi gereği ortaya çıkmış; davada 506 sayılı Yasanın 10. maddesi koşullarının gerçekleştiğinin belirlenmesi durumunda ise, işverenin tazminle yükümlü olduğu nihai miktarın, yine ilk peşin değerli gelir tutarı gözetilerek, konuya ilişkin içtihatlarla getirilen ölçüte göre belirlenmesi yasal zorunluluğu doğmuştur.
.....
Bu kapsamda, 5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” Düzenlemesi üzerinde durma gereği de bulunmaktadır.
“Kanunların geriye yürümesi veya yürümemesi konusunda mevzuatımızda genel bir hüküm yoktur. Ancak, toplum barışının temel dayanağı olan hukuka ve özellikle kanunlara karşı güveni sağlamak ve hatta kanun koyucunun keyfi hareketlerine engel olmak için, öğretide kanunların geriye yürümemesi esası kabul edilmiştir. Buna göre, gerek Özel Hukuk ve gerekse Kamu Hukuku alanında, kural olarak her Kanun, ancak yürürlüğe girdiği tarihten sonraki zamanda meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır; o tarihten önceki zamana rastlayan olaylara ve ilişkilere uygulanmaz. Hukuk güvenliği bunu gerektirir.
Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralının istisnalarından birini, beklenen (ileride kazanılacağı umulan) haklar oluşturmaktadır. Kamu düzeni ve genel ahlaka ilişkin kurallar yönünden de kanunların geriye yürümesi söz konusudur. Yargılama hukukunu düzenleyen kanunlar da, ilke olarak geçmişe etkilidir.........
5510 sayılı Yasanın 21. maddesiyle yeniden getirilen “sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı” tazmin hükmünün, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğü öncesinde gerçekleşen iş kazalarından kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı gibi; rücuan tazmine ilişkin düzenlemenin, yasanın yürürlüğü öncesinde olup bitmiş olay ve ilişkilere uygulanmasını gerektirir yukarıda sıralanan istisnai durumlar kapsamında değerlendirilemeyeceği yönü de bozma üzerine yürütülecek yargılama sürecinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Mahkemece, dava dilekçesi ekinde sigortalıya bağlanan peşin sermaye değerli gelirleri gösterir belge bulunmadığı, geri çevirme kararı üzerine gönderilen peşin sermaye değerli gelir tablosunun ise, sürekli işgöremezlik oranındaki değişime bağlı olarak, dava açıldıktan sonraki, 17.08.2007 onay tarihli tablo olduğundan, değerlendirmeye esas alınamayacağı yönü gözetilerek; davacının sürekli işgöremezlik oranının, başlangıçtan itibaren % 28 olduğuna ilişkin tespite uygun olarak, anılan tarih itibariyle, % 28 sürekli işgöremezlik oranı üzerinden belirlenecek olan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarını gösterir bilgi getirtilip; Anayasa Mahkemesi’nin iptal
......
kararı ile ortaya çıkan maddi ve hukuki olgular ışığında; sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ile yapılan harcama ve ödemelerin, açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminine olanak bulunan kısmının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; gerçek zarar tavan değeri gözetilerek hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı Avukatı yararına takdir edilen 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 19/01/2010 günnüde oybirliğiyle karar verildi.
.......